-2-

18 5 6
                                    

Sabah saat 12 gibi uyandım. Mutfaktan mis gibi yemek kokuları geliyor... Çayın içindeki şekeri karıştırırken çay kaşığının bardağa çarpmasıyla huzur verici sesler duyuluyor...

Demek isterdim ama Hyunjin ve Jeongin fosur fosur uyuyodu. Chan çoktan şirkete gitmişti biz ise hala yatıyoduk. Bu yüzden bir anlık vicdan azabına kapıldıktan sonra onları kaldırmaya gittim.

Aslında onlar en yakın arkadaşlarim, onları seviyorum ama tek bir sıkıntıları var, ikisi de birbirinden mal.
Neyse işte her ne kadar beni sinir etseler de mal da olsalar onları seviyorum. Canım arkadaşlarım her olayda yardım etmeye çalışırlar. (Tüm yardım girişimlerini ellerine yüzlerine bulaştırdılar)

Onları çok nazikçe kaldırdıktan sonra kahvaltıda süt ve mısır gevreği yedik. Hayalim bu değildi ama olsun
Etrafı topladıktan sonra salon masasına oturduk ve garip bi sessizlik eşliğinde birbirimize bakmaya başladık. Sessizliği ben bozdum

M: Eee bune şimdi

H:  Ne ne

M: bu ölüm sessizliği diyorum. ne yaşıyoruz diyorum

H: Sen bize oturun bişey konusucaz dedin hatırlatırım

M: A doğru. Neyse güzel arkadaşlarım... Size söylemem gereken şey şuydu. Sizi çok seviyorum Chan ve siz en yakın arkadaşlarımsınız ama şey...

J: Ney

M: Çok malsınız

H: bizde farkındayız ama napalim ne yapmayı denesek elimize yüzümüze bulaşıyo bu bizim suçumuz mu?

M: Biraz daha zeki olsanız böyle olmazdı.

Dedikten sonra masadan kalkıp onlara bakarak tekrar konuşmaya başladım

M: Of bu konuşmayı unutun gitsin. Hadi gelin dışarı çıkalım hem biraz dolaşırız.

J: hangi parayla dolaşmayı düşünüyoruz tam olarak?

Geçen hafta şirketten kovuldugumu birazcık unutmuş olabilirim.

M: Parka gideriz madem öyle. Zaten en kısa zamanda yeni bir iş bulacağım böyle Chan'ın parasını yiyormuş gibi hissediyorum.

H: O zaman hadi inelim parka

Açıkçası park fikrini sunma nedenim o çocuğu merak etmemdi. Acaba hala orada mıydı? Yoksa gitmiş miydi bunu merak ediyordum

Üstümüze düzgün bişeyler giyinip parka indik. İndigimizde gördüğüm şey beni biraz olsun şoka uğratmıştı.
O yoktu ama Gece onun üstüne örttüğüm battaniye oturduğum banktaydı. Battaniyeyi elime aldığım sırada içinden bi not düştü.

"Bunu gece üstüme örten kişi. Adını bilmiyorum ama çok teşekkür ederim. Hayatımda ilk kez üşümeden uyudum. Beni gece boyunca uzaktan izlediğini biliyorum :)"

Nasıl yani? Gece boyunca sadece gökyüzünü izlemişti. Nasıl onu izlediğimi farketmiş olabilirdi akıl erdirememiştim.

Saat 7ye yaklaşırken eve döndük. Parkta olduğumuz süre boyunca Hyun ve Jeong'un mallıklarını izlemiştim. Fakat aklımda sürekli o vardı

Geldiğimizde Chan aynı köşesindeydi. Artık şaşırmıyodum. Eve gelip yemek yedikten sonra film izledik. Saat 10'a yaklaşırken sadece onu görme umuduyla parka indim. Sabaha kadar parkta duracaktım.

Parka gittiğimde yine oradaydı ve yine hiçbir tepki vermeden uzanıyordu. Yanına gitmek istesem de etrafta fazla insan vardı. Bu yüzden geç saatlere kadar bekledim.
Saat 3 gibi etrafta kimse kalmamıştı. Yanına gitmeye karar vermiştim ama nasıl yapabileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sonunda yanına oturmaya karar verdim ve korkmamasını umarak yaklaşmaya başladım. Yanına oturduğumda hiçbir tepki vermedi. Birkaç dakika sonra çok az yan tarafa kaydı. Hareket etmedim ve korktuğunu düşünerek konuşmaya başladım

M: Dün senin üstüne ben battaniye örtmüştüm. Kötü bi niyetim yok. Sadece birşeyi merak ettiğim için konuşmak istedim

Sadece başını aşağı yukarı salladı. Dinlediğini düşünerek devam ettim.

M: dün gece seni izlediğimi nerden anladın?

Birkaç dakika sustu. Sonra konuşmaya başladı

J: Hissettim. Doğru mu hissetmişim?

Sadece evet diyebildim. Daha sonra konuşmaya devam etti
J: Üstüme battaniyeyi örten kişinin de sen olduğunu anlamıştım. Bu saatlerde parkta genelde kimse olmaz. Hep tek başına olurdum bu saatlerde. Tıpkı hayatta da tek başıma olduğum gibi.

M: Neden?

Sadece gülümsedi. Sanırım sormamam gereken bir şey sormuştum. Konuyu biraz olsun dağıtmak için adını sordum

M: adın ne peki?

J: Jisung. Senin?

M: Adım Minho. Her gece buraya gelir misin?

Evet anlamında başını sallamıştı. Sonrasında birşey sormadım. Yaklaşık yarım saat sonra uyuyakaldı. Yine aynı battaniyeyi onun üstüne örtüp eve gittim

Evde yatağıma girdiğimde sesinin kulaklarımda yankılandığını hissettim. Herşeyi harikaydı... Ruhunun yaralanmış olduğu çok belliydi. O an Jisung'un yaralı ama güzel ruhu iyileştirmek adına kendime söz verdim ve bu sözümü ne pahasına olursa olsun tutacaktım :)




Bugün nasılsınıız
Bu bölüm içime pek sinmedi ama yine de atıyorum saçmalıklar falan varsa aldırış etmeyin
Hadi kendinize iyi bakıın<33

Stars • Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin