Kavuşma

40 10 0
                                    


‘Hava karanlık ve soğuk. Üzerimde boydan mavi bir elbise... Bulunduğum yerde ağaçlar var ve bir dere. Suyun gür sesi kulaklarıma misafir oluyor bu gece.

Karşımda annem beliriyor. Bana gülümsüyor. Üzerinde turuncu bir gömlek ve siyah kot pantolon, her zamanki gibi. Kırmızı kıvırcık saçları ve masmavi gözleriyle bana bakıyor. Konuşmuyor. Konuşmuyorum.

Birden arkasını dönüp gidiyor o sırada. “Anne!” diyorum ilk başta sonra kızar diye “Annecim!” diyorum, durması için.

Yürümeye devam ediyor. “Gitme anne, lütfen.” Yine de durmuyor. Peşinden giderken hep tekrarladım o üç kelimeyi. ”Gitme anne, lütfen.” duymadı beni. Duymuyor.

O yürüyordu  ben ise arkasından koşuyorum. Sonra duruyor. Yanına gittim usulca. Aşağıya bakıyor. Gözlerim onun baktığı yere çevriliyor kendiliğinden.

Kan vardı. Kandan bir deniz vardı. Gerçekler bir hançer gibi saplanıyor yüreğime. Burası bir uçurumdu. Annem bana doğru tekrar döndü. Gülümsüyor.

“Ben gidiyorum. Ekin’e sahip çık.” diyor. Kafamı iki yana sallıyorum hemen. “Hayır!” Çığlığım boş arazide yankılanıp benim kulaklarımı tekrar dolduruyor. Fakat annemi durdurmaya yetmiyor. “Anne gel beraber eve gid...” dememe kalmadan annem aşağıya atlıyor. Kan dolu denizde  kayboluyor.

O gün annemin son kez sesini duydum...’

Göz yaşları içinde yataktan kalktığımda yüreğime bir ağrı girdi. Nefes alamıyordum. Her nefes almaya çalıştığımda göğüs kafesim darbe alıyordu sanki.

Sakin olmalıydım. Geçecekti, tıpkı eskileri gibi. Sakin olmalıydım.

Gözüme görünen her şeyin rengi kırmızıydı. Öyle ki ellerimi bile kırmızı görüyordum. Bu beni sakinleştirmek yerine daha çok korkutuyordu. Gözlerimin nefessizlikten büyüdüğünü hissettim. 

Biri bana yardım etmeliydi. Bana nefes alma sebebini vermeliydi. Ölüyordum. Kimse yok muydu? Kimse görmüyor muydu beni? Yardım edecek tek bir insan yok muydu?

Umudumu kestim. Yatakta adeta son nefesimi verir gibi çırpınmaya başladım. Anladım, beni kurtaracak kimse yoktu. Ama ben kurtulmalıydım. Benim kurtarmam gereken insanlar vardı.
Kapının sesini duydum. Yatakta ter içinde kalmışken birinin “Yardım edin!” diye bağıran sesi geldi kulağıma. Sesler uğul uğul kulağıma gelse bile anlayabiliyordum.

Son nefesimi aldığımı hissettim o sıralarda. Nefes alırken boğazımdan hırıltılar çıkıyordu. Bu sondu. Son kez nefes almaya çalıştım. Gözlerim kapanırken hemen yamacında ki sesin “Bırakma beni, annemin kızı olma.” dediğini az çok duydum.

()

Gözlerim ışık yüzünden kamaşırken etrafıma baktım. Gözlerim Ekin‘ de durdu. Gördüklerim yalan olsun istedim. Karşımda Ekin olmasın istedim.

Gözlerime inat olan varlığı tam karşımdaydı. Masmavi gözleri kanlanmış, öylece oturuyordu.

Dalıp gitmiş gibiydi. Benim yatağıma bakıyor ama beni görmüyordu.

Boğazım acıyordu, susamıştım. Sesimi çıkaramıyorum. Gerçi şu an kolumu kıpırdatacak halim yoktu. Kendimi yüksek bir binadan düşmüşçesine halsiz hissediyordum.

Gözlerimi karşımdaki çocuktan çektim. Beni hastaneye getiren o muydu? Doktoru nasıl ikna etmişti? Bana o cümleyi o mu kurmuştu? Lanet olsun ben ne haldeydim?

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bağıra bağıra ağlamak istemem normal miydi? Yoksa deliriyor muydum?

Bir çift ayak sesi duydum. Bir, iki,...,beş adım sonra yanımdaydı. Yatağımın yanına diz çöktü. Ellerini yanağımda hissettim. Göz yaşlarımı sildi.  İncitmekten korkarcasına yumuşaktı yanağıma değen elleri.

KUKLA ÇARŞISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin