Duru'dan
Annemin vefatının üzerinden tam bir hafta geçti. Günler çok yavaş geçiyor. Tüm gün oturuyorum, hiçbir şey yapmadan.
Sanki hayatta kalma amacım da onunla beraber mezara girmiş gibi. Ben artık öksüz bir kızım.
Bu cümlenin ağırlığını taşıyamıyorum. Gözlerimden inen yaşlara bir son vermenin zamanı geldi belki de.
En azından hava almanın iyi olacağına kanaat getiriyorum.
Ayaklanıp dolabıma gidiyorum ardından.
Üzerime bir şeyler geçirip salona geçiyorum.Babam sesleniyor: "Kızım."
Onun gözlerinde de aynı hüzün pırıltıları var.
"Hava alacağım baba." diyorum.
Günlerdir odamdan çıkmamamı es geçip kafasını sallıyor.
"Dikkat et prensesim." diyor.
Böyle bir babanın varlığına şükrediyorum o an.
Ayakkabılarımı giyip dışarı adımlıyorum.
Evin aşağısındaki parka götürüyor ayaklarım beni. Bir salıncağa kuruluyorum.
Birkaç adım ötemde bir erkek sülieti var. Nedense korkmuyorum ondan. Bir tanıdıklık hissi kaplıyor içimi ama nerden tanıyorum hiç bilmiyorum.
Yanıma adımlıyor, istemsizce ayağa kalkıyorum.
Yüzünü görebiliyorum artık loş sokak lambasının ışığında. Hafif kıvırcık sarı saçları ve uzun kirpikleriyle bana bakıyor. Anlamlandıramıyorum ne yaptığını.
Kulağıma fısıldıyor: "Bugün 24 saat hayattasın, peki yarın öyle olacak mısın küçük hanım? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Gün Daha Kısa
Chick-LitGeçen her bir gün, onun gözlerine baktığım süre azalıyordu fakat kısalan saatler benim ona olan sevgimi azaltamıyordu.