Sabah yine kuş sesleri uyandırmıştı Hyunjin'i... Kuşlar olmasa ne yapardı ki? kulakları kanatan tiz sesli alarma mahkum olurdu büyük bir ihtimal.
Bugün son kişiyi öldürecekti, en zorunu sona saklamıştı.
Yüzüne maskeyi geçirdikten sonra sandığını açtı genç. Sandıktan sessiz tabancayı ve ne olur ne olmaz biber gazını alıp sandığı kapatmadan önce göz attı. Alsam mı almasam mı diye düşündükten sonra eter'i de almış, sandığını sesli bir şekilde kapatmıştı.
Seungmin sese uyanınca birkaç esnemeyle uyanıp etrafına baktı. Dün olanları hatırlayınca utançla alt dudağını kavrayıp dişlemiş, sessizce yataktan inip kapıya ilerlemişti.
Hyunjin'in yanına gelince yaptıklarını izlemiş, korkutmamak için ayak sesleri çıkartmıştı.
Hyunjin gelen ayak sesleriyle Seungmine kısa bir göz atmış, üzerindeki ayıcıklı pijamaya küçük bir gülümseme vermişti.
"Günaydın Jinnie"
Hyunjin duyduğu lakapla donakalmıştı. Bunu söylemesi biraz kötü etki yaratsa da asla kötü gelmemişti.
Seungmin'in anlamaması için hafif gülümsemiş, şirin bedene bakmıştı."Günaydın Minnie, iyi uyudun mu?"
Seungmin avcunun içiyle göz kapağını kaşırken olumlu bir şekilde başını salladı.
"İyi uyudum da, sen nerede uyudun?"
"Ben hep koltukta uyurum ufaklık, merak etme."
"Jinnie biz tam tanışmadık kendimi tanıtayım mı?"
Hyunjin aslında dün akşam Seungmin'in tüm bilgilerini öğrenmişti, mesela gerçek ailesinin öldüğünü, şimdiki annesinin gerçek annesi olduğunu sanmasını, bir kardeşi olduğunu ve avusturalyada olduğunu ama Seungmin'in bunu bilmediğini.
Yine de Hyunjin çaktırmamış, başını olumlu yönde sallayıp Seungmin'e bakmıştı.
"Adımı biliyorsun zaten. 18 yaşındayım, lise son sınıfım, istediğim meslek..."
Seungmin düşündü... istediği meslek neydi? Ailesi arkasından at koşturuyor gibi derslerine çalıştırıyordu. Annesi mühendis, babası doktor olmasını istiyordu ama Seungmin ne istiyordu?
"Bilmiyorum."
Hyunjin bir süre Seungmin'e bakmış, bir şeyler olduğunu anladığında önüne dönmüştü.
"Fazla yorgunsun, git uyu en iyisi."
Seungmin başını sallayıp geri odaya, yatmaya çıkmıştı.
Hyunjin işini bitirince kurban'ın çıkmasına yarım saat kaldığını fark etmiş, apar topar evden çıkıp hızlı bir şekilde evine ilerlemişti.
Evin önüne gelince duvara yaslanmış, bir sigara yakmıştı. Kurban'ın çıkmasına daha 20 dakika vardı.
Hyunjin, cebinden bir kibrit, bir de benzin tüpü çıkarttı. Kapağını açıp kurban'ın bulunduğu odanın açık camından içeri atmış, kibriti yakıp içeri fırlatmıştı.
Bitmiş sigarasını da içeri atınca gördüğü ağacın yanına gidip çömelmiş, ölüp ölmediklerini 1 saat boyunca kontrol etmişti.
Tüm ev yanınca kurban'ın öldüğünü anlayıp ayaklanacakken arasında bir şey hissedip arkasına dönmüştü.
İşte şimdi planı ilerlememişti. Kurbanı 32 diş sırıtarak Hyunjin'e bakıyor, kollarını birbirine dolayıp kahkaha atıyordu.
"Ne oldu? yandığımı mı sandın? arkada da bir kapı olduğunu unutma, Maskeli."
Hyunjin boş bir şekilde adama bakmış, cebinden sessiz tabancayı çıkartıp adamın şah damarına tutmuş, ateş edip öylece gitmişti.
Kolaydı.
Eve gelince açık olan kapıyla kaşları çatmıştı.
İçeri hızla girip tüm odaları kontrol etmiş, en son kendi odasına girince şaşkınlıkla kalakalmıştı.işte göt gibi bırakırım PUAHAHAHAHAH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maske'nin Altındaki// HyunMin
FanfictionKaranlık, soğuk, nefessiz bir mahalle... Burada yaşayanlar kimsesizlik duygusunu tatmış durumda, düzeltebilecek kimse yokken hâlâ bir umut var. O umut çok yakınlarda, uçurumun altında.