Arkadaşlar bu yayımladığım ilk hikaye.
Umarım beğenirsiniz. Sık Sık bölüm yayınlamayı düşünüyorum.
Multimedyada İskender var;)
Çok uzun bir uçak yolculuğunun ardından İstanbul'a iniş yaptık. Yolculuğum güzel geçti. Tabi annemin omzumda salyalarını akıtarak uyumasını saymazsak. Bir insan uykusuna bu kadar düşkün olabilir mi? Başkasının rahatlığını kısıtlayacak kadar. Hiç sanmıyorum.
Havaalanında elinde "MERYEM SONAT" yazan birini arıyoruz. Annemin ve babamın lise yıllarında çok yakın iki arkadaşı varmış. Kendimize düzen kurana kadar onlarda -Selma Teyzelerde- kalacakmışız. Aman ne güzel. Ben bunları düşünürken annem yüzünde küçük bir tebessümle sağ elini kaldırdığını gördüm. Sanırım aradığı kişiyi buldu. Takım elbiseli bir adam kendini bize tanıttı ve Selma Teyzenin bizi beklediğini söyledi. Bavullarımızı çok beklemeden aldık. Takım elbiseli adam -sanırım şoför-elimden bavulu aldı. Havaalanının kapısına geldiğimizde bizi Mercedes Cla selamlıyordu. Islık çalmamak için kendimi zor tuttum diyebilirim. Araba fıstık gibi abi insan buna bebeğe binmeye kıyamaz. Arabanın arka koltuğuna inci dibi dizildik. Ben kulaklığımla cam kenarında İstanbul'u izliyordum. Alışmam uzun sürmeyecek gibi. Bir kere deniz var. Bu dünyada belki de en sadakatli arkadaştır deniz. Ama gelin görün ki denize aşık olan ben insanların bırakın denizi yağmur yağdığı zaman bile sevinçten deliye döndüğü ülkede yaşadım. Ne kadar ironik değil mi?
Öyle dalmışım ki geldiğimizi arabanın durmasından ve annemin dürtüşlerinden anladım. Arabada küçük bir düşürdüğüm telefonu bulma krizinden sonra arabadan indim. İndiğimde iki katlı villayı karşımda görünce küçük dilimi yuttum sandım. Evin her yerinden asalet fışkırıyordu resmen.
Annemgil içeri girince onlara yetişmek için bende hareketlendim. Kapıyı beyaz gömlekli, siyah etekli, saçlarını tepeden şirin bir topuz yapmış bir kadın açtı. Hoş geldiğimizi söyleyip içeri girmemiz için kenara çekildi. Kısa bir yürüyüşün ardından çok büyük gösterişli bir salona geldik. Selma Teyze bizi görünce oturduğu koltuktan kalktı. Çok güzel bir kadındı. Asil bir görünüşe sahipti. Anneme kucak açarak "hoş geldin Meryem özlettin kendini." diyerek sıkı sıkı sarıldı. Annem gülerek "biraz öyle oldu." dedi. Annemden ayrıldığında bana döndü ve şaşırarak "sakın bana bu güzel Bendiz olduğunu söyleme." Annem gülerek kafasını sallayınca kadın ciğerimdeki son nefesi de tüketene kadar sarıldı. Bir an boğulacağımı sandım."ne kadar da büyümüşsün. Güzel bir genç kız olmuşsun." dedi. Tabi ben sadece gülmekle yetindim. Esma'ya da sarıldıktan sonra oturmak için koltuklara geçtik. Bir iki sıkıcı muhabbetten sonra konu yine bana geldi. İşte başlıyoruz."ee canım iş hayatı için önündeki planların nedir?" dedi. Ben boğazımı temizleyerek" İş hayatımda Mühendislik yolunda ilerlemek istiyorum. Bilgisayar Mühendisliği tam bana göre bir meslek." dedim muzipçe sırıtarak. "Önündeki hedeflerin çok güzel. Umarım ulaşırsın. Ah bu arada okuldan konu açılmışken bizim bir yakın arkadaşın okulu var. İskender de orada okuyor. Fuat amcanla senide oraya yazdırmayı düşünüyoruz. Hem İskender okula alışman için sana yardımcı olur."
İskender mi? İskender kim be?
Annem mahcupça gülerek" iyi düşünmüşsünüz de fazla yük olmayalım Selma?"
Selma Teyze kaşlarını çatarak "Ne o nasıl söz Meryem? Sen benim ve Fuat'ın en yakın arkadaşısın. Ahmet'te öyleydi. Bir daha duymayayım." Annem mahcupça sırıtmasını devam ederek kafa sallamakla yetindi. Konu babama gelince Selma Teyze konuyu kapatmak istercesine "sofraya geçelim isterseniz. Uzun yoldan geldiniz. Yemeğinizi yedikten sonra size odalarınızı gösteririm. Dinlenirsiniz." dedi.
Sofraya oturduğumuzdan kısa süre sonra Fuat Amca geldi. O da sofraya oturunca konu annemlerin lise yıllarından açıldı. O kadar çok güldüm ki emeğimi yiyemedim. Fuat Amca babamın anneme çıkma teklifi ettiğinde ki rezilliğini anlattığında uzun bir zaman nefes alamdım.
Yemeğin sonunda odalarımıza çıkmak için ayaklandık. O sıra salona geniş omuzlarında deri siyah ceket, sportif vücudunda beyaz tişört, altında ise çok da dar olamayan siyah pantolonlu bir çocuk girdi. Baya yakışıklıydı. Şimdi çocuğa tipsiz desem Allah beni taş eder. Selma teyze" AA bakın İskender de gelmiş."dedi. Tam da bu sıra göz göze geldik. İki saniyelik bir göz temasından sonra gözlerimi gözlerinden çektim. Anneme dönüp muzipçe sırıtarak "hoş geldiniz " dedi. Annem gülerek "hoş bulduk canım"cevabını verdi. Bana bakmadan merdivenlere yöneldi ve gözden kayboldu. Bakışlarımı merdivenlerden çektikten sonra Selma Teyzeyle göz göze geldim. Bu ne yaa herkesle göz göze geliyorum. Yüzünde çarpık bir gülümseme vardı.
Selma Teyze bize odalarımızı gösterdikten sonra odamdaki banyoda kısa bir duş aldım. Esma annem ile aynı odada kalacak. Bu da oda bana kaldı demek. Bavulumdan iç çamaşırlarımı ve filli pijamalarımı çıkardım ve üzerime geçirdim. Saçımı kuruması açık bıraktım. Şeffaf lenslerimi çıkardım. Evet, lens kullanıyorum sonuçta bilgisayar karşında çok zaman geçiriyorum. Kafamı yastığa koyduktan sonra tek düşündüğüm İskender'in histen yoksun gözleriydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tanrısı
ChickLitBabasını yitirmiş Bendiz ve kötü çocuk İskenderin nefret sanılan hislerinin aşka dönüşüm hikayesi...