Yeni Tren

220 132 175
                                    

Dosyaları zevkle kurcalamaya başladım. Biri doktorun, öbürüyse bir sanatçının çocuğu. Kimisi de başarısız bir ailenin gurur kaynağı.

Biri, sadece birinin dosyasında ailesi hakkında bilgi yok. Ailesinin onu küçük yaşlarda ablasıyla birlikte sokağa bıraktığı yazıyor. O günden sonra ablasıyla da yolları ayrılıyor. Bir anda kimsesiz kalıyor. Sokaklarda büyüyen bu çocuk bir gün bir testte başarıya ulaşıyor. Ne var ki daha önce testlerden kaçan bu çocuk bu sefer teste girmeye razı oluyor.

Test sonucunda; ezber yeteneğinin kuvvetli olması, açık sözlü olması, kişiliğinin acımasız olduğundan testi direk tamamladığı yazıyor.

Ona söylenen yüz kelimelik bir paragraftan iki dakika-ezberlemek için verilen süre- sonra seksen beş kelimesini söyleyivermiş.

Öyle ki onunla olan kısa konuşmamız bile aklında kalmış. Adsız bir aday olan bu çocuk kendisinin ismini ablası dışında kimsenin güzel söyleyemediğini, ablasıyla görüşmedikleri zaman diliminde isminin biri tarafından kullanılmasına karşı geldiğini söylemiş.

Diğerlerinin adlarının ise apayrı hikayeleri var. Cenk, Başak, Yavuz, Selin, Sıla, Bengü.

Cenk'in ailesi çocuklarının yönetici halktan olmasını ve herkese emir vermesini istemiş. Başarısız bir ailesi olan Cenk ne yazık ki avukat halktan biri olma yolunda.

Başak' ın, çiftçi bir ailenin kızı olduğu yazıyor. Ailesi kendilerine bolluğun simgesi olarak gördükleri kızlarına bu adı vermiş.

Yavuz, başarısız bir ailenin başarılı çocuğu. Doğduğu andan itibaren sokaklarda olan bu çocuk küçük yaşta avukat olma hayaline ulaşmak için çalışmaya başlamış.

Selin, mühendis ailesinin gözdesi. Üç erkek içine doğan bu kız ailesinin hep göz bebeği olmuş.

Sıla, annesiyle babası hep birbirinden uzakta kaldığı için sahip oldukları tek çocuklarına sıla ismini vererek özlemlerini az da olsa kapatmak istemiş.

Bengü, annesi ve babası defalarca ölüm haberlerine karşın kızlarının sonsuz yaşamasını isterken Bengü Taşları onlar için ilham kaynağı olmuş.

Şimdi artık isimler yok. Kimlikleri sadece kendileri ve benim tarafından biliniyor. Artık onlar aday1, aday2, aday3, aday4, aday5, aday6 ve adsız. Her gelen aday gibi eğitim sonunda adları avukat olacak.

Tabi bu sefer yeni sistemin avukatları. Kuracağım sistemin ilk avukatları.

Yeni trenin ilk yolcularıydı onlar azizim. Ve ben yolun sonunda onları görüyordum.

"Hepinizin isimlerini ve hayat hikayelerini biliyorum. Öncelikle şunu bilin kimse kimseye ismiyle hitap etmeyecek. Zamanı gelene kadar. Başlangıç aşamasında olduğunuz için sizler oturduğunuz sıraya göre aday1'den başlayarak aday6'ya kadar şuanda numaralandırıldınız. Sadece sen mavi gözlü çocuk sen adsızsın.
Eğitimde karşı gelmek yok fakat sorgulayabilirsiniz. "

Sıla; "Sorgulamak da yasak değil mi? " Şaşkın bakışları beni buldu.

"Hayır, aday5. "

Sıla; "Fakat diğer eğitimlerde adaylara sorgulamanın cezası olduğu söylenmiş."

"Eğitmenlerinizin ve eğitimizin onlarla aynı olduğunu size düşündüren nedir?"

Sorduğum soruyla herkes birbirine bakarken biri söz aldı.

Başak; "Sistem,"

"Peki, sistemi ne kadar tanıyorsunuz aday2? "

Başak; "Hepimiz bu sistemin içine doğduk ve yaşamlarımız bu sistemin üzerine kurulu."

Kelimeler ağzının içinden bu sefer daha kısık sesle çıkmıştı. Çekinerek söylediği bu cümle çok doğru iken bir o kadar da can yakan türdendi.

Gözlerim hepsinin üzerinde geziniyordu. Sessiz kaldıkları süre zarfında sıkılmaya başlamıştım.

Yavuz; "Sistemin esnek kuralları yoktur, sistemi sorgulamak ve sisteme karşı gelmek yasak. Sistem karşı gelenleri cezalandırır."

Kendinden emin olan bu adayın bakışları olabildiğince sertti.

"O halde benim sisteme karşı gelişimden ve hala yaşıyor oluşumdan başlayın sorgulamaya."

Herkes birbirine bakmaya başladı. "İlk sen aday3."

Uzun süre sesiz kaldı.

"Oysaki sistemi ne güzel tarif etmiştin. "

Selin; "Bunu yöneticimize söylemediniz, söyleseydiniz kesinlikle şuan cezada olurdunuz."

Dudaklarım alaylı bir şekilde yukarı kıvrıldı.

"Gözlerinin içine bakarak söyledim aday4."

Adsız; "Sizden başka bir hareket beklenemezdi zaten avukat hanım."

"Peki ya sen adsız bunu yapacak kadar cesur musun?"

"Cesurlukla aptallığı karıştırmayacak kadar zekiyim sadece."

"Aptallık? Karşınızda kim olursa olsun fikirlerinizi korkmadan söylemek bu işin ilk kuralı sayın adaylar."

Cenk; "İkincisi de sizin gibi cesurlukla aptallığı birbirine karıştırmak mı?"

Bakışları yerdeydi fakat bunu öyle gür bir şekilde söylemiştiki herkesin bakışları onu buldu.

"Adsızla aynı fikirdesiniz aday1, fakat ayırt edemeyen ben değil sizlersiniz."

Bengü; "Korkmadan fikrinizi ortaya sunmanız cesurluk fakat bunu yöneticiye söylemeniz aptallık."

Sesi yumuşacıktı. Çok nahifti. Açık sözlülüğüne diyecek tek lafım yoktu.

Cenk; "Tercümanım bundan sonra bu kızdır, şak diye söyledi."

Adsız; "Dediğim gibi sistemin içindeki en büyük yanlışsınız avukat hanım."

"O halde tercüman söyle onlara büyük bir yanlışın içinde doğru olmak ne kadar mümkün? "

Selin; "İmkansızdan bahsediyorsunuz."

Haklıydı. Sonuna kadar hem de. Yanlışlar doğruyu görünmez yapardı.

Keskin bakışları kısa bir süre gözlerimle karşı karşıya geldi.

Başak; "Yanlışı düzeltirsek doğru olabiliriz."

Kolumdaki saate baktıktan sonra onlara döndüm. "Sizlerle daha çok görüşeceğiz, fakat şimdi gitmem gerekiyor. " Çantamı almış gidiyordum ki adaylar aday1'in sözünden sonra bir şey diyemediğimi söyleyip gülüyorlardı. "Bu arada aday1, yanlışları düzeltmek için ilk önce onları görmek gerekir." Son sözü her zaman ben söylerim!

()

"Eğitiminizin bitmesine bir saat daha var küçük hanım. Neden büroya geldiniz?" Tam karşımda duruyordu. Gözlerimi gözlerine çıkarttım. "İlk günden onları yormak istemedim." Yüzüme kinayeli bir bakış attı. "İlk günden sıkıldım desene sen şuna."

Güldüm çünkü yöneticim beni benden iyi tanıyordu. "Bu da nereden çıktı şimdi yönetici?" O da güldü. "Sen benim eğittiğim avukatlardan birisin ve seni tanıyorum ayrıca yönetici derken?" Siz bana 'küçük hanım' derken iyi. "Yoksa eski avukat bey mi demeliydim?" Yüzü değişti. O avukatlığı bırakmak istememişti eski yöneticimiz öldükten sonra onu buna zorlamışlardı. "Hayır, bana çevrede kimse yokken ismimle seslen küçük hanım, birileri varken yüzüme dön ve asla hitap etme." Ne dedi 'kimse yokken ismimle seslen küçük hanım' bu cümlenin şokundayken tekrar kulaklarım sesini işitti.

"Bende sana dosyanda yazan adınla değil gerçek adınla hitap edeyim. Yani sana Damla diyeyim küçük hanım." Gidiyordu ki " 'Küçük hanım', o iyi. Size de hitap etmem olur biter. " dedim.

Damla kötüydü, Damla yaralıydı, Damla acı çekendi, Damla güçsüzdü, Damla gizlenendi, Damla göstermediğim kişiliğimdi ve ben Damla olmak istemiyordum azizim.

KUKLA ÇARŞISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin