💔2💔

62 11 131
                                    


—Evet arkadaşlar, kaldığımız yeri unutmayın, sonraki derste burası için ufak bir tekrar yapacağız. Dağılabilirsiniz, Bang Chan, seni odama bekliyorum.

İlk cümleyle sınıftan çıkmak için hazırlanan öğrenciler, hocanın sınıfın sessiz çocuğuna seslenmesiyle şaşırıp sahne ışığı gibi gözlerini Chan'in üzerine diktiler.

—Peki hocam, dedi genç ama adam onun cevabını beklemeden çıkmıştı bile.

Ne çok beklenmiyordu şu çocuk, ne çok hemen terk ediliyordu...

Chan, hocanın odasına gittiğinde adam elindeki kağıdı yırtmış, çöpe atmakla meşguldü. Kapıyı tıklatarak:

—Buyurun hocam, beni çağırmıştınız, dedi.

—Gel Chan, kapıyı da kapat.

"Kapıyı kapat?"

Evet, bu işte, Monofobi...

—H-hocam k-kapıyı kapat-tmak z-zorunda mıyım?

Zar zor konuşmuştu, bu korkusunun üstüne bir de adamın "Ne kekeliyorsun oğlum?" bakışı onu daha çok germişti.

—Evet oğlum, kapat.

Chan kapıyı kapattı kapatmasına ama kalbi, göğüs kafesini kırabilecek kadar hızlı ve sert atıyor, avuç içleri ve yüzü deli gibi terliyor, bacakları titremeye başlıyordu. Karşısındaki adamsa ona bakmadan konuşmaya başladı:

—Evet, Bang Chan, bu sene son senen olduğu için staja başlayacaksın. Diğer öğrenciler de staj yapacakken neden sadece seni çağırdığımı düşünüyor olmalısın.

—E-evet hoc-

Yine dinlemedi...

—Normalde öğrenci deli gibi şirket şirket dolaşıp staj yapacak yer ararken, şirketler senin orada çalışman için rektörlüğe mail atıp duruyor. Senin için en iyi imkânları sunabilecek olanları listeledik, işini kolaylaştırdık yani.

—K-kamsaha-

Yine...

—Al şu listeyi, iyice incele, bir hafta içerisinde kararını bize bildir, derken elindeki listeyi Chan'e uzattı.

Tabii Chan'in eli terden o kadar çok ıslanmıştı ki yirmi defa üstüne silmesine rağmen kağıdı ıslatmıştı. Neyse ki yazılar dağılmadı. Elindeki listeye baktı, kırk tane şirket... Hepsi gerçekten de onu mu istiyordu? Hem de bu ayıklanmış listedeydi! Acaba listeye giremeyenler kaç taneydi? Şaşırmıştı, hem de çok. "Ne var ki bende bu kadar şirket beni istemiş?" diye düşündü.

Tabii farkında değil, dört senedir bölüm birincisi olduğunun. Sadece derslere girip, iyi not alıp, eve gidince tekrar ediyordu. Çalışmayı sevdiğinden falan değil, çalışırken yaşadıklarını unuttuğu için çalışıyordu.

Hocaya iyi günler dileyerek odadan çıktı ve yavaş yavaş eve doğru yürümeye başladı. Her zamanki köşeden döndüğünde, hayır, eli kitap dolu bir kızla çarpışmadı.

Onu gördü, o iblisi, onun canını yakan o adi herifi gördü. Chan'den yaklaşık dört yaş küçük gibi görünen bir çocuğa bakıyordu pis herif. Gerilse de, o çocuğun, şu an arkadaşıyla konuşurken o dünya güzeli gülümsemesini yüzüne takan çocuğun gülüşünün, kendinde olduğu gibi, çalınmasını istemedi. Yanlarına gitti ve selam verdi:

—Annyeonghaseyo gençler, oturabilir miyim?

Sesi kendinden beklemeyeceği kadar tok çıkmıştı. Koruma içgüdüsü... Derler ki: "Birinin bir şeye olan korkusu yanındaki de o şeyden korkana kadardır.". Chan de şu an o adamdan korkmuyordu, o çocuk, çocuklar için.

Phobia | Bang ChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin