0.8 Kimliği Belirsiz Ceset Vakası

180 24 16
                                    



Sene 2018, Haziran'ın başı. Yaz tatiline son bir hafta.

10. Sınıfın sonları. O zamanlar saçlarım düz, daha perma yaptırmamışım. İnek yalamış gibi gidiyorum okula. Ama gene de kızlar peşimde takılıyor. 12. Sınıflardan bile dm kutumda istekler varken ben tek bir kişiye odaklanmıştım.

Kerem'e.

Sıra arkadaşım, dostum. Onun beni gördüğü kişilik bunlardı. Ben ise ilk gördüğüm günden beri biliyordum böyle bir şeyin olmayacağını, asla arkadaş olamayacaktık. Ben ona hisler besliyordum çünkü.

O anlamıyordu bunu tabii. Oysa görmek istese görürdü. Kerem beni görmek istemiyordu. Yüzüme baksa görürdü -ki bakıyordu da ama görmüyordu. Gözleri beni arıyor, kalbi başkasına atıyordu.

Sevgilisi olduğunu öğrendiğim günden beri yanıma çok az gelir, çok az konuşurduk. Sanki en takını değilmişim gibi, aynı sınıfta değilmişiz gibi günde zorlasan ders saatleri içinde görebiliyordum. Kalbimin ağrısı geçmiyordu. Görmemem de iyi olabilirdi çünkü başkasıyla görürsem bu kalp dayanmazdı.

Son haftaya girdiğimiz için çoğu kişi yoktu. Bizimkiler de gitmeyeceklerini söylemişlerdi. Ben niye gitmiştim bilmiyorum. Sanırım Kerem'in sevgilisiyle buluşacağı tek yer burası olduğu içindi. Biliyordum geleceğini. Belki son haftalarda güzel yüzünü birazcık daha aklıma kazıyabilirdim.

Dersler boştu, o yüzden cam kenarına geçmiş bahçeyi izliyordum. Hava da estiğinden ve Beykozun güzel denizinden gelen mis gibi deniz kokusuyla şarkı dinliyordum. Kerem'i gören gözlerim bana ihanet ederek onun her hareketini takip etmeye başlamıştı.

Oturduğu bankta arkadaşlarıyla konuşup gülüşüyordu. Üstünde hava ne kadar sıcak olursa olsun uzun kollusu vardı ve kollarını eline kadar çekmişti. En ufak esintide üşüdüğünü biliyordum. Zayıf bi vücudu vardı. Nerede üşüdüğü belli olmuyordu ve genelde yanına hırka almayı unuturdu.

Yine o çok sevdiği browniesini yiyordu elinde. Çok severdi brownieyi. Her tenefüs istisnasız iner alırdı beni de zorla indirirdi aşağı. Brownieye bu kadar düşkünlüğü nedendi bilmiyorum. Hatta biz ilk tanıştığımızda sınıfımı ararken çarpışmıştık ve browniesi yere düşmüştü. O zaman bile brownie yiyordu.

Ben yüzüne öyle bir dalmıştım ki, yanına gelen çocuğu fark etmemiştim bile. Donup kaldım.

Elleri Kerem'in altın sarısı saçlarını bulduğunda kasıldım. Ellerim yanmaya, kalbim sıkışmaya, vücudumdaki tüm enerji çekilmeye başladı. Kalbimdeki sızı o kadar büyüdü ki elimi oraya koymak zorunda hissettim.

Kafamı bahçeden çevirdiğimde yere odalandım. Dışarıdan gelen sesler daha da sızıma ortak olmuştu.

"Sevgilim sen pişmiyor musun böyle? Çıkar üstündekini."

"Yok, üşüyorum ben."

"Bu sıcakta?"

"Vücudum hassas olduğundan öyle. Brownie yer misin?"

"Sen brownie sevmezsin diye biliyordum."

Daha fazla dinlemek istemediğimden kulaklığımı kafama nasıl geçirdim bilmiyorum. Telefonumu ve çantamı hızlıca alıp çıktım sınıftan.

Bahçeye indiğimde kimseyi görmek istemediğimden bakmadım hiçbir yere. Direkt attım kendimi dışarı. Yürümek istiyordum sadece. Kendime gelene kadar yürümek. Bu iğrenç diyaloğu unutmak istiyordum.

İttihat Ve Terakki | AlkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin