Yine bir gece kendimi sahile atmıştım denizin o güzel dalgalarına ruhumu teslim etmiştim, bir yandan kahvemi yudumlarken bir yandan da dalgaların sesini dinlemek kadar güzel bir an yoktu benim için.
Çoğu zaman yanıma kitap alıp gelirdim buraya ama bugün kitap okuyacak kadar iyi hissetmiyordum kendimi.
Kook benim en yakınımdı, bebekliğimden beri hep onunlaydım o benim ailem gibiydi. Yetimhanede kimse bizi sevmezdi kook her zaman zorbalığa uğrardı, ve herkes ona gülerdi.
Kook ile tanışmamız garip olsa bile onu o günden beri koruyacağına dair bir söz verdim, reşit olduğum zaman yetimhanede giderken o arkamdan çok ağlamıştı, bilmiyordu ki onu da alacağımı.
O gün gitmiştim onu da geride bırakıp gittim ama geri de gelmiştim, onun yanına geldiğimde mutluluktan üstüme atlamıştı ve bana 'lütfen beni bırakma hyung' demişti, asla unutamıyorum.
Onun valizini hazırlayıp çıkmıştık ikimiz oradan. Yetimhanede çıktığım günün bir hafta öncesinde dedem ölmüş ve tüm mirasını bana bırakmıştı.
Annem, babam, kardeşim hepsi aynı günde öldüler.
Ben annemin hamile olduğunu öğrenince evden kaçmıştım çocuklu aklı işte beni sevmeyecekler diye düşünüp kaçtım o evden, annem ise beni aramak için dışarı çıkmıştı, çok ağlıyordum annemi görünce ona koşuyordum ve birden bir araba geliyordu benim üzerime annem bana bir şey olmasın diye önüme atladı, annem orada can verdi, ellerimin arasında öldü. Babam, babam ise annemsiz hayata dayanamayacağını söyleyip gözlerimin önünde kafasına sıktı. Bunları yaşarken sadece 6 yaşındaydım
Ben zor şeyler yaşamış olsam bile asla belli etmedim, tam tersi herkes bana annen ve baban seni ne güzel yetiştirmişler ne güzel bir ailede büyümüşsün dediler hep.
Alıştım.
Kook, o ise annesi ve babası tarafından terk edilen bir çocuk, onu ben bulmuştum yurdun kapısının önüne bırakıp gitmişlerdi. Onun sesini duyup hemen yanına gittim. Onunla konuştuğumda adını bilmediğini ve annesinin onu terk ettiğini söyledi ve en çok zor söylediği şey 4 yaşında olduğuydu.
Ona Jungkook adını verdim, ama ona hep kook dedim. O benim her şeyim oldu, onu bir süre sakladım daha sonra öğrendi herkes ve tepki bile göstermemişlerdi.
Ona hep kendim baktım, yeri geldi çalıştım yeri geldi yemedim içmedim yeri geldi kıyefet bile almadım kendime, her zaman önceliğim oydu.
Ben 15 yaşımdan beridir ondan hoşlanıyorum ama o beni her zaman abisi olarak görüyor bunu hissediyorum, ondan vazgeçmeye çalışsam da başarısız oluyorum bu yüzden akışına bıraktım her şeyi.
Birden gözümün önüne kook geldi onu bebeklik halleri, çok tatlıydı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı, daha sonra hiçbir şey olmamış gibi gülümsemeye devam ettim.
Cebimdeki telefonum çaldığında kendime geldim.
ARAYAN KİŞİ : HERŞEYİM
"Alo kook?"
"Hyung, neredesin?"
"Sahilde oturuyorum kook neden?"
"Ben yemek hazırlamıştım da gelsene eve özledim seni hyung"
O an yüzüme hakim olamayıp tüm içtenliğimde gülümsemiştim, bunları söylerken bile çok utangaç ve tatlıydı.
"Peki, geliyorum"
"Bekliyorum çabuk ol hyung,dikkat et gelirken."
"Tamam"
Telefonu kapattığımda hızlıca toplanıp arabaya bindim, kemerimi bağlayıp tam gaz eve sürmeye başladım.
ARAYAN KİŞİ : HERŞEYİM
" Bir sorun mu var kook?"
"Gelirken ekmek alır mısın hyung"
"Tamam alırım"
"Teşekkürler"
Telefonu kapatmaya çalışırken birden bir ses duyup telefonu yere attım, ve arabayı kenara çekmeye çalıştığı da kilitlendim...