Gezinin ilk saatleri

11 2 3
                                    

Yolda uyuyakalmışım meğer, uyandığımda Joyce söyledi. Ben uyurken çoktan Lanetli Kasaba'ya gelmişiz. Hemen kalkıp tur grubunun yanına gittik. Bazı öğrenciler telefonla fotoğraf çekiyor, bazıları ise tur rehberinin anlattıklarını dinliyordu. Amelia ve Melanie fotoğraf çekerken Joyce ve ben tur rehberinin anlattıklarını dinliyorduk. "Bu kasabaya lanetli denmesinin nedeni kasabadaki bir evde bir sürü insan cesedi bulunması, fakat garip olan ortalıkta hiç cinayet silahı veya kan izi olmaması. Kimse ölen insanlara ne olduğunu bilmiyor bu yüzden kasaba hâlâ gizemini koruyor." Tur rehberi bunları açıklarken biraz ürpermiştim fakat yine de sakin kalıp tur rehberiyle birlikte diğer evlere bakmaya gittim. Yarım saat gibi bir sürede neredeyse tüm evleri gezmiş, sadece 1 ev kalmıştı. Son eve girerken ev bana bir yerden tanıdık geliyormuş gibi hissettim fakat çıkaramadım. Bu ev diğerlerinden daha büyük ve iki katlıydı. Eşyalara hiç zarar gelmemiş, olduğu gibi korunmuştu. Bu sırada tur rehberi anlatmaya başladı: "Burası o size bahsettiğim içinde insan cesedi bulunan ev. Polisler bu evin yıkılmasını istedi ancak köylü halkı eve sahip çıkıp yıkılmasını önledi. Burası iki katlı fakat ikinci kata çıkmak yasaklandı. Nedenini ise ilgili kurumlar hariç kimse bilmiyor." Tur rehberi sözlerini böyle bitirdi. Telefonumu elime alıp kamerayı açtım ve açıyı ayarlayıp bir fotoğraf çektim. Sonrasında telefonu masanın üzerine bırakacaktım ama hem salon hem mutfak çok kalabalıktı, bu yüzden kaybolur diye korkup 2. kata çıkan merdivene telefonu bıraktım. Etrafı incelerken gözüme bir tablo çarptı. Yağlı boyayla yapılmış bu tablo çok gösterişliydi. O sırada tur rehberi tabloya baktığımı gördü ve yanıma gelip açıkladı: "Bu tablo çok eskiden kalmasına rağmen bugüne kadar çok iyi dayandı. Ressamı belirleyemedik fakat boyaların kullanım şekli ressamın yeteneğini ele veriyor." Tur rehberi bana bunları açıklarken çoğu kişi acıkıp kasabadan biraz ötedeki kafeye gitmişti. Bende onların yanına hızlıca gittim ve kendime bir kahve aldım. O sırada ise telefonumu merdivende unuttuğumu fark ettim! Öyle bir hızla koştum ki, görmeliydiniz. Eve tekrar girdiğimde tur rehberi gitmişti. Hemen merdivenin olduğu odaya gidip telefonumu aldım. Tam çıkacaktım ki bir şey fark ettim: Tablodaki resim değilmişti. Bunu görünce afalladım, çünkü kafeye gideli en fazla 10 dakika olmuştu. 10 dakikada birinin buraya gelip tabloyu değiştirmesi neredeyse imkansızdı. Tablodaki resim bir cinayet sahnesiydi. Resimde kanlı bir bıçak ve siyah bir silüet vardı. Tablo yine yağlı boya mı diye merak edip hafifçe dokundum. Dokunmaz olaydım...

Rüyamdaki EvHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin