"o zaman nereye gidelim?" diye fısıldadım karanlıkta
yoongi, marketten eve döndüğünde bir kere zili çalmış ve geri çekilip jimin'in kapıyı açmasını beklemişti. otuz saniye sessizliğin ardından kaşlarını çatıp tekrar zili çaldığında aslında jimin'in eve girmemiş olduğunu düşünmüştü. yaşlı yan komşusunun kapısının önündeki ayakkabı dolabına ne olur ne olmaz diye koyduğu yedek anahtarı alıp eve girdiğinde ise çatılı kaşları gevşememişti çünkü jimin'e anahtarı vereli neredeyse yirmi dakika olmuştu ve çoktan eve girmiş olması lazımdı.
elindekileri tezgaha bırakıp ellerini yıkamak üzere lavaboya girdi. lavabodan çıkarken ise girişe bırakılmış küçük sırt çantasını görünce farkındalıkla aydınlandı yüzü, jimin evdeydi ki.
zaten küçük olan evde birkaç adımda salona ulaştığında kafasını hafif sola çevirişiyle ikili koltukta bacaklarını kendine çekmiş küçük jimin ile ağzını açtı şaşırarak. yirmi dakika içinde gerçekten derin bir uykuya dalmış olmalıydı ki iki kez zili çalmasına rağmen duymamıştı. saat kaçtan beri uyanıktı veya kaç saat uyumuştu bilmiyordu ama böyle ağzı açık bir şekilde derin derin nefes alarak uyuduğuna göre gerçekten de çok uykusuz kalmış olmalıydı. sabah gayet düzgün olan saçları koltuğun küçücük yastığına dağılmış, elleri kendine çektiği bacaklarının arasında konaklarken yoongi'nin bakışlarının sık sık takıldığı çilek dudakları aralıktı.
yoongi onu daha rahat etmesi için kendi yatağına taşımak istemişti ama uyanıp utanmasından çekinmişti. aslında iki kez çaldığı zile bile uyanmadıysa buna da uyanmaz gibi gelmişti ama yine de buna yeltenmedi. öylece koltuğunda uyumasını izledi. onun koyu kahve ince telli saçlarını, yüzünün ortasına oturtulmuş insanda sıkma isteği duyduran burnunu ve bakmakta çekincesinin olduğu o noktayı işte.
aslında yoongi, jimin'i o gece sonrasında çok kez öpmek istemişti ancak jimin öpüştüklerini öğrendiği gün beklediğinden daha büyük bir tepki vermişti. bu yüzden ondan bir adım gelmediği takdirde kendisi yalnızca bunu istediğini söylemekle yetinecekti.
yoongi neredeyse beş dakikadır, ayakta öylece jimin'i izlediğini fark ettiğinde alelacele kendisini toparlayıp odasına gitmiş ve üstüne rahat bir şeyler geçirmişti. bugünkü dersi alttan aldığı laboratuvar dersi olduğu için birlikte gireceklerdi derse. üçte başlıyordu, üç saatleri vardı dinlenip gitmeleri için. yoongi pek uykusu varmış gibi hissetmiyordu, kalacağından korktuğu finalleri için notlarını okuyup tekrar yapmayı planladı. gitmeden yarım saat önce de jimin'i tatlı uykusundan uyandırırdı, uykusunu alırdı herhalde. alırdı değil mi?
***
"jimin-ah... yarım saat sonra dersimiz başlayacak. hadi kalkıp elini yüzünü yıka."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i think he knows.⋆ | yoonmin ✓
Fanfiction[tamamlandı] min yoongi'nin gelmiş geçmiş en utanç verici anısıyla tanışın: derste flörtü yerine sadece adını bildiği birinin elini tutuyor. ama sorun şu ki, park jimin buna sesini dahi çıkartmıyor. texting/düzyazı 130423 210723