ilk ve son

7 3 0
                                    

Bir soluk sesi daha duyuldu, yıllardır sadece yapayalnız bir adamı görüp onunla yaşlanan mobilyaların arasından. Boğazından kaçıp giderken bunca yıl üstüne bile acısını götüremeyen soluğuna hafif bir küfür savurdu adam ve ettiği küfür sonrası ancak fark edebildi uyanık olduğunu ve yemek masasında oturduğunu. Günlerdir masada durup asla bitmeyen buğday lapasına soktu kaşığını. Birkaç dakika bu şekilde, yalnızca kaşığı oynatmasıyla geçti. Birasından büyük bir yudum aldı ve gözünü, duvarda kendisi ve bu eve dair geri kalan her şey gibi yıllanıp yıpranan saate çevirdi.

Bu guguklu bir saatti ve aldığı dönem bunun için çok para vermişti. Eve geldiğinde ve ev halkı, bu çok istedikleri saati duvarda gördüğünde hepsinin kalbine dolacak mutluluğun hayali ise verdiği parayı unutturmuştu. Bu hayal, daha yoldayken bile başka bir şeyi düşünmesini engellemişti. Düşündüğü gibi de olmuştu her şey; akşam yemeği için karısıyla birlikte mutfakta uğraşırken masanın kurulmasına yardım etmek için bir şeyleri azar azar salondaki yemek masasına taşıyan çocuklarının çığlığını duymuşlardı. Başta kızının çığlığını duyunca kendisi de bir şey olduğunu düşünerek korkmuş ve karısıyla salona koşmuştu. Neyse ki korktukları gibi bir şey yoktu ve küçük kızları ağzı açık ve gözleri dolu bir şekilde haftalardır hayalini kurduğu o guguklu saati izliyordu. Karşılaştığı manzaranın sonrasında karısı ona dönerek sahip olunabilecek en mükemmel eş ve baba olduğunu anlatan sıcacık, hem aşk hem hayranlık dolu bir bakışla teşekkür etmiş ve kocasının kollarının arasına girmişti.

En sonunda, küçük ve üçünün de dünyalara değişmeyeceği bu aile, evin en sevgi dolu üyesinin kollarının altında birbirini sarmış ve birbirlerine her zamanki gibi en güzel sevgi sözcüklerini sıralayarak yemeklerini yemeye başlamışlardı.

Gözlerindeyken fark etmese de, ıslaklık yanaklarına kadar düşünce anılarından kaçıp hızlıca toparlandı. Saatin kaç olduğunu bilmeye ihtiyacı yoktu. Artık burada saat kavramı hiçbir işine yaramazdı ve bunun en çok kendisi farkındaydı lakin yıllar yılı birkaç sefer gözünün saate gidip takılmadığı tek bir gün dâhi yaşanmamıştı. Düşünmeye başlayıp bu girdaptan kendini alamadığında durumunu şöyle yorumluyordu: Bakışlarının yönünün bu saat olması, eskiyip ihtişamını yitirmiş saate sürdürdüğü bir hayranlığı olduğundan değildi; yalnızca o saatin canlı olduğu günleri, boğazındaki yumru etkisini artırsa da hatırlamaya ihtiyaç duyuyordu.

Yaşlı adam, yanağındaki belli belirsiz yaşı silerek guguklu saate son bir kez baktı ve ayağa kalktı. Bu hem yemek odası hem de salon olan odanın dışarıya açılan eski tahta kapısını açtı. Guguklu saatte okuduğu zamanın doğruluğuna ancak dışarıdaki yoğun ışık ve sıcakla karşılaşınca inandı. Öğlen çoktan olmuş, saat on ikiyi geçmişti. Oysa uyanıp yatakta oyalanalı, sandalyesine oturup masa başında ızdırabını analı dört saati bulduğunu kabul edemiyordu ama bir önemi de yoktu. Artık zaman da duvarda asılan o saat de ev için ve onun için bir süsten fazlası değildi.

Açık kapıdan ulaştığı balkona çıkmış, bahçeye inen merdivenlerde oturmuştu. Fark etmek mümkündü ki, eve uğramayan güneş, dışarıda adeta raks ediyordu ama bu sıcaklık ve ışık bile etkisizdi. Bedeninde duyduğu ürperti ve baktığı manzaradan keyif alabilmek bir yana izlemeye bile halinin olmayışının farkındalığı bunun kanıtıydı. Eskiden sopsoğuk kış günleri bile sıcak hisseden bedeninin, bu yaz gününde kapıldığı bu ürpertiye; karanlıkta bile gördüğüyle yetinip hayran kaldığı bu manzaraya karşın şimdi içinde sıkışıp kaldığı tepkisizliğe şaştı. Ardından hava karardı. İçindeki yaşlar birikintisi bugün de dolup taştı ve dudaklarını aralayıp bir kelime dâhi etmeden izin verdi acısının onu tüketmesine. Havanın kararması da yetmedi ayılıp eve girmesine lakin çok geçmeden yağan yağmurla iyice gerçekler ve gece üzerine abandı. Hıçkırıklar boğazına dolduğunda hızlıca ayağa kalktı ve uzun zaman üzerine, kilitli odasının anahtarını dört bir yanda aradı.

Saçları ve bedeni dışarıdaki yağmura teslim olmuş, suya gömülmüş, bitap düşmüş yaşlı bir adamdı. Hıçkırıkları ve sayıkladığı iki isim arasından; bugünün, kendine unutturmaya çalıştığı anlamını, kendisiyle birlikte tüm eve hatırlattı.

"Jeanne"

Ses tonunun her yükselişinde, göğsündeki yangının bu evin küllerini bile ateşe döndüreceğini ve kendisiyle birlikte tüketeceğini biliyordu.

"Jeanne"

Aradığı anahtarı bulduğunda yaşadığı korku, heyecan ve acıdan dolayı titreyen elleriyle odanın kapısını ancak yedinci deneyişinde açtı.

"Nava"

Kolu indirdiğinde kapıdan gelen gıcırtı sesi, neredeyse dışarıdaki yağmuru bastıracaktı. Telaffuz ettiği ismin ardından bir müddet elini kapı kolundan çekmeden neredeyse titreyerek bekledi. Kapıyı sonuna kadar açtığında gözünün ilk gideceği şeyi en ince ayrıntısına, boyanın oluşturduğu ufak kir tabakasına kadar hatırlıyordu. Oysa bunların her birini unutabilmek için sürekli içmişti. Sağlığından ve hayatından olmak kendine vereceği en büyük hediyeydi.

Şu zamana kadar kendine unutturabildiği tek bir şey vardı ve bunu ancak şu an hatırlamıştı. Hayatta kalmasının tek sebebi, istediğinde ölebileceğine olan inancıydı. Bunun için de tek gereken şey, en uygun zamandı. Hayat şu kadar basitti ki şu an içeride açık kalmış olan radyodan bir anda yükselmeye başlayan Emil Ciaron'un fark etmeden dinlemeye başladığı her sözü doğru, adam bütün felsefesinde haklıydı. İşte, bu 1973 yılında hala inandığı ve kendine unutturduğunu sandığı tek gerçek, şimdi yan odadaki radyodaydı.

Sonunda cesaretini toplayıp hızlıca kapıyı ittiğinde tahmininden şaşan bir an yaşanmadı. Gözleri ilk önce güzeller güzeli karısına, sonra son hediyesi olan lolipopu bile yiyemeden giden küçük kızına kaydı. Son olarak da şu ana dek hayatını ızdıraba gömen, diğer iki boya darbeleri harmanını unutma korkusundan dolayı mahvolmuş ve bir yandan da artık en uzak hissettiği kişiye: eski kendisine kaydı. Bir süreyi sadece yutkunarak geçirdi, ardından başının ne denli döndüğünü yeni fark etti ve o boyadan oluşan ufak kir tabakasına baktı. Dışarıda yağmur deli gibi yağıyordu ve açık bıraktığı kapıdan, tüm soğuk eve doluyordu. Hissettiği acı iyice artığında kendini yerini unutmadığı koltuğa bıraktı, anılarına ve acılarına karşı sorumluluğu olan temkinle.

Yaşlı adam eskiden kaybettiği saatlerin izahını zar zor yaparken bugün dönüp baktığında seneler kaybetmişti. Ama şu an daha fazla vakit kaybetmemeye karar vermiş, cezasını bitirmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 02, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ufak boya tabakasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin