Yapamadım.

41 4 0
                                    

Gözlerimin içine bakarak, dişlerinin arasından öfkeli öfkeli konuştu " Beni sen ittin kimin tuttuğundan sanane ? " .
Yüzümde acı bir tebessüm belirdi, o beni itmişti, ben onu kurtarmaya çalışırken yanımda getirmiştim. O an ağzımdan bir kelime dahi dökülemedi, konuşacak mecalim dahi yoktu yorgun bedenimde. Tek yapabildiğim acı acı gülümseyip, yorgun gözlerle onun o hasret kaldığım güzel gözlerine bakmak oldu. Bana bağırarak söylediği öfke dolu sözler, yüzüme bir tokat misali çarparken sesimi çıkartmadım. Haklı olduğu konularda vardı, haksız olduğu konularda. O daha hiçbir şey bilmiyordu, benim onu kurtarmaya çalıştığımı ve ne kadar sabrettiğimi, çöktüğümü, krizler geçirdiğimi, her gece ağladığımı bilmiyordu. Bunlardan habersiz bir şekilde bağırıp çağırıyordu, ona söylememiştim. Hiçbir şey bilmiyordu, söylemeye korkuyordum. Kavga çıkar diye endişeleniyordum, aramız bozulur ve onu kaybederim diye korkuyordum. Ona hiç iyi gelmediğimi düşünüyordum, ona iyi gelmiyorum ondan ayrılmalıyım diye düşündüm fakat hata ettim.
En sonunda ben onu bıraktım, bırakıp onun beni ittiği uçuruma onuda çektim.  Daha fazla dayanacak mecalim kalmamıştı, oradan çekip gittim. Her bir köşesi onun adını haykıran evime girdim, ağladım ve ağladım. Başka bir şey yapamadım, onu özledim, onu bekledim. Başkasına kapılıp gitmeyi denedim yapamadım, o kişinin dudaklarına narin bir öpücük dahi bahşetmedim, bahşedemedim. Onun yokluğuna ihanet edemedim, hayalleriyle yaramı dahada derinleştirdim. Her gün o yarayı önemsedim, yaramı insanların gözlerine hazırladım. Kimse anlamadı, sürekli mutluymuşum gibi davrandım ve herkes benim gibi olmayı arzuladı. " Ne güzel ya! Derdin tasan yok, keşke senin gibi olsam! " dediler bana, olanları anlatamadım, dilim varmadı...  Yapamadım, birisini deliler gibi özlüyorum diyemedim. Her gece onu anıyorum, her şeyde onu arıyorum, onsuz yapamıyorum ve üzerime atılması gereken tek şeyin toprak olduğunu söyleyemedim. Bu acılara dayanamadım, her gün kendimi cezalandırdım. Her yerim yara bere oldu, çok sevdiği tenim kesik iziyle dolup taştı. Çok sevdiği gözlerimden yaşlar akamaz oldu, yüzümdeki gülümseme sahtelikten başka bir şey olmaz oldu. Herkesin ilişkisine terapist oldum fakat kendi ilişkime olamadım, ben mutlu olamıyorsam onlar mutlu olsun dedim. Onları mutlu ettiğim gibi kendimide ihmal ettim. Aradan günler, haftalar ve aylar geçti, dayanamıyordum artık. Ne yaşamaya hevesim vardı ne de mecalim. Onun bana aldığı kalemi aldım elime ve yazmaya başladım... Yazdım yazdım, bitmiyordu. Ellerim kanayana kadar yazdım. İçimdekilerin hepsini döktüm o temiz kağıda, o temiz kağıt yazdıklarımla pislendi, kirlendi. Bu devirde intihar etmek dahi pahalıya patlıyordu, zor şartlar altında çalışıp, biriktirdiğim para ile bir sandalye ve bir halat aldım... O halat boynuma sarılan kolye sandalyede ayaklarımın altındaki ayakkabım oldu, eksik olan şey üzerime atıldı. Artık yarı ölü değildim, kurtuluşa eriştiğimi sandım azabın asıl şimdi başladığını bilmeden...

Psikoloji.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin