beş

26 6 20
                                    

"Yalvarırım bırakın!"

Jay beni hiç umursamıyordu. Ona bağırmamı takmadan elleri cebinde önden yürüyordu ve ben ne kadar bağırıp çırpınırsam yanımdakiler tarafından o kadar sert çekiştiriliyordum.

Beni susturmaya çalışmıyorları bile. Etrafta bizden başka kimsenin olmadığını onlar da ben de biliyordum ama yine de yalvardım, çığlık attım.

Belki Mina dönüp bir kez olsun sesini çıkartır, sevgilisini durdurur diye.

Onlar yapacaklarını yapar, arkalarında kalan her şeyi temizlerlerdi. Ertesi gün yine aynı şeyler olurdu.

Ağzımı açmamam için beni tehdit ederlerdi.

Dördümüz o gün sınıftan çıkarken sadece arkamdan baktı. Jay'i engellemek için ağzını açıp hiçbir şey söylemedi. İki korkaktan başka bir şey değildik.

Tuvalette yaptıkları yetmezmiş gibi ayakta duramayan beni tekrardan sürükleyerek merdivenlere getirdi ikisi. Aşağı kata inerken nereye gittiğimizi anladım. Aynı şeyler olacaktı, diğer tüm günler olduğu gibi.

Sadece, bugün biraz farklıydı.

ᝣᝣᝣ

Jae cevapsız kalan sorusundan sonra omuzlarını düşürüp gidip tek omzunda duran çantasını fırlatırcasına sırasına bıraktı. Sınıf sessizdi.

Bundan sonra yapabilceğimiz hiçbir şey yoktu. Ümitsiz gidip sırama oturmuştum ama yine de içimde Bay Kim'in sınıfa dönüp bir daha gitmeyeceğine dair bir umut vardı. Dakikalar geçtikçe buna olan inancım azalmaya başlamıştı. Gereksiz umutlanmamam gerektiğinin farkındaydım.

Bay Kim dönecek mi, dönecekse de ne kadar zaman bekleyeceğiz, geldiğinde saat düşündüğümüz gibi altı mı olacak. Ve bunun gibi saçma sapan düşüncelerden beni Jisung'un sessiz cümlesi kurtarmıştı.

"Acıktım ben." Gözleri önünde, kucağına koyduğu sırt çantasın kol kısmındaki ipiyle oynuyordu.

Bir anda aklıma sabah bana kek ısmarlarkenki davranışları geldi. Normal bir zamanda olsaydık ve acıktığını söyleseydi ben de ona karşı öyle davranır dalga geçerdim sanırım.

Şimdi birisinin bu ses tonuyla acıktım deyişini duyduğumda sadece yaşadıklarımız geliyor aklıma.

"Off ben de." Arkadaki kızlardan biri de hemen Jisung'dan sonra söylendiğinde Seungmin doğruldu.

"Başımıza gelenlere rağmen açlığınızı düşünebiliyorsunuz, bravo."

"Uzun zamandır buradayız, Seungmin. İhtiyaç nasılsa." dedi Hyunjin de. Haklıydı aslında. Bende korkudan iştah falan kalmamıştı ama açtım.

"Tamam. Madem fikir sizden çıktı, gidip kantinden bir şeyler alabilirsiniz."

Jae'nin ukala tavrıyla konuşmasıyla ona döndük. Tabii o da acıkmıştı ve diğerlerini gönderip riske atmakta sorun görmüyordu. Bencilliğine sinir olmuştum.

Minho kaşlarını çattı. "Sonra Soobin gibi kaybolup bir daha dönmesinler, aynen." Neler olduğunu sınıftan çıkıp gören bizdik o yüzden diğerleri inandığını söylese bile pek umurlarında olmadığı belliydi.

"Ne var ki? Giderim ben." diyerek bir anda ayağa kalktı Jisung.

Kalktığı gibi de kolundan tuttum hemen. Sürekli bir yerlere gitmeye çok meraklıydı ve beni korkutmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

escape from time [minsung, hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin