9♡O Zaman Öp Beni (HunHan)

4.5K 420 37
                                    

"Ve şimdi?" dedim karşı taraftan ses gelmeyince.

"Sabah evden kaçtım." yemin ederim geri zekalı bu çocuk.

"Sebep?"

"Baekhyun bunları sana geldiğim zaman anlatayım mı?  Yan banktaki teyze psikopat psikopat bakıyor."

"İyi de ben evde değilim ki."

"Nerdesin?"

"Cha-" sözüm koluma yapışan Chanyeolle bölündü 'ne var?' der gibi kaşımı kaldırdığımda 'söyleme, oyala ve kapat' dedi dudaklarını oynatarak. "Sehun ben seni arayacağım bekle tamam mı?"

"Tamam" telefonu kapatıp Yeol'e döndüm.

"Ne oldu?" kaşlarımı çatarak sordum.

"Sehun sana ne söyledi?" yüzünde eğleniyo gibi bi ifade vardı.

"Onlar Luhan'la şaapmışlar."

"Luhan'la naapmışlar?"

"Şey..."

"Ney?" Sehun'un ne hissettiğini şimdi anlıyorum. "Kutsal Bakire aşkına 24 yaşında herifsin 'sevişmişler' demek bu kadar mı zor senin için?" hayvan gibi gülmeden önce sordu. Dış görünümüm ne olursa olsun utangaç biriydim ben. Öyle arkadaşlarıyla oturup +19 muhabbet yapabalicek biri değildim.

"Konumuza dönelim mi?"

"Hahh evet! Sehun'un sana söylediği şey aslında onun sandığı şey." annem teyzemin kardeşiyse kız kardeşimin görümcesine pişt diyen enişte benim neyim olur?

"Çok şey anladım bu kurduğun cümleden. Bütün olayı özetledi resmen. Bravo vallah. Nice! Good job! 2 point for you!" kanepeye yayılıp çerezlerden birini aldı.

"Bunlar gece içmişler içmişler Sehun sarhoş olmuş tabi bebe, Luhan bunu eve götürmüş. Tam topu alıp kalenin önüne getirmişler ki futbolcumuz uyuya kalmış. Luhan eğer futbolcumuz uyumasaydı artık 2 yılın ardından sonunda kupayı havaya kaldırabilirdik diye düşünmüş. Bu yüzden gol kaleye girdi süsü vermiş. Sabah uyanan uykucu futbolcumuz da bu numarayı yemiş ama hiçbir şey söylemeden sahayı terk etmiş." bu olay Kutsal Bakir Baekhyun'a en güzel böyle açıklanabilirdi. Helal bro!

"Wowowo masum Luhan'ımıza bak sen! Peki şimdi ne olacak?"

"Sehun'u arayıp Luhan'ın evine  dönmesini söyle. Gerisi bizi bağlamıyor. Buz Devri izler misin?"

●Luhan Şeysi●

Onun da benden hoşlandığını düşünerek büyük hata yapmıştım. Benden hoşlanmadığını bilsem gece o şeyi yapmazdım. Yıllarca ondan bir adım gelmesini beklemiştim. Belki hoşlandığını söyler belki sevgili olmamızı ister diye düşünmüştüm. Sırf bu yüzden ona onu sevdiğimi  söyleyememiştim. Sonra onun da çekingen olduğuna inandım. Belki de itiraf etmekten korkuyordur diye düşünmüştüm. Sabah uyandığımda yatağın boş tarafı bana bütün gerçekleri haykırmıştı. İşte o an nasıl bir boka battığımı anladım. Yıllarca en azından arkadaşım olarak yanımdaydı. O sabah onu tamamen kaybetmiş gibi hissediyordum.

Dış kapının kapanma sesi duyulduğunda cama koştum. Sabah hiçbir şey söylemeden giden Sehun geri dönmüştü. Ağlamaktan şişmiş gözlerle onu izledim. Her bir adımına aşık olduğum adamın bana gelirken tereddütle attığı adımlar canımı yakmıştı. Görüş alanımdan kaybolup kapıya gittiğinde zilin sesini duymayı bekledim. Ama yaklaşık 5 dk geçmesine rağmen zili çalmamıştı. Sonunda dayanamayarak kapıyı açtığımda geniş sırtını gördüm. Kafasını dizlerine dayayarak merdivenlerde oturuyordu. Kapının açılma sesini duyunca kafasını kaldırmasına rağmen arkaya bakmadı. Yanına gidip merdivenin diğer köşesine oturdum.

"Özür dilerim." dedi pişmanlık dolu bir sesle. Sadece iki kelime ne çok etkiliyor değil mi insanı. 'Seni seviyorum.' demesini beklemiştim yıllarca oysa çok daha acı verici olan bu iki kelimeyle ödüllendirmişti beni.

"Sorun değil." diye cevapladım onu farklı iki kelimeyle. Sorun değil miydi? Boğazıma oturan yumru, kalbime saplanan iğneler, mideme yumruk yemiş gibi hissetmeme sebep olan kaybetme korkusu sorun değil miydi?

"Peki şimdi ne olacak?" diye sorduğunda kafamı yana çevirip ona döndüm. "Eskisi gibi olabilecek miyiz?" içimi yiyip bitiren o soruyu sordu "Hiçbir şey olmamış gibi yapabilecek miyiz Luhan?" gözümden düşen bir damla cevabım oldu.

"Neden gittin?" dedim kırgın çıkan sesimle "Kimden kaçtın Sehun?" duraksadım bir iki saniye "Benden mi, bizden mi?"

"Kendimden." o da benim gibi duraksadı  "Ama insan kendi ayaklarıyla kendinden kaçamaz değil mi?" sorusunu yanıtlamayıp karşıyı izledim uzun süre.

"Seni seviyorum." karşıya bakarak söylediğim şeyle yeniden bi sessizlik oldu. Ona döndüğümde afallamış bi ifadeyle bana baktığını gördüm. "Yanımda olmanı sevdim Sehun. Sıcaklığını sevdim. En ufak temasında kalbimin hareketlenmesini sevdim. Mimiklerini gözümü kırpmadan izleyip gece kafamı yastığa koyduğumda aklımda tekrar tekrar canlandırıp izlemeyi sevdim. Her ne kadar canımı yaksa da seni kıskanmayı sevdim. Hayalimdeki bizi sevdim. Sevdim be... Çok sevdim." gözümden akan damlaların yüzümde oluşturduğu ıslaklığı sildim sağ elimin tersiyle. Burnumu çekip devam ettim. "Ama bir salak gibi sevmekle yetinemedim. Senin de beni sevdiğini sandım. En ufak hareketinde umutlanacak kadar umutsuzdum. Şimdi ne olacak bilmiyorum ama üzgünüm Sehun, sanırım artık eskisi gibi olamayacağız." son kez yüzümü silip ayağa kalktım. Sabahtan beri öyle çok ağlamıştım ki başım dönmeye başlamıştı. Hissizleşen bacaklarımı hareket ettirerek bir adım uzaklaştım ondan. Sırtımı dönüp giderken arkamda bıraktığım her şeyin farkındaydım. Kapının kulbuna uzanıp derin bir nefes aldım. Nefes almamı sağlayan adamı tamamen kaybetmiştim değil mi?

"Seni seviyorum!" arkamdan gelen sesle dondum. Gerçek miydi duyduğum, yoksa beynimin bi oyunu muydu? "Sana aşığım Luhan." gözlerimi kapatıp yeniden açtım. Arkaya dönüp bakmaya korkuyordum çünkü bu bi hayaldi değil mi? Arkaya döndüğüm an bitecekti. "Parlak sarı saçlarına aşığım, küçük burnuna aşığım, parlak küçük gözlerine aşığım, benden büyük olmana rağmen benden küçük gözükmene aşığım, bazen  savunmasız bi köpek yavrusu bazen güçlü bi kurt oluşuna aşığım, utandığında kızaran yanaklarına aşığım. Sana aşığım Luhan. Bundan sonra ne olur bilmiyorum ama biz eskisi gibi olmayalım. Önceden sen ve bendik, artık 'biz' olalım. Sevgili mi oluruz evli mi bilmiyorum ama birbirine aşık bi çift olmayı başaralım." kaynağı bol olan göz yaşlarım akmaya devam ederken arkamı dönüp gözlerine baktım. "Luhan..." dedi gözlerimin içine bakıp "Benim olur musun?" kafamı hafifçe yukarı aşağı sallarken büyük bi adım attı.

"Sehun..." bir büyük adımla daha yanıma gelince kaybettiğimi düşündüğüm sıcaklığı iliklerime kadar hissettim. "Benim olur musun?" yaşlarımın kaynağı olan gözlerime dudaklarıyla hafif bir öpücük kondurdu. Yaşların takip ettiği yolu yavaş yavaş takip ederken dudağının değdiği her yerimin yeniden doğduğunu hissettim. Solmuş çiçeklerimi yeniden canlandırıyordu.  Dudakları dudağımın kenarını bulduğunda heyecanla gözlerimi kapattım. Dudağımın kenarına da minik bir öpücük kondurup dudaklarını dudaklarımın üstüne bıraktı. 

"Her seferinde böyle öpeceksen her zaman ağlamalı mıyım?" dedim dudaklarım dudaklarına değerken

"Ağlarken çok sevimlisin ama bir daha ağlamanı istemiyorum." dudağıma tekrar ufak bir öpücük kondurdu  "Çünkü sen ağladığında benim kalbime kezzap dökmüşler gibi hissediyorum." dudağımı onun yaptığı gibi dudağının üstüne kondurup bir kaç saniye bekledim. "Seni öpmemi istiyorsan ağlamana gerek yok söylemen yeterli."

"O zaman öp beni." fısıldayarak söylemiştim. İşte bu kadardı. Yıllarca elde edemediğim bir şeye sahip olmuş gibi hissediyordum. Anneme istediğim oyuncağı aldırmış gibi. Dudakları hafif bir şekilde dudaklarımdayken pamuk şeker havuzuna düşmüş gibiydim. Pekala, belki biraz daha iyi. 'İki kelime' koleksiyonumuza bir  yenisi eklenmişti. "Sen benimsin."

Ay yemin ederim gökkuşağı kusmak üzereyim *-*

NEIGHBOR√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin