bölüm 2: kafein

20 4 4
                                    


Pek de rahat olmayan yatağımdan gözlerimi açtım. Hala uzanıyordum, etrafa bakınmaya başladım. Odamda değildim, bariz belli bir hastane odasındaydım. Neden geldim, nasıl geldim bilmiyorum. En son hatırladığım şey adamın birinin gelip kulaklığımı takması, benim oradan uzaklaşmam ve adımı seslenmesi. 

Kafam büyük pencerelere doğru çevirirken koltukta uyuyan kişiye ilişti gözüm. Bu genç, dün yürüyüş parkındaki çocuk. Koltukta oturmuş telefonuna bakıyordu. Ay kadar parlak teni, okyanus mavisi gözleri, sık dokunmuş kirpikleri, güneşi andıran parlak bal rengi saçları... Etkileyici.

Yatağımda biraz kıpraşıp tamamen pencereye doğru döndüm. Güneş batmaya, ay görünmeye başlıyordu. Kaç saattir burada olduğumu bile bilmiyordum. Kapı iki kere hafif tıklatıldı sonra ardına kadar açıldı. Giren kişiye bakmak için diğer tarafa dönmeye çalışıyordum. "Pamir Bey, bakar mısınız?" Telefonunu cebine koydu, eliyle saçlarını düzeltti ve yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledi. 

"Çok uzun süre uykusuz kalmış, beslenmesine ve uyku düzenine dikkat etmesi gerekiyor. Fazla sigara kullanmaya başlamış ve kafeinden uzak durmalı." Bunları Mahperi yapıyordu. Kendine hiç dikkat etmiyor muydu cidden? Onaylar şekilde kafamı salladım. "Bu arada Pamir Bey, Mahperi Hanımın neyi oluyorsunuz?" neyi oluyorum Mahperi'nin? Bu sorunun cevabını o da bilmiyor. "Arkadaşıyım." diye söyleyiverdim. 

🌙🌙🌙🌙🌙

Önce kafeteryaya uğrayıp içecek bir şeyler ve atıştırmalık aldım. Sonra 721 numaralı odaya yani Mahperi'nin yanına doğru yol aldım. Kapıyı hafif tıklatıp içeri girdim. Bana bakıyordu, koyu kahve ve içinde milyonlarca yıldızı barındıran gözleri ile. "Uyanmışsın, günaydın." diye başladım konuşmaya. Beni tanıyordu ama tanımıyordu. 

"Sen... Beni buraya sen mi getirdin?" Bu soru karşısında gülümsemişti. Elinde tuttuğu içeceği uzatıp koltuğuna geçerken "Yani, evet." diyerek cevaplamıştı sorumu. Oturduğu koltuğa yaslandı ve bana bakmaya başladı. "Kimsin? Sana bunu parkta da sordum. Tanışmıyoruz ama her şeyimi biliyor gibisin." Bunu sorarken ciddiydim. Tanımıyorduk, tanışsak hatırlardım. "Beni hatırlamanı beklemiyordum zaten. Peki, madem 'tanışmıyoruz' o zaman tanışalım. Pamir ben." Kaşlarımı hafif çattım. Pamir... Bana çok tanıdık gelen fakat bir o kadar da yabancı bir isim. "Memnun oldum." demekle yetindim. "Kaç saattir buradayım?" sol bileğindeki saatine baktı. "Ah, fazla olmamış, iki buçuk saat hatta üç saat kadar buradayız. Hemşire, az uyuduğunu ve kahve ve sigaraya bağımlı olarak yaşadığını söyledi. Fazlası zararlı. Biliyorsundur." Yattığım yerde biraz doğruldum. "Şuan iyi hissediyorum. Artık gitmek istiyorum evime. Ne zaman çıkacağım buradan? Tüm kontroller bitmiş olmalı." Kapı tıklatıldı, yine. 

İkimiz de kapıya doğru baktık. İçeriye hemşire hanım girdi. "Mahperi Hanım, taburcu olabilirsiniz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" Pamir de bana bakıyordu şuan. "İyiyim, artık gidebilir miyim?" Bu soruyu sorarken bir yandan da toparlanmaya çalışıyordum. Pamir, yanıma gelip destek oldu. "Tabii, sağlığınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Sağlıklı günler." deyip çıktı. "Bak, Pamir. Yeni tanıştık sayılır. Yakın temas sevmiyorum, hatta temas sevmiyorum. Lütfen, ben izin vermeden bana dokunma. İzim vermeyeceğim için izin almana da gerek yok." Bir anda yüzüme baktı, elleriyle destek verdiği belimden çekildi. Daha mesafeli, daha uzak