"Yakışıklı mıyım lan?" Ferdi'nin aynı soruyu 50. kez soruşuna sinirle iç çektim. İç çekmemi anlayan Ferdi, suspus oldu. "Ne kızıyon' ki şimdi.""Ulan köyünün kapısını siktiğim, yakışıklısın dedik, kıyaksın dedik, kum gibi alevsin dedik. Daha ne iltifatı duymak istiyorsun? Oha Ferdi, bi' kere beni si-" dememe kalmadan arkadan Volkan abinin sesi duyuldu.
"Höst!" Kafası Emre abiden hızla bize döndüğünde -tamam bu korkunçtu- kafa sallayıp önüme döndüm. Ferdi bana bakıp gülerken oturduğum yerden kalkıp hızla yanına gitmeye başladığımda koşarak denize girmişti. Bir yandan da deli dana gibi gülüyordu.
Denize girmesi benim için avantajken mal bunu fark etmemiş gibi daha da derine giriyordu. Boğsam kimsenin gıkı çıkmazdı he.
"Git git. Daha da ileri git. Boğmam için şans tanı bana." Gülen Ferdi'nin yerini sanki yaptığı atom bombasının sonuçlarını öğrenen oppenheimer gibi bir şaşkınlık, pişmanlık bürüdü. Gülmeye başladığımda Ferdi'yi tuttuğum gibi kendime çektim.
"Olum ne yapıyorsun amına koyim?! Arda yanlış anlayacak, sana veriyorum sanacak!" Kısık ama şiddetli ses tonuna gülüp kollarımı etrafına sarıp ellerini kenetledim. Omzuna kafamı koyup kahkaha attım.
"İlahi Ferdi!" Bağırmamla Ferdi yalvarmaya devam ediyordu. Aha, işte cezan bu pezevenk. "Çok komiksin! Senin de bu özelliğini seviyorum işte. Beni hep güldürüyorsun."
Ferdi, şokla bana döndü. Planımı anlamıştı. Arda'ya baktığında sinirle ona baktığını görmüş olacak ki, "You son of a bi-"
"Şhhh! Ayıp! Sevdiğin kişilerle böyle konuşmamalısın."
"Tamam, vallaha seni boğmayacağım, donunu indirmeyeceğim, dalga geçmeyeceğim. Yemin ettim bak! Ama yapma orospu çocuğu. Ardayla aramdakileri bozuyorsun!"
"Cezan işte." Diye düşük ses tonuma kıyasla bu sefer bağırdım. "Akşama cezanı çekersin Ferdiciğim." Kollarını serbest bırakıp suya doğru ittirdiğimde Ferdi çok çırpınmadı. Sanırım ölümünü kabullenmişti.
Zaferle güldüğümde arkamı döndüğüm gibi aramızda santimler kalmış, küçük boylu, altın sarısı saçlı biriyle karşılaştım. Siktir, Kerem. Olduğum yere çakılırken yutkundum. Olduğum sığ suda bile kalbimdeki bu sızı beni boğulmaya itti sanki.
Aşağıdan yüzüme baktı. Bütün vücudumu taradı. Boyunun kısalığını her zaman sevmiştim. Bana aşağıdan bakıyor oluşu çok tatlı geliyordu. Elimdeki şeyi havaya kaldırıp almaya için parmak uçlarına çıktığında çok hoşuma gidiyordu. Ama işte, geçmiş zaman eki her şeyi bitiriyordu.
"Selam." Dedi kısık sesiyle. Yakınında olmasam duymazdım. İlk başta duymamış gibi oldum dalga seslerinden, dudaklarını okuduğumda anladım. Ferdi'nin yanına gelmişti anlaşılan.
"Selam." Dedim bakışlarımı ondan çekip. Sonra yanından geçip çıktım sudan. Volkan abi bana dönmüş sorgulayıcı bakışlarını gönderiyordu. Şemsiyenin gölgesine girip havluyla kurulanıyordum ki Volkan abinin sorusuyla girdiğim sessizlik yemininden çıktım. Ne kadar öyle oturmuşum bilmiyorum ama Ferdi de yanıma gelmiş oturmuştu.
"Eee, Altay. Anlatmayacak mısın?" Ona döndüğümde çayından bir yudum alıp gözlerimin içine baktı. Korktuğum soru buydu.
"Neyi abi?" Tabii ki de biliyordum. Ama bu konu canımı sıkan, hala geceleri uykumu kaçıran bir mevzuydu.
"Keremle ne olduğunu."
"Ne olacak abi?"
İç çekip çayını yana koydu. "Bilmem, ne olmuş Altay? Onu sen söyleyeceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İttihat Ve Terakki | Alker
FanfictionAltay'ın grubu, Kerem'in grubu ile aynı gün tamamiyle şans eseri aynı sahile ve yan şezlonglara denk gelmişlerdi.