Felix, sarı saçlı, uzun boylu neşeli bir çocuktu. Herkese karşı iyimser ve nazik olmaya çalışır, kimseyi kırmak istemezdi. Hyunjin ise, tam tersi, kimsenin duygularını önemsemez, sadece kendini düşünür ve her zaman kendisini haklı gösterirdi. Herkese karşı olan bu kötü davranışı, sadece bir kişi için değildi. Felix... Felix ve Hyunjin, her ne kadar birbirlerinin haberi olmasa bile, birbirlerine aşıktılar.. Herkes, Hyunjin'in Felix'e olan bu iyi davranışlarının nedenini merak ederdi. Felix'in Hyunjin'e olan aşkını biliyorlardı. Felix her ne kadar utansa da bunu yakın arkadaşı Jisung'a ve diğerlerine anlatırdı. Kurdukları göz temasının yeri bile onun için ayrıydı. Hyunjin ise Minho hariç kimseyle takılmaz, kimseye bir şey anlatmazdı. Aşk nedir onu bile Felix'ten öğrenmişti. Onu ne zaman görse kalbi kıpır kıpır olur, onunla konuşmak ve içini dönmek isterdi. Sert bir kişiliğe sahip olsa bile onun da yumuşak tarafları vardı. Onu düşünmeden edemiyordu. O olmasa ne yapardı?
En sonunda dayanamayıp Felix'e okul çıkışı beklemesini söyledi. Felix de heyecanlandı tabii. Kendisinden hoşlandığını bilmese de, içinden bir ses neden olmasın diyordu..
Sonunda okul bittiğinde, Hyunjin herkesten önce okul çıkışının önünde Felix'i beklemeye başladı. Felix'in kendisine bakarak Jisung ile binadan çıktığını görünce kalbi hızlıca atmaya başladı. Aşk ne kadar güzeldi. Onun kadar güzel.. Sonunda Felix yanına varınca Jisung Felix'in hemen yanında dikilmeye başladı. Felix, Hyunjin'in göremeyeceği şekilde ona kaş göz hareketi yapınca özel bir konuşma olacağını anlayarak "Ee, ben yavaştan gideyim, acelem var. Seninle sonra konuşuruz Felix'im." Diyerek ayrıldı yanlarından. Hyunjin, nihayet yanlız kaldıklarında, "Seninle bir şey konuşmak istiyorum Felix, ama böyle ayakta olmaz. Kafeye gitmek ister misin?" Deyince heyecanlanan Felix, "Tabi, olur ama ne hakkında konuşmak istiyorsun, anlamadım," dedi. Hyunjin ise Felix'in elini tutarak, "Varınca öğrenirsin." Dedi. Felix, elini tutan Hyunjin yüzünden kızarmamaya çalışarak ona eşlik etti.
__________"Bir şey yemek veya içmek ister misin?" Diye sordu Hyunjin.
"Hayır gerek yok, böyle iyiyim..Bana söylemek istediğin şey neydi?"
"Ahh, nasıl desem ki?.. Felix.."
"Evet?"
"Ben senden hoşlanıyorum.."
"Ne? Bu bir şaka mı? Öyleyse hiç komik değil çünkü."
"Hayır Felix, şaka değil. Her seni gördüğümde kalbimin sıkışmasından, her gece seni düşünmekten uyuyamamamdan ve seni başkalarıyla mutlu görmekten bıktım. Sadece seninle olmak istiyorum. Beni tüm kalbinle sevmeni istiyorum. Beni sevip sevmediğin hakkında hiçbir fikrim yok ama sadece şunu biliyorum ki seni tüm kalbimle seviyorum. Hiç mi fark etmedin, sadece sana olan sevgimi ve iyimserliğimi, başkalarına karşı asla böyle değilim. Sadece sana Felix.."
"Hyunjin, bende seni seviyorum.."__________
O günden itibaren çıkmaya başlayan ikili herkesi şaşkına çevirmişti. Bu kadar sert biriyle, narin ve iyimser bir çocuğun birlikte olması çok tuhaftı. Kendisine sürekli sorular yönelten arkadaşlarına cevap vermeye çalışan Felix, Hyunjin'i asla ihmal etmiyordu. İlşkileri çoğu kişinin kıskanacağı türdendi. Birbirlerine karşı çok nazik ve sevecen olan bu ikilinin gözü başkalarını görmüyordu asla.
1 ay sonra
"Okul çıkışı bir şeyler yapmaya me dersiniz?" Diye sordu Hyunjin, Felix ve onun arkadaşı Jisung'a. "Olur tabi, geliriz." Dedi Felix, Jisung onaylar bakışı atınca.
"Harika, ama sorun olmazsa bir arkadaşımı da getirmek isterim." Dedi Hyunjin. "Kimmiş o arkadaş?"
"Adı Minho. Bu okulda okumuyor, bu yüzden tanımazsınız."
"Hangi okul? Şu eski inşaatın olduğu yerdeki mi?" Dedi Felix.
"Evet. Ee, gelsin mi?"
Jisung hemen atılarak "Olur canım gelsin gelsin."
"Hayırdır Jisung, başladın yine."
"Yok be, merak ettim sadece. Anlarsın ya Felix'im." Diyerek sinsi gülüş atmıştı.
