Ilgaz kolunda cübbesi odasına doğru yürürken kapısının önünde Tolga'yı bekler halde gördüğünde genç adamın selam vermek için uğramadığını anlamıştı. Ceylin etrafta görünmüyordu, sabah konuştuklarında da ofiste olacağından bahsetmişti. Tolga yüzündeki kaygılı ifadeyi odasının içine taşırken meselenin Ceylin ile ne kadar alakalı olabileceğini düşünmeden edemedi. Genç avukat heybesindekileri boşalttığında Ceylin'i konunun tam da göbeğinde buldu, sevgili eşi şaşırtmıyordu kendisini. Ama Tolga onun savunmasını da hazırlamıştı elbette.
"Ceylin'in buraya gelmemle hiçbir ilgisi yok Ilgaz abi. Hatta ona bilerek söylemedim, bizzat seninle konuşmam gerektiğini düşündüm."
Bu cevaba tek kaşını kaldırdığında gözlerini kaçırdı Tolga, bu kadarının da inandırıcı olmadığının farkına varmış gibiydi, "Yani bazı şeyleri söyledim ama detaylara girmedim. Yoksa Ceylin pek yerinde durmaz, şimdiye bir şeyler yapmaya kalkardı."
Bu zaten Ceylin'in bir şeyler yapmaya kalkmasıydı, daha dün işin peşini bırakmasını söylemişti ve şu an Erguvan stili bir araştırmanın meyveleri önüne seriliyordu. Bütün bunları çekirgesi tek başına çıkarttıysa bile Ceylin'in alakasının olmaması mümkün değildi. Körle yatan şaşı kalkar diye geçirdi içinden, Tolga da eşelenmeyi öğrenmişti işte.
"Senin bu Goran Lekovic hakkında bir fikrinin dahi olmaması gerekiyor Tolga. Zaten sizin müvekkilinizin deposunu ihaleden satın alan şirketin bu adamla bağlantısı olduğuna ve bir şeyler çevirdiğine dair şüphelerinin kaynağında da bu Lekovic'in kim olduğu yatıyor. Yani sizin kafanızda birleştirdiğiniz parçalar varsayımlardan ibaret."
"Ama olayda bir tuhaflık olduğu belli değil mi Ilgaz abi? Müvekkil deposunun alınması için kendisiyle uğraşıldığını söylüyor, bu şirketin bağlantıları da ortada."
"O zaman neden şikayetçi olmadı müvekkiliniz? Sizinle görüşmeye geldiğinde bu hususu da konuşmuşsunuzdur mutlaka."
Tolga bir an sessiz kaldı, "Adam bulaşmak istemedi, baş edemeyeceğini düşünüyor çünkü. Ama bu benim suçu bildirme yükümlülüğüm olduğu gerçeğini değiştirmiyor. TCK madde 278."
Ilgaz kollarını kavuşturup arkasına yaslandı, "TCK madde 278 işlenmekte olan bir suçun bildirilmemesinden bahsediyor. Suç işlenmiş olabileceğine dair olasılıklardan değil."
Tolga kendinden emin bir şekilde yerinde doğruldu, "İhaleye fesat karıştırma suçu şikayete tabii olmadığı için böyle bir suç işlendiği izlenimi varsa kamu davasını açılıp açılmayacağına dair soruşturmaya başlamak cumhuriyet savcısının görevidir diye düşünüyorum. CMK madde 160."
Bir başkası olsa işini öğretmeye kalktığı gerekçesiyle haddini bildirirdi ancak Tolga'nın yapmaya çalıştığı şeyi anlıyordu, kendisine kapı aralamak için uğraşıyordu. Yine de yüzüne sert bir ifade yerleştirmekten geri kalmadı.
"İhbarınızı tutanağa mı geçirelim, dilekçe mi hazırlarsınız avukat bey?"
Ufacık bir gülümseme Tolga'nın yüzünde kendine yer bulmuştu bile.
-o-o-o-
Tolga'nın ihbarında takıldıkları tek bir nokta vardı, Ceylin'in şüphelilerin karşı tarafının avukatlığını yapmış olması. İhbarın hiçbir aşamasında Ceylin bulunmasa bile bu önlerinde bir engeldi. Bu nedenle Tolga koridorda beklerken Ilgaz kendisini Derya'nın odasında buldu.
Konuyu anlattığında Derya'nın pek de ikna olmuş gibi bir hali yoktu, ona göre attıkları taş ürküttüğü kuşa değmeyebilirdi. Üstelik Başsavcının bu adımı onaylayacağını hiç sanmıyordu, dosya ellerinden alınıp takipsizlik verilmek üzere usulen başka bir savcıya tevzi edilebilirdi. Başmüfettişin bu fırsatı kaçıracağını da düşünmüyordu, disiplin soruşturmasında kendisi de Ilgaz'a ve Pars'a katılabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARGI: GİRİFT
FanfictionBu yaşananlar arşivde tozlanan bir dosyaya dönüşecekti elbette bir gün. Mesele, o dosyada ne diye anıldıklarıydı; müdafi mi, sanık mı? Şüpheli mi, muhbir mi? Savcı mı, maktul mü? Alternatif bir Yargı evreni.