the start and the end...
Saat; 05.21.. neredeyse her gün bu saatlerde uykuda olurdum. Fakat bu gün o kadar kötü başladı ki...
Dün akşam okulum tatil olmadı diye oturup ağladım. Ve şimdi, yemin edebilirim ki, hiç bir neslin görmediği felaketi yaşadım. Oysaki henüz bir saat önce telefonum ile ilgileniyordum. Şimdiki halimi geç, en ufak sallantı aklımın ucundan dahi geçmezdi.
"Aah!" "Anne!Neredesin?" Bu çığlık sesleri canımı acıtıyor. Tabii ya, peki benim annem nerede? Etrafıma bakınıyordum da... O kadar korkunç ki... Sağıma döndüm ve gözüme çarpan bir şey oldu. Bir çocuk elinde oyuncak ayısıyla diz çökmüş ağlıyordu. Yanına bir kadın geldi,sanırım annesi. Kadın bir kaç şey sordu çocuğa. Tek duyduğum şey ise ..."A-Annem öldü." Küçük isaret Parmağı ile yıkılmış binayı gösterdi. Gözüm oraya kaydı, kanlar içerisinde enkazın altından çıkan kola baktim öylece..
"Jisung!" Bana seslenen tarafa döndüm. Annem,babam,ablam... Onların hemen arkalarında koşuşturan,çığlık atan insanlar,yıkılan binalar...
Babam koştu,sarıldı bana.. BANA SARILDI! BABAM BANA SARILDI!
"Neredeydin? Çok korktum; korktuk." Sesi.. Henüz bir kaç saat önce beni, konuşması ile azarlaması ile en ufak harfine kadar; canımı acıtan,ağlatan sesi...
"Buradayım. S-Sizi aradım." Yutkunamıyorum, babamın sarılışına karşılık veremiyorum,ağlayamıyorum. Acıyorum; bizden onlarca vergi aldılar. "Deprem vergisi" adı altında. Korkuyorum,tir tir titriyorum,bedenimi kötü düşünceler başlı başına sarıyor ve bu anksiyetemi tetikliyor.
"Ayrılma bizden" benden ayrılırken söyledi. Hala elleri omzumda iken tekrar konuştu gozlerime bakarak, "gidiyoruz Seul'e"
"Seul?" Soran gözlerle baktım ona. "Tam olarak oraya" ellerini de çekti. Tekrar o sert babam geri geldi. Anneme bakarak konuştu;
"Hazırlanın yarın gidiyoruz" dolan gözlerle anneme baktım. Onun gözleri bir bende, bir babamda mekik dokuyordu. Tekrar konuştu babam;
"Tabii, ne kadar hazirlanabilirseniz.." Hemen ardından bana döndü, bir buz kadar soğuk, bir kılıç kadar keskin, bir ok kadar delici bakışları ile söyledi;
"Yürü önümden" Lafını ikiletmedim. Ilerledim. Her adımda daha çok canım yanıyordu. Memleketim Gimpo'dan ayrılıyordum. Onunla kalsa iyi, her adımda, haykırışlar, ağlayışlar, kanlar, enkazlar...
''''
Yaklaşık 3 saattir yoldayız ve ben sadece dışarıyı seyrediyorum. Her yer yıkık. O gecenin ardından 3 gün geçti. 3 gün boyunca devletten yardım gelmedi.
Sorsan eğer onlara "gelemedi" derler. Benim anneannem 3 gündür yemek yemedi, uyuyamadı,ilaçlarını kullanmadı.Bu kin kusan düşüncelerinden annemin sesi ile ayıldım. "Teyzenizin dayısının oğlu ölmüş." "Ya." Herkesi yasa boğan o şeylerden birisi... Komik değil ama ağlamam gereken halime gülüyorum. Onun bir mezari bile olamayacak...
''''
'Seul Lingseo Lisesi'burası, evet yeni okulum burası.. Sanırım ders saatinde geldik kimse yok.
Bir kat çıktık ve müdürün odası. Annem elimi daha sıkı tuttu. Ardından kapıya ilerledik beraber. Kimse yoktu.
"Bekleyelim" mırıldanarak söylediği şeyleri minik onayladım sadece.Bir kaç dakika sonra birisi geldi. Başını eğerek selam verdi ve gitti. Oha, çok yakışıklıydı. Yunan heykeli mübarek.
''''
işleri hallettik ve tam teneffüs sırası sınıfa dogru ilerledim, Tek başıma. Sınıfa girdim bi dakika o çocuk. Nasıl? Ben o çocukla aynı sınıfta mıyım?
Beni şurada sikin gine inanmam. O çocuk heykel bir kere.
Bana doğru sevimli bir gülümseme takılarak ilerledi. Tavşan gibi... "Gel, yerini göstereyim. Ardından okul bahçesinde turlayalım. Ha? Ne dersin?"
Öylece çocuğa bakıyordum. "Hey! Ah, sormayı unutum,ismin neydi?"
Gözleri çok güzel.."H-Han Jisung" gulumsemesi arttı. Vay etkileyici.. Baya hem de..
"Lee Minho. Yanımda ki de Hyunjin. Memnun oldum Jisungie"
''''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Earthquake friend~ 'Minsung'
Fanfiction¡Gerçek hayat kurgusu¡ 'Angst' ~Lee Minho, depremzede arkadaşına aşık olur.~