"Anlaşıldı, öğrendik nedenini." Dedi Felix, ardından teneffüs zilinin sesiyle oturduğu yerden kalktı. "Kantine gidiyorum, bir şey istiyor musunuz?"
"Seni." Diyen Hyunjin'e gülüş atarak sınıftan çıktı Felix.Hyunjin ile yalnız kalan Jisung, hemen başladı klasik sorularına;
"Ee yakışıklı mı bari?"
"Kim?"
"Şu arkadaşın işte, ne çabuk unuttun."
"Neden sordun?"
"Anladın sen." Diyerek göz kırptı Jisung.
"Tabi canım, hemde nasıl. Bir görsen var yaa.. Yürüyen taş resmen. Çok yakışıklıdır kendisi. Mor mor saçları var bi görsen, kendin anlarsın ne kadar yakışıklı olduğunu."
Anlık heyecanla oturduğu sırada dikleşerek Hyunjin'e yaklaştı.
"Vay anam babam be, ne diyosun? Kesinlikle geliyorum o zaman. Hiçbir güç oraya gelmemi engelleyemez artık."
Jisung'un bu laflarına güldü Hyunjin.
"Değil mi ya? Gel kesinlikle. Gelmezsen çok şey kaçırırsın zaten. Sen bi gel de, bak gör nasıl tutuluyor sana. Sonra görürüm sizi." Tam kahkaha atmaya başlamışken Felix sınıfa girdi ve Jisung'un ensesine vurdu.
"Neye gülüyorsunuz yine?"
"Hiç, sadece Minho'nun yakışıklılığından bahsediyorduk."
"Sen sanki gördün de mi konuşuyorsun." Jisung, Felix'e öldürecekmiş gibi bakarken, "Sen bi kes sesini, görürsünüz onu kendime aşık edeceğim. Sonra bak hepiniz nasıl göt oluyorsunuz." Diyip gülme krizine girdi.
__________"Hemen olmaz öyle, önce eve uğrayıp saçımı başımı düzeltmem lazım. Bekleyin ya da benimle gelin amına koyayım. Yetişmem gereken bir randevum var." Diyen Jisung'a ters ters bakmaya başladı Felix.
"İyi tamam, eve uğrasın beyefendi. Biz sizle orada buluşuruz Hyunjin." Diyerek Hyunjin'i öptü Felix.
"Tamamdır aşkım. Orada görüşürüz."
"Görüşürüz."Hızlı adımlarla evine yürüyen Jisung gerçekten çok heyecanlıydı.
"Ya bi yavaşla amına koyayım. Ne bu acele?"
"Sızlanma hadi. Yürü."
5 dakika sonra vardıklarında, Jisung hızlıca kapı kilidini açarak içeri uçmuştu adeta.
"Sence de biraz abartmıyor musun?"
"Lan kes, ayda yılda ilk defa şans ayağıma gelmiş. Kaçırmamam lazım. Ayrıca Hyunjin'in anlattığına göre çok yakışıklıymış. E bende yakışıklıyım. Birbirimiz için yaratılmışız adeta."
"Çocuğu görmedin bile amına koyayım. Çok abartıyorsun bu işi bence."
"Aynen, ondan." Diyerek başladı saçlarına şekil vermeye. Hızlıca ama özenle hazırlandı.
"Tamam, hazırız. Çıkalım."
"Sonunda ya. Yürü hadi. Saat kaç farkında mısın?"
"Ne oldu? Geciktik mi yoksa? Lan yürü o zaman ne dikiliyorsun?" Diyerek Felix'i ittirmeye başladı Jisung.Sonunda yola çıktıklarında, Hyunjin ve Minho onları anlaştıkları kafede bekliyorlardı. Evet geç kalmışlardı. Gelmelerini beklerken Hyunjin olanları Minho'ya anlatmaya başladı.
"Kanka bi görsen, adını söylediğim zamandan beri bi telaş içindeydi. Buraya gelmeden önce de eve uğrayıp hazırlanacağım dedi. Şimdi ne yapıyorlardır acaba? Bu yüzden geç kalmış olmalılar. Hatta ben bi arayayım onları." Diyerek cebinden telefonunu çıkardı ve Felix'i aradı.
"Aşkım, nerede kaldınız?"
"Geldik bile, yani sayılır."
"Sayılır derken? Sorun yok biz bekliyoruz. Hatta Jisung'a söyle Minho onu bekliyor." Telefonun diğer ucundan gelen bağırma sesleriyle kolunda bir darbe hissetti.
"Lan çocuğu tanımıyorum bile, neden böyle bir şey söyledin ki?"
"Sakin ol, gelirler şimdi. Görmüş olursun zaten." Diyerek kurnaz bir surat yaptı.
"Çok komiksin sen, azcık sussana."
"Tamam ya vurma." Derken kapıda, Felix ve Jisung'u fark ettiler. Selamlaşıp otururlarken, Minho gözlerini Jisung'tan alamıyordu...Kitabın şarkısı, okurken dinleyin bence 😻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Wounds Of The Past Are Bleeding Again | HyunLix
Fanfiction"Geçmişin yaraları tekrar kanıyor." . . . Başlangıç tarihi: [16.06.2023]