"Désolé monsieur" diyerek uzaklaşacağım sıra kolumdan tutuldum.
××××××××
Hayat bugün üzerime oynuyordu,sanırım yavaş yavaş cezam verilmeye başlıyordu. Yoksa iki kere yakalanmanın başka bir manası yoktu, asıl problem benim bu sefer kaçacak takatim de yoktu. Saniyeler, saliseler yavaş bir şekilde işliyor yorgun, aç ve susuzum. Bacalarım titremeye devam ediyor, teslim oluyorum.Kolumdaki parmaklar kaçmadığımı görünce kolumdan ayrılıyor. Sakince gözlerim yüzüne kalkıyor, siyah pelerini yüzünü kapatmış bir şekilde öylece duruyor, burda garip olan bir şey var o neden kocaman siyah bir pelerinin içinde?
Böyle sabit bir şekilde bekleyecek miyiz? Kovalamaca yok mu yani? Gideyim o zaman ben.Arkamı dönüp adım atacağım sırada boğuk ve kalın sesiyle "hızlısın" dedi. Hala durmak mı gerekiyor? yoksa kaçmak mı? Duyduğum ses algılarımı yıkıyor tek yapabildiğim öylece durmak oluyor. Elindeki kolyesini dönüp geri vermeyi düşünüyorum belki bir ihtimal gitmem için izin verir. Vücudumu döndürüp, kafamı yere eğiyorum avucumu açıp kolyesini gösteriyorum. Ama almıyor öylece duruyor gizemli adam, pelerinin altından görünen kıpkırmızı dudakları yana kıvrılıyor, korkutucu bir görüntü. Sanırım arkamı dönmek büyük bir hataydı ne yapacağımı şaşırmış bir durumdayım ilkez böyle bir durum içerisindeyim. Nefesim sıklaşıyor, tam avucumu kapatacağım sırada, siyah pelerinli adam elini avucuma yaklaştırıp yavaşça kolyesini alıyor. Belki bir ihtimal özür dilesem gittmeme izin verir. Biraz daha başımı eğerek ve kasketimi çıkartarak "çok özür dilerim efendim" diyorum. Bir süre başım eğik bir şekilde bekliyorum hiç bir karşılık görmeyince kafamı kaldırıyorum ve karşılaştığım tek şey yere atılmış kolyesi dışında hiçbir şey, gitmişti.
Aniden ortadan kaybolmuştu ve bunun yalnızca bir kaç saniyede olması tuhaflıktan çok ürkütücü gelmişti. Günün garipliği kaldıramadığım boyutlara ulaşmaya başlıyordu, hani herkesçe kabul edilmiş lanet değer yargıları? Neredeler onlar?
Hani üzerine düşünmemiz gereken asıl olaylar? Günün en başından alırsak benim üzerine düşüneceğim kısım neresiydi?Pekala gayet açık ki az öncesinde yaşadığım efsunlu olay üzerine düşünmeli. Ama ne yazık ki ben düşünmeyecek kadar bitap bir haldeyim, sadece bir kaç kemik yığını olan vücudum beni ve düşüncelerimi taşıyabilecek kadar gücü yerinde değil.
Gece'nin karanlığı yavaşça bastırmaya başlıyor, bu yabancısı olduğum sokaktan çıkmaya başlıyorum bir an önce kulübeme gidip uyumak istiyorum, yaşanılan olayları hatrımdan silmek istiyorum.
Farklı yollardan geçiyorum açlık, susuzluk ve halsizlik tahammülüm sınırına gelmiş durumda, ellerim yırtık pantolonumun cebinde yavaş adımlarla festivalin yaşandığı pazar sokağına geliyorum yerdeki konfetiler, süsler yere saçılmış çöpler günün nasıl geçtiğinin kanıtları niteliğinde. Ayağımla çöplere vurarak yoluma devam ediyorum ilerden köpek sesi ve başka birilerinin sesleri daha geliyor, yaklaştıkça üzerime tutulan fenerden onların bekçi olduğunu anlıyorum.
Pekala gerçekten bugün hayat üzerime oynamıyor yalnızca, hayat resmen kılıcına bilenip sonumu getirmeye hazırlanıyor. Bacaklarımda güç kalmamasına rağmen her an yere yığılacak vaziyeteyken bekçiler üzerime koşuyorlar. Geldiğim yolları tekrar aşıp geriye doğru koşuyorum bunu nasıl başardığımı düşünecek kadar zamanım yok. Tekrar siyah pelerinli varlıkla -onun bir insan olduğunu sanmıyorum- karşılaştığımız sokağa giriyorum.
Dönüp arkamı kontrol ettiğimde onları atlatımı fark ediyorum, gerçek manada bitik bir durumdayım. Bugün resmen daha kötüsü olamaz dediklerimin hepsini daha kötülerini yaşadım. Sırtımı duvara yaslayıp bir süre dinleniyorum, artık pazar sokağından kulübeme gidemeyeceğime göre orman yolundan gittmek gerekiyor.Karanlığın içindeki boş sokaklarda ilerleyip orman yoluna giriyorum, karanlık ormanda tek bir ışık hüzmesi görünmüyor. Hislerime güvenerek yürüyorum dere kenarının yanına geldim herhalde, dizlerim yere koyarak eğilip el yordamıyla bulduğum dereyi kontrol etmek için elimi koyuyorum avuçlarımı su doldurup içmeye başlıyorum, çölde vahayı bulmuşum gibi susuzluğum yatışana kadar içiyorum daha sonrasında kalkıp yola devam edeceğim sıra da otlara basma sesini duyuyorum birisi buraya doğru yürüyor, herhangi bir hayvanın ayak seslerine tezat olduğu anlaşılıyor. Bekçiler tarafından takip edilmiş olabilirim.
En yakımdaki ağacın arkasına salklanıyorum. Otların hışırdama sesi gittikçe yaklaşıyor korkudan nefesimi tutuyorum etraf bir ışık ile aydınlanıyor. Sert bir cismin kafama vurulduğunu hissediyorum, vücudum yere düşmeden önce Henry'in sesini duyuyorum.
Medyayı hızlandırılmış versiyon ile bulamadım ama olsun.
Umarım okurken zevk alırsınız olmayan okuyucularım.
Siyah pelerinli gizli beyimiz
siyah pelerinli beyin kolyesi