—Tekrardan teşekkürler hyung, geldiğin için.
—Teşekkür etme Jeong, b-ben özür dilerim, size zaafım olduğunu öğrendi ve daha çok rahatsız edecektir, gerçi etmeyeceğinin sözünü aldım ancak, anlaşmaya uyma konusunda ona güvenmiyorum. Sonuçta nikah da bir anlaşmadır ve o anneme ihanet etti.
—Ne anlaşması hyung?
—Önemli bir şey değil Jeo-
—Hyung eğer senden bir şeyden taviz vermeni istediyse sakın yapma, ben bir şekilde baş ederim sorun değil, bugün sadece boşluğuma geldi. Ama seni rahatsız edecekse, rahatlamam bu yüzden olacaksa, rahat olamam hyung. Sen iyi değilsen ben de, biz de iyi değiliz.
—Çok düşüncelisin Jeong, teşekkür ederim. İyi diyorsun, güzel diyorsun da, oğlum sen bugün ablanla konuştun, ablan da endişelendi. Annenlere anlatmayacak mı? Hepsi duyar, duymalılar da. Çocuklarının başından geçenleri bilmeliler, senin güvenliğin için. Jeong, ailenin ve senin benim yüzümden sıkıntı çekmenizi isteme-
—Biliyor musun hyung, bu benim sana borcum, ailemin de öyle. Bu adam senin hayatından çıkmıştı ve o gün ne pahasına olursa olsun sen bizim için geldin. Hâlâ o adamla karşı karşıya olmanın seni ne kadar gerdiğini fark edebiliyorum. Bırak birazcık da birileri senin için bir şeylere katlansın hyung. Bırak sana teşekkür edebileyim.
—Uhmm, her neyse Jeong, sonuçta adamla konuştum ve bir anlaşma yaptık. İlk günden bırakan ben olamam, olmamalıyım.
—Bi' dakka yaa! Hyung biz bu adamı polise şikayet edemez miyiz? Niye bu ülkenin polisi yokmuş gibi kendimiz başa çıkmaya çalışıyoruz ki?
—Beni taciz ettiğinin delili var mı Jeong?
—Haa, doğru. Ama beni takip ettiğinin var.
—Ya kurtulup başımıza, beni boş ver, başınıza bela olursa Jeong?
—İşte o sefer hiç kurtulma ihtimali kalmaz, derken yandan sırıtıyordu.
—Hayırdır emniyette de mi akraban var?
—Şeyy, evet, ama burada değil, heheh.
—Hahah, Jeong yaa, her neyse, polis işini sonra konuşuruz. Amcanla konuşacaktım, benim şirkete gitmem lazım. Seni de eve bırakayım.
—Yok hyung, ben de seninle geleyim, ablamla görüşmüş olurum hem, aklı bizde kalmıştır.
—Aa, doğru ya, aramadık ablanı. Gidene kadar merakta bırakma bari ara.
—Haklısın hyung, umarım annemleri arayıp ortalığı karıştırmamıştır.
—Bunu yapsa da karıştırmış olan o değil, be-
—Hyung, kendini suçlamayı bırak. Bazen öyle insanlar(!) vardır ki, sen ne kadar önlem alırsan al o şerefsizliğini yine yapar, yine yapar. Bazı şeylerin önüne geçemeyiz hyung. Kendini suçlama.
—Peki hyung!
—Ay bi' tuhaf geldi.
—Hahahah! Şapşal seni, hadi geç kalmayalım, yani ben kalmayayım daha fazla.
Şirkete geldiklerinde Soo-Jin telefonu elinde, kapının önündeki merdivenlerde oturuyordu. Jeongin' i görünce koşup sıkıca boynuna sarıldı. Geri çekilip omzuna hafifçe vururken:
—Niye aradığımda açmıyosun kerata?! Ne kadar korktum sen biliyo musun, diye çıkıştı.
—Affedersin abla. Konuşurken dikkatim dağılır yanlış yola saparım falan diye açmadım, sonra da Chan hyungla konuşuyorduk öyle kaynayıverdin arada.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Phobia | Bang Chan
Fiksi PenggemarAlabildiğine fobileri olan bir gencin, sizi insanların önce ne kadar berbat ve sonra ne kadar iyi olduklarına inandıracak hikayesi...