Herşey Aynı

523 50 42
                                    

Lanet olası alarmın sesiyle uyandım. Yine bok gibi bir gün. Senden nefret ediyorum Minho. Kalkıp giyindim. Aynı okul üniforması, üstünde ayak izleri, tükürükler ne kadar iğrenç bir adam. Giydim siyah converse çıktım yola. Şu aptalları umursamayacağım İN için. Her gün gibi bugün de aynı insanlar, davranışları, mağdurlar, olaylar dayanmak zorundayım. Çıktım yokuştan havası aynı. Her bana vurdukları yerleri teker teker hatırlıyorum, detaylarına kadar. Şu iki yıl bir bitsin üniversite de susmam. Aptal herif ne istese onu yapıyor. Kimsenin umurunda değil. Kahrolası yere geldim yine. Başımı eğdim. Beni görmesin diye sınıfın yoluna ilerliyordum. Ta ki şerefsiz gelene kadar. Biri başımı tutuyor.

M: Hop nereye jisung bey? Kim sana git dedi?
J: Bırak
M: Vayy, beyefendi emir mi verdi yoksa yanlış mı duydum?
Hn: Haddini bil oğlum.
J: Tamam şimdi çekilir misin?
M: Şu çantamı da götür sırama koy, bir de kantinden git su al bana.
J: Kendin yapsana niye ben yapıyorum?
O aptal gülümsemesini yapıp cevap verdi.
M: Sen varsın diye ben yapmıyorum, şimdi kaybol.

Saçımda bir şey hissediyordum. Manyağın çantasını bırakıp lavaboya gittim. Aptal saçıma sakız yapıştırmış. Nasıl yaptım bilmiyorum ama çıkarmıştım. Ona katlanmak gerçekten zordu. Hiç arkadaşımın olmaması zorluğu ikiye katlıyordu. Arada bir cam şişeleri kırıp kollarımı kesiyordum. Eşsiz bir acıydı, ama güzel gibiydi. Derslere bile katılmıyordum, her kelimem onların zoruna gidiyor sanki. Yanlış birşey de yapmıyordum. Zil çaldı. Tenefüste hep çatı katına giderim. Orası beni rahatlatır, sessiz ve huzurlu. Merdivenlerden çıktım, paslanmış kapı kolunu ittim ve kapattım. Duvara yaslanıp çömeldim. Hayatı sorguladım. Artık ben bile kendimden nefret ediyordum. Duvar çok sertti. Belim hep kızarmıştı ama pek de umrumda değildi. Orada bir tebeşir buldum. O an içimden tüm yaşadıklarımı oraya yazmak istedim. Fakat yapamazdım biri görseydi fena olurdu. Bu okul gerçekten baya baya zorbalığa susup hafif şeylere karşı disiplinli oluyor. Bende sadece "senden nefret ediyorum M" yazdım böylece kimse anlamazdı. Tekrar zil çaldı. Merdivenlerden indim. Sınıfa giderken kulağıma biri fısıldadı;

"Artık ne kadar iğrenç biri olduğunu öğrenmelisin Jisung"

Minho'ydu tabi ki sesinden biliyorum. Arkama bir tekme attı. Sesimi çıkarmadım ve sildim. Sınıfa gittiğimde herkes bana gülüyordu. Ne olduğunu sordum. Kimse söylemedi. Gidip sırama oturdum, sıram da bütün malzemelerim dökülmüş ve kırılmıştı. Onlara sinirle bakıyordum. O an ki sinirimi anlatamazdım. Arasında ölen amcamdan kalma bir kalem vardı. Parçalanmış hâlde iken gördüm. Elime aldım ve gözlerim dolmuştu. Minho arkamdan yüksek sesle;
M: Ne oldu çok mu üzüldün kıyamam. Şerefsiz, çatı katında ki yazıyı senin yazdığını biliyorum.

J: Bir daha yapmam lütfen yeter bunu bana yapmayın durun artık bıktım korkuyla yaşamaktan!

M: Ancak ne zaman dururum biliyor musun?

Hayır anlamında kafa sallamıştım.
Artık üstüme doğru yürümeye başlıyordu. Beni yakamdan tutup;

M: Sen bu okuldan gidene kadar.

Demişti.

J: Her istediğini yapıyorum neden gitmemi istiyorsun ne zararım var ne yanlışım var?

M: İstemiyorum. Seni bu okulda istemiyorum. Yanlışın bu işte.

Ağzıma bir yumruk yemiştim. Dudağım patlamıştı. Lavaboya gidip yıkadım. Peçete ile kanayan yerlere iyice bastırdım. Artık onlarla muhatabı kesecektim, sadece dediklerini yapacaktım. Tek parça kalmam için gereken buydu. Dersler aynı, teneffüsler aynı. Çıkışa geldim. Ayni yoldan aynı şekilde eve gittim ,bir yandan da sevdiğim müziğin ıslığını çalıyorum. Eve vardım. Zile bastım. İN açtı kapıyı. Onu görünce tüm sevincim arttı. Annem ve babamın maddi durumdan memleketlerine gitmiş olması beni üzemezdi. Çünkü İN yanımdaydı. İN beni görünce yüzü düştü. Hemen dudağıma ne olduğunu sordu.
Bende tabi ki "çarptım" dedim. İnanmış gibi durmuyordu. Daha sonra üstümü değiştirdim. Rahat kıyafetler giydim ve İN'le yemek yedik. Yemek yerken belim kaşınıyordu bende İN'den kaşımasını istedim. Önce hayır dedi sonra ikna ettim. Belimi yavaşça açtım. İN şok oldu. Bu kocaman kızarıklığın neden olduğunu sordu. Bende bugün duvara yaslandığımı söyledim. Fakat buna hiç inanmadı. Bağırmaya başladı.
İN: YETER ARTIK SENİN ACI ÇEKMENE DAYANAMIYORUM HER YERİN YARA VE MORLUK SANA OKULDA VURUYORLAR SEN HER GÜN GÖZLERİMİN İÇİNE BAKA BAKA YALAN SÖYLÜYORSUN!
J: Gerçekten duvara yaslandım ve sertti o yüzden oldu yalan söylemiyorum.
İN: Peki ya dudağın? O yalandı değil mi?

Korkunç bir sessizlik oluştu.
İN masadan kalktı. Odasına gidip kapıyı çarptı. Nasıl söylerdim ki bana vurduklarını? Vicdanım yeter miydi?

Okul malzemelerim kullanılmayacak durumdaydı, fakat onları kullanmak zorundaydım. Evde bant yoktu. Sargı bantıyla yapıştırdım. Ayakkabım çok kirlenmişti. Yapılacak birşey yoktu. Giymek zorundaydım.

HN: MİNHO'NUN ARKADAŞI
İN: JİSUNG'UN AKRABASI

Selamm bu fic fikrini bir videodan aldım. Yanlışlar olabilir şimdiden kusura bakmayın umarim beğenirsiniz<3

Zorbamın Zorbası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin