1 ✶ Invenire El Dorado

207 34 46
                                    

"Selam pıtırcıklarım, nasıl gidiyor hayat? Umarım güzeldir. Reira gibi bir fik yazmak için kendimi hazırladım, başladım ve burdayım. Yoğun duygulu, kaoslu, intikamlı, entrikalı şeylere hazır olun. Ben deli gibi özledim. Biraz beyniniz yanabilir, bu sefer gizem de kattım sayılır. Yine 2819281 karakter ve ilginç isimler olabilir ve sizden istediğim yazdığım şarkıları dinlemeniz. Hepsini çalma listesine ekleyeceğim ve atacağım. Sizi seviyorum. Güneşle kalın☀️"

|| Evrenler su kabarcıkları gibi çarpışabilir, birleşebilir ya da birbirinden kopabilir.||

Rooydad - Floating In Space

Evrenler su kabarcıkları gibi çarpışabilir, birleşebilir ya da birbirinden kopabilir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Evrenler su kabarcıkları gibi çarpışabilir, birleşebilir ya da birbirinden kopabilir. Kainatta sonsuz sayıda evren varsa aynı zamanda sonsuz sayıda birebir kopyamız olmak zorunda. Sonsuz sayıda farklı evren, sonsuz sayıda kusurlu kopyamız olan evren ve sonsuz sayıda birebir klonumuz olan evren. Sonsuz sayıda evren varsa yaptığımız, yapacağımız, yapabileceğimiz her şey sonsuza dek kopyalanacak.
Evrenler, çoklu evrenler, paralel evrenler, sonsuz evrenler bunların hepsi kulağa değişik teoriden ve saçma yaratılmış efsanelerden başka bir şey gibi gelmiyordu bir zamanlar. Ben gazeteciydim, ilgi alanım antik çağın kalıntılarını resmetmek, onlarla ilgili bir gazetenin asla görünmeyen bir kısmına birkaç cümlelik araştırmamı yazmaktı. Evrenlerden anlamazdım, inanmazdım. Kendi halimde şehrin en kalabalık caddesini gören yüksek katlı bir apartman dairesinde oturuyordum. Ailemden uzun zaman önce ayrılmıştım. Uzun zaman önce de ailem benden ayrılmıştı.

Değişik yaradılışlara göre sayma alışkanlığı sinirleri gevşetir, korkuyu doğurur, korku da her zaman boyun eğmek zorunda bırakırdı. Kişiyi bozan ve tutsak haline getiren zaafın kaynağıydı bu. Bitmek bilmeyen sıkıntılar, harcandıkça çoğalan bir çaba, güç göstermeye alıştırırdı bizi, darbelere hazırlardı. Yeni darbeler bekleyen kurbanlar gibi hep yeni acıları bekleye bekleye benliğimizi bir boyun eğiş kaplardı. Çocukluğum o boyun eğişin altında ezildi. Tavırlarım, şirinliğim herkesin bir aptallık belirtisi olarak tanımladığı sevecen ruhum babamın uğursuz tahminlerini doğruladı. Uğradığım bu haksızlıklar, beni vaktinden önce olgunlaştırdı. Yetim gibi büyüdüm, kelimeleri doğru düzgün söylemeye başladığım an yatılı okula gönderildim. Bazı hafta sonları ailem beni görmeye geliyordu, zamanla gelmeleri azaldı ve bende büyüdüm. Birçok hastalıklı etken sızmıştı ruhuma bu yüzden yirmi yaşımı geçtiğim halde hâlâ cılız, kavruk ve solgundum. Bedenen çocuk gibi olsam da düşünce bakımından ihtiyarlamıştım. O kadar çok okumuş o kadar çok düşünmüştüm ki kırlarda koşup oynayacağım çağda ben her şeye farklı açıdan bakıyordum. Bu ömrümün ilkbaharının gerektirdiği güzelliklere yöneleceğim bir çağda benim için ölümcül bir hastalık olmuştu. Sayma alışkanlığım da o zaman başladı. Her şeyi sayardım, caddelerdeki arabaları, defterimdeki yaprakları, kalemleri, gökyüzündeki yıldızları, akla gelebilecek her şeyi. Bu zihnimi rahatlatıyordu.

El Dorado || Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin