3. Gün [M]

292 39 132
                                    

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum ve lütfen bölümleri atlamadan okuyun. <333333

Jisung'un ağzından

Öğlen yemeğindeydik. Saat 1.30'du. Bugün gemideki 3. Günümüzdü daha önümüzde 14 gün daha vardı. Bunları düşünürken Minho konuşmaya başladı.

"Bugün geminin her yerini gezelim mi Jisungie-ah?"
"Olabilir aslında, sonuçta bu gemide 3 gündür kalıyoruz ve sadece 2. Sınıf yolcuların olduğu yeri biliyoruz."
"Ve tahmini olarak 17 Nisan'da varacağız"
"Daha 2 hafta var." Dedim bıkkınlıkla.
"Yolculuk hemen bitsin de gitsin gibisin."
"Çünkü gemi batacak diye korkuyorum sonuçt-" Sözümü kesen yan masadaki kadındı.

"Hey, genç adam bu geminin batacağını mı zannediyorsun?"
"Olamaz mı yani." Dedim şaşkınlıkla ve anlamaz bir şekilde.
"Tch saçmalık. Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz."
"Eşim haklı genç adam. Geminin kaptanı Smith bile öyle diyor. Bay Smith kaç yıllık kaptan senin haberin yok mu? İşini bilen biri öyle diyorsa bu gemi asla batmaz. Zamanın en lüks gemisi burası farkındaysan."
"Tanrı'nın işine karışmamak lazım fakat umarım dediğiniz gibi olur."
"Olacak zaten merak etme." Dedi 30'lu yaşlardaki kadın.

Minho "Hadi kalkalım Jisung." dediğinde masadan kalktım.

***

Odamıza geldiğimizde bir kaç gündür duş almadığımız aklımıza geldi. Saçlarımız gerçektende kirli görünüyordu.

"Önce sen gir, ben sonra girerim"
"Ya da beraber gireriz ha?" Diye sırıttı.
"Tch tch çok ayıp"
"Lan sürekli azgın köpek gibi azan kimdi ben mi?"
"Yo bendim"
"Off bunun kavgasını edemem Lee Jisung, benle beraber duşa giriyorsun"
"Kim demi-" Minho'nun dudakları sözümü kesti.

SMUT UYARISI

Öpüşmemiz derinleşirken ağzımdan arada inleme kaçırdım. Minho bir anda tişörtümün eteklerinden tutup yukarı doğru çekti. Üstüm tamamen çıplak kalınca sırıtmadan edemedim.

"Bu vücudu nerde yaptınız Bay Sincap?"

Elimi onun tişörtünün altından sokup karın kaslarını okşadım.

"Seninkilere ne demeli kedicik?"

Kahkaha atıp ensemden tuttu ve dudaklarıma yapıştı. Sonra dilini ağzıma gönderince inledim. Boşta kalan eli şortumun fermuarına gitti. Beni sadece iç çamaşırım ile bırakınca beni süzdü.

"Bu dünya için çok güzelsin Han Jisung, yoksa Lee Jisung mu demeliydim?"
"Lee Jisung de lütfen ahh."
"Kaşınıyorsun."
"Beni istediğin kadar kaşı bebeğim."

Beni omzunda kucaklayıp banyoya götürdü. Beni lavabonun üstüne oturttu. Duşakabinde suyu ayarladı ve soyundu. Benide tamamen soyunca duşakabine beraber girdik. Su başımızdan aşağı akarken boynumu ıslak öpücüklerine boğuyordu ara sıra boynumu ısırdığında inliyordum.

"Bebeğim gerçekten istiyor musun?"
"Senin adını haykırmak istiyorum Lee Minho"
"Tamam o zaman"

Aletini deliğime doğru konumlandırdı ve hiç beklemeden içime girdi. Yavaşça gel git yapmaya başladı.

"Hızlan Lee! Bağırmak istiyorum!" Diye sesimi yükselttim
"Çok sabırsızsın"

O an o kadar hızlanmıştı ki resmen zevkten ağlayacaktım. Duşa kabinin camına sert bir şekilde yapıştım.

"Ahh çok iyisin Lee!"

***

Birkaç tur daha devam ettikten sonra Minho'nun çıplak göğsüne yaslandım. Ellerini şampuanlamış yavaşça saçlarımı okşayarak yıkamıştı. Sonra beni bebekmişim gibi vücudumu yıkadı. Sonra duşakabinin köşesinde oturdum ve Minho'nun duş almasını bekledim. Sonra beraber duştan çıkmıştık.

"Şimdi giyin sonra saçlarını kurutalım daha sonra gemiyi gezelim olur mu güzelim?"
"Olur" dedim gülümseyerek.

Giyinmiştim. Minho havluyla saçlarımı kuruturken elindeki saç kurutma makinesini gördüm.

"Hayatım bu makineyi 1920'de satışa sunmayacaklar mıydı?"
Güldü "Bebeğim farkındaysan zamanın en lüks gemisindeyiz. Bunlar özel üretim falandır."

Makineyi çalıştırdı yavaşça saçlarıma tuttu makinenin sıcaklığı beni direk mayıştırmıştı duvar saatine baktığımda saat 3'e geliyordu. Tamamen gemiyi gezmek birkaç saatimizi alabilirdi. Çünkü Titanic göründüğünden daha büyüktü. Gözlerim iyice kapanıyordu. Minho saçlarımı kurutmayı bırakmıştı.

"Beni bekle giyineyim gidelim"
"Hm hm"

O sırada kendimi direk yatağa attım. İyice uyku bastırınca uykuma yenik düştüm ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

..............................

Yavaşça gözlerimi açtım yanımda uyuyan bedene baktım Minho'ya sokulmuştum. Kaç saat uyuduğuma bakmak için saate baktım. Saat tam 5'ti. 2 saat boyunca uyumuştum. Minho'yu dürttüm.

"Minho?" "Uyanık mısın?"
"Uyandım bebeğim, çok güzel uyuyordun uyumaya kıyamadım."
"Titanic'i gezecek miyiz?"

Yataktan doğrulup elini bana uzattı

"Hadi gidiyoruz"

Uzattığı eli tuttum. Ve kapıdan çıkıp gemiyi gezmeye başladık.

***

Gemiyi gezmeyi bitirmiştik şuanda geminin güvertesindeydik. Minho bir anda arkama geçip arkamdan sarıldı ve kulağıma fısıldadı.

"Elimi tut ve gözlerini kapat"
"Tamam" dedim gülerek.

Beni ileriye doğru götürüyordu sonra boşta kalan elimin demire dokunduğu hissettim.

"Demirlere çık"
"Sen beni aşağı falan mı atacaksın?" Dedim alaylı bir şekilde.
"Hadi ama, bana güvenmiyor musun?"
"Sonuna kadar sana güveniyorum" Dedim ve ayağım ile demirleri aradım. Geminin burun tarafında olduğumuzu anlayınca biraz gözlerimi aralayarak demirlere çıktım. Minho'nun elleri belimdeydi. Sırtım göğsüne yaslanıktı.
"Kollarını aç" Dedi ellerimi tutarken. Ellerimiz birbirine kenetliyken kollarımı açtım. Minho'nun elleri yavaşça belime indi.
"Gözlerini aç"
Gözlerimi açtığımda manzara efsaneydi. Kendimi uçuyormuş gibi hissettim.
"Uçuyorum! Minho!" Dedim sevinçle kahkaha atarken. Oda gülmeye başladı.

Birkaç dakika öyle durduktan sonra kafamı ona çevirdim elimi yanağına koydum.

"Nedir bu hareketin adı?"
"Lee Minho ve Lee Jisung'un Titanic pozu." Dediğinde güldüm ve dudaklarına uzanıp uzun uzun öptüm.

Bölümü yazarken şekil değiştirdim aq

Titanic • MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin