0.7

62 5 36
                                    

Elleri arasında duran mavi kelebek motifli defteri sıkıca tuttu. Atlaya atlaya okusa da içi tamamen kendisi hakkındaydı.

Elleri gibi tüm bedeni titredi.

Chan'ın kendisinden hoşlanıyor hatta yazdıklarına göre aşık olması ihtimalini hiç düşünmemişti Minho çünkü kendisini platonik sanıyordu.

 Chan'ın sen unutmuşsundur dediği o geceyi de hatırlıyordu. Hiç unutmamıştı gerçi.

O geceye dair hatırladığı en net anıydı o dudaklarda hissettikleri. O anıydı kalbinin Chan için attığını anlaması.

Sayfaları çevirdikçe aklına bu okulda başına gelenler gelmişti.

Chan'ın abisinin gölgesi altında ezildiğini babasının gözle görülür bir ayrım yaptığını Chan'ın arkadaşlarından öğrenmişti. Gittikçe çöken bir bedeni olduğunu sürekli suratında yaralarla geldiğini de tüm okul biliyordu. Sadece azınlık taraf gerçekleri biliyordu diğerleri ise Chan'ın kavgacı bir tip olduğunu zannediyordu.

 Chan'ın kendini suçlayıp kendisine gelmediği olayda ise Minho kızmaktan çok kırılmış kendi kendine Chan'a küsmüştü. Arkadaşlarına onu sevdiği için utandığını ve de onu kesinlikle unutacağını söyleyip durmuştu.

 Çok zordu gerçekleri bilmediği o zamanlar. Chan'ın anlatıldığı gibi biri olduğunu tek derdinin kavga edip sağda solda gezinmek olduğunu sandığı zamanlarda yaşandığı içindi kırgınlığı. Tanrı biliyordu ya onunla ne hayaller kurduğunu onu ne kadar istediğini.

 Chan'dan her vazgeçmeye çalıştığında kendinden de vazgeçtiğini çevresi fark etse de kendisi edememiş zaten iyi olmayan psikolojisi daha da kötüleşmişti.

 Okulda uğradığı zorbalık gittikçe artarken en iyi çözümün sonsuz bir uyku olduğunu düşündüğü bir sabah okulda dönen dedikodu ile değişmişti.

 Chan, sebebi bilinmiyordu, abisiyle ettiği kavgada abisini iterek balkondan düşmesine neden olmuştu. Abisini sevdiğini düşündüğü çocuk abisini atmıştı. 

Aldığı haberle soluğu arkadaşlarında alan Minho Chan'ın eski arkadaşından duydukları karşısında ona gösterilen doğruların gerçek olmadığını gördü. Chan ve abisinin anneleri aynı değildi. Chan'ın annesi Chan'ı belirli miktarda para karşılığında babasına vermiş ardından da ortadan kaybolmuştu. Zor bir çocukluğa sahipti ve üzerindeki baskı devam ediyordu. Ta ki dün geceye kadar.

 Minho'nun aklından o günkü Chan gitmiyordu. Donuk bakışları ve suratındaki büyük gülümseyişi her şeye tezat titreyen elleri ve terleyen alnı...

O görüntüsünü unutamazdı.

 Chan'ın orda görünmesinin ardından kısa süre sonra takım elbiseli bir adamın içeri girip Chan'a vurması bir olmuştu. Yaka paça girdiği okuldan geri götürülmüş yaklaşık bir hafta bir daha görülmemişti.

 Tıpkı elindeki defterde yazım şeklinin değişmesi gibi Chan'ın tavırları da değişmiş anlatıldığı gibi birine dönüşmüştü. Sürekli kavga ediyor çevresindeki herkesi uzaklaştırıyordu.

 Zamanında Chan hatırlamasa da Minho'ya yardım eli uzatmıştı. Onların kader ipliği birbirine düğümlüydü en başından beri.

 Bulanık görmesini umursamadan çıktı sınıftan. Önüne gelen herkese Chan'ın nerde olduğunu sorarken bir an olsun elindeki defteri bırakmıyordu.

 Kelebeği çiçeğine geri dönmek istiyordu.

O sırada okuldan uzaklaşan Chan sağlıklı düşüncelere sahip değildi. Batırdığını iliklerine kadar hissetmişti.

I Feel Blue (Minchan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin