Bu gün çokta bir şey olmadı aslında. Sadece sana ne kadar ihtiyacım olduğunu hissettim. Tekrar.
Ellerinin saçlarımda olmasına, nefesinin nefesime karışmasına çok ihtiyacım var.
Ben bu dünyada tek başıma yapamıyorum Minho. Mutluluğunla mutlu olamıyorum artık. Pisleşiyorum. Karanlığa düşüyorum. Korkuyorum.
Hiçbir şeye bu kadar bağlanacağımı bilmezdim. Sakın bana ümit verip vermediğini düşünme yapmadın öyle bir şey. Sadece ben karşı koyamadım sana. Belki de istemedim. Şu halde olma sebebim benim yani.
Kalbine aşık oldum ben senin. Belki biraz gülüşüne. Biraz kısılan gözlerine. Biraz parlak kırmızı dudaklarına. Ama dedim ya kalbine aşığım diye, en çok Minho en çok beni görmeyen kalbine aşığım.
Sana duygusuz diyenleri toplayıp dövesim var. Arka bahçede kalan yaralı kedinin arkasından aylarca süründüğünü görmemişler ya da barınak barınak gezip bir çok hayvana yardım ettiğini onu da geçtim yurda gidip küçük çocuklarla zaman geçirdiğini bilmiyorlar çünkü sen iyiliklerini göstermek için yapmıyorsun ve o aptallar gelip boş boş konuşuyorlar. Üzülme sen onlara. Ördüğün duvarlarla onlara bakıyorsun, kırıldığını görmesinler diye ama ben görüyorum Minho. Gerçi görmem bir şeye yaramıyor. Her neyse seviyorum bu kalbini yapabileceğim bir şey yok.
Aslında sana hislerim olduğunu ilk fark edip kabullendiğimde soluğu yanında alacaktım ki aldım da. Arkadaşlarınla oturuyordun arkan bana dönüktü ve onlara şey dedin:
"Bang Chan gibi birine asla aşık olmam saçmalamayın. Neyine düşüyorlar anlamıyorum. Egoistin teki."
Nefes alamadım.
Bana olan nefretin o kadar büyüktü ki. Sanki karşımda kanlı canlı duruyordu. Keşke sadece karşımda dursaydı ama o nefretin beni boğdu Minho. Orada hemen arkanda duran ben nefes alamadım. Devam edemedim.
Sende haklısın beni kim niye sevsin.
İnan çok denedim. Sil dedim. Sevemez seni dedim. Kıyamadım.
Özür dilerim kelebeğim.Seni unutmaya kıyamadım.