✿⁠

214 24 223
                                    

"Gellert, yeni aldığım ateş viskisini gördün mü? Kilere kaldırmıştım, bir türlü bulamıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Gellert, yeni aldığım ateş viskisini gördün mü? Kilere kaldırmıştım, bir türlü bulamıyorum." Bathilda'nın sesi aşağı kattan geliyordu. Gellert elindeki yarısı boşalmış şişeye bakarak seslendi: "Hiçbir fikrim yok."

Her şey Gellert'ın yadigarlar hakkında bir kitabı okurken sıkılmasıyla başlamıştı. Aslında Gellert kitap okurken sıkılmazdı; ama konu yadigarlar olunca her ayrıntıyı not etmek gerekliydi. Bir noktadan sonra notlar gittikçe artmış, küçülmüş, karmaşıklaşmış ve bulanıklaşmıştı ve Gellert ilk defa çalışmaktan midesinin bulandığını hissetmişti. Biraz hava almalıydı; yakalarının düğmelerini açmış, aşağı kata inmişti. Bathilda evde yoktu. Merlin bilir nerelerde sürtüyordu. Gellert acıkmıştı ve kileri açmıştı.

Ve işte orada duruyordu; eski, otantik bir şişe. Etiketinde de "Ogden's Olde- Ejderha ateşiyle kavrulmuş sapsız meşe varilinde eskitilmiş sek ateş viskisi" yazıyor. Haliyle 18'ine yenilerde basmış asiliğiyle bilinen bir oğlanın dikkatini çekmesi kaçınılmazdı. Gellert zaten alkol konusunda deneyimsiz değildi. 8 yaşından beri içerdi-Doğu Avrupa'da çocuklar böyle yetiştirilirdi ve Nurmengard asla Hogwarts gibi değildi. Birinci sınıflar yemekte profesörlerle aynı şarabı içiyordu ki büyüyüp gürbüz gibi birer delikanlı olduklarında azıcık alkolle sarhoş olup Durmstrang'ı ele güne rezil etmesinler; çakı gibi dursunlar.

Böylece Gellert şişeyi odasına taşımış ve sefa alemine dalmıştı. Bathilda eve vardığında ve yine Merlin bilir hangi sebepten dolayı bir alkol krizine girmiş olarak kileri araştırmaya başladığında Gellert kendi başına neredeyse 1.5 litre olan şişeyi yarılamıştı bile. Genzini yakan tarçın tadı ona bir hayli çekici gelmişti. Çok şükür ki muhallebi oğlanlarının ini Hogwarts'a değil de Durmstrang'a gitmişti de aç karnına içtiği halde körkütük sarhoş değildi. Çünkü mesela şu an yerinde Albus olsa sarhoşluktan yere amele sümüğü gibi yapışmıştı. En azından Gellert öyle düşünüyordu.

Sahiden, Albus demişken, o ne yapıyordu şu an acaba? Saat gece 11'e geliyordu. Büyük ihtimalle yatmıştı.

Albus'un aklına gelmesiyle Gellert bir anda uzandığı yerden doğruldu. Yarıladığı şişeye bir anda yeniden hücum etti. Hızlı hızlı içmeye başladı. Neden yaptığını o da bilmiyordu.

Acaba Albus'un üstünde şu an ne vardı?

Albus'la arkadaşlığı daha 3 hafta öncesine kadar oldukça normaldi. Ama bir pazar gününün öğleni aralarındaki bu bağ bir anda hiç beklenmedik bir şekilde değişmiş, işler bir anda onların da anlamadığı halde tepetaklak olmuş ve hiç olmadığı kadar hızla gelişmeye başlamıştı. Öyle ki bu hıza Albus ve Gellert bile yetişememişti.

Evet, bir pazar gününün öğleni... O gün Albus'a nedense esmişti. Hiç katılmadığı Pazar günü ayinine katılmıştı. Zaten Albus'un kafasında, ruhunda neler döndüğünü genellikle Albus bile anlamıyordu ama bir kutsala sarılma, görünmez bir varlık tarafından bile olsa sarıp sarmalanma isteğiyle, yanıp tutuşan bir manevi arzuyla kendini kiliseye atmıştı. Bundan daha da ilginç bir şey varsa tam o sırada kilisede Gellert'ın da bulunmasıydı herhalde. Ama iki yakın arkadaş birbirlerini görmelerine rağmen birbirlerine selam bile vermemişlerdi. Albus Gellert'ın önündeki sıraya oturmuş, ayin boyunca ona dönüp bakmamıştı bile. Gellert onun gözlerinin kapalı olduğunu göremese de adeta hissedebiliyordu.

godrics'in uyku rehberi•grindeldoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin