1- En Kötü Sandığım Günüm

74 13 3
                                    

MERHABALAR ARKADAŞLAR. BEN YENİ YAZMAYA BAŞLADIM. SAÇMA YERLER VEYA HATALAR OLURSA KUSURUMA BAKMAYIN LÜTFEN. UMARIM BEĞENEREK OKURSUNUZ. ASIL OLAYLAR BU BÖLÜMDEN SONRA OLACAK. 😽

Yine her zamanki gibi uzandığım yatağımda hayal kurmaya çalışıyordum. Çünkü bu en ufak heyecan olmayan hayatıma bir şekilde farklı şeyler katmaya çalışıyordum.

Ben ilkokuldan beri hiç sevgili yapamayacağımı biliyordum çünkü baskıcı aileniz varsa ve böyle iğrenç heyecanlar tatmak istemiyorsaniz, yakalanmak gibi, sizde yapmazsınız. Ve ben bunun farkına çocukken varmıştım. Zaten çevrem sağolsun aşka olan inancımı bitirdi. Çünkü çevremdeki arkadaşlarımın sevgilileriyle olan ilişkilerini görünce aşka inanasim gelmiyordu. Zaten bilimsel olarakta 4 yılda biten bir şeymiş. Bu konularda tek eğlenebildiğim şey herkesin yaptığı gibi okuldan beğendiğim bir çocuk görüp birbirimizin peşinde dolanmak. Tabii bunu en son 3 yıl önce yapmıştım. Kulağa ne kadar ergence geliyor değil mi? Ama benim en fazla eğlencem bu olabilirdi. Canım ailem sağolsun. Tek umudum üniversiteyi başka bir şehirde okuyup özgürce yaşayabilmekti ve öylede oldu ama aşadığım bazı sağlık sıkıntıları üniversiteye devam etmeme engel olduğu için dondurmuştum. Böbrek yetmezliği geçirmiştim. Ama çok şükür şu an iyiyim.

Hayalimi, beğendiğim bir çocukla güzel güzel kurarken en heyecanlı yerinde tabii ki de "Mirayyyyy" seslenişini duydum. Evet içerden babam çağırıyordu. Saçma hayalimi, hayatım gibi sıkıcı hayalimi bölerek babamın istediklerini yaptım. Babamın baskısı dışında çok severdim aslında. Ama yapabileceğim bir şey yoktu ne yazık ki...

Ailemde en sevdiğim kuzenimi aradım, onunla sohbet ediyorduk. Didem gerçekten iyi bi kızdı. Benden bir yaş büyük, 1.65 boyunda, yeşil gözlü, kahve saçlı, buğday tenli, çok güzel alımlı bir kızdı. Bende 1.68 boyunda 21 yaşında, koyu kahve saçlarmı siyaha boyamış, mavi gözlü, buğday tenli bir kızdım. O benim çocukluk arkadaşımdı.

Konuşurken dedemlere gidelim dedim bı anda. Çünkü evde kalmaktan bunalmıştım. Dedemi çok severim bize güzel gençlik hikayelerini, biz kaç yaşına gelirsek gelelim anlatır ve bu arada favori torunu tabii ki de benim. Didemle dedemlere gittik. Didem de bana destek olmak amaçlı üniversitesini dondurmuştu.

Dedem benim için gerçekten çok değerli. Babaannem vefat etmişti ben çok küçükken. Onunla ilgili kısa kısa sahneler hatırlıyorum sadece. Ama dedem her seferinde onu aşkla anlatır bize. Aşka inancımı tamamen kaybetmemenin nedeni dedem ve babaannemin aşkı. Umarım bir gün bende böyle bir aşk yaşayabilirim...

Bir sabah çok kötü bir haber alacağımdan habersiz mutlu bir şekilde kalkarak yüzümü yıkamaya gittim odama dönerken içerden hıçkırık sesleri geldi. Çok endişelendim ve tam salona girecekken annem "Miray'a nasıl söyleyeceğiz biz" dedi ağlayarak. Ve daha fazla dayanamayıp içeri girdim "Anne! Baba, noluyo neden ağlıyorsunuz?" diye endişeyle sordum. Annemle babam kolay kolay ağlamazlar. Hatta babam hiç ağlamaz. Yani ben hiç görmedim. Çok endişelenmiştim. Dün yatmadan da zaten içimde bir huzursuzluk vardı. Annem yüzüme bakamıyordu. "Baba neden susuyorsunuz! Noluyor?" dedim endişe ve sitem içeren sesimle. Babam güçlükle yüzüme bakarak "Deden.." dedi. Sanki devamını getirmeye gerek duymazmış gibi sustu. Ben bütün kötü ihtimalleri düşünürken "Baba dedeme noldu! Söyle artık!" diye bağırdım. Sesimin nasıl çıktığı hiç umrumda değildi. "Deden yoğun bakımda Miray." dedi ağlayarak.

  O an anmleleri duyunca yıkılmıştım resmen.

Deden yoğun bakımda Miray!

Hemen nolduğunu sordum babama. Nasıl yoğun bakımda olabilir dedem. Hâlâ inanamıyordum. Ağlamak istiyordum ama gözümden yaş gelmiyordu. Babam "Beynine pıhtı attı" dedi. Ben şoktaydım hâlâ. Nasıl böyle bir şey olabilirdi. Benim dedem nasıl bizi bırakmak isterdi. Hemen telefonumu alıp Didemi aradım. Didem açmadı tekrar aradım. Yine açmadı. Şaka olmalıydı! Dedem nasıl yoğun bakımında idrak edemiyordum. Tekrar arayınca annesi Ayşe yengem açtı. "Alo, kızım?" dedi ağlamaklı çıkarmaya çalıştığı sesiyle. Ben "Ayşe yenge Didem nerde? Dedemin haberini aldı mı?" dedim titreyen sesle. "Evet kızım aldı, vah vahh! Nasıl ölebilir nasıl ölebilir!" deyince "Öldü mü!" dedim şoke olarak. "Hayır." dedi. O an küçük bir rahatlama geldi içime. Ama kısa sürmedi çünkü Didem ağlayarak anne kim o dedi telefondaki ben için. Daha fazla duyamazdım onun ağlayışını. Ve hemen telefonu kapattım. İçim kan ağlıyordu ama ben ağlayamıyordum. Çok sinir olmuştum kendime. Her zaman böyle olmak zorunda mıydı!

Annemlerin seslerini duydum hemen içeri geçtim. "Miray, biz hastaneye gidiyoruz. Sen burda kal. Biz seni haberdar ederiz." Dedi sesi titreyerek. Annem dedeme çok değer verirdi, çok severdi, babası yerine koyardı. Annemin babası yani diğer dedem annem küçükken vefat etmiş. O yüzden dedeme çok ayrı değer verirdi. Tabii ki kabul etmedim. Reddederek üzerimdeki pijamalardan kurtulup annemlerle Hastaneye gittik.

Babam yolda benim üç yaşımdan beri küs oldukları Orhan amcamı arayıp haber verdi. Babamlar toplam üç erkek kardeşti. Biri Karun amcam Didem'in babası diğeri de tanımadığım Orhan amcamdı. Orhan amcamların iki erkek çocuğu varmış ve ben kuzenlerimi en son üç yaşımdayken görmüşüm. Gerçi hiç hatırlamıyorum çünkü ne Karun amcam ne de babam Orhan amcamla görüşmezlerdi. Küslerdi ve nedenini de hiç anlatmazlardı. Sanki devlet sırrı. Orhan amcamlar dedemle pek görüşmezlerdi sadece yılda bir veya iki kez. O da biz şehir dışındaki akrabalarımızı ziyaret etmeye gittiğimizde. Belki de şu an görüşmemelerinin pişmanlığını yaşıyorlardır. Kim bilir?

Yoldaki zamanımı, hastanede öğreneceğim şeyden habersizce dedeme dua okuyorak geçirdim.

Neden bana böyle bir kader verildi ki. Hem de öz dedem. Benim birtanecik dedem bana, Didem ile bana bunu nasıl yapabilirdi...

HİKAYEYİ NASIL BULDUNUZ?
BUNU CEVAPLAMANIZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ ÇÜNKÜ DAHA İYİ YAZMAK İÇİN HATAMI BİLMEM GEREKİR. OKUDUGUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER. OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.
🌺🌺🌺

MEKTUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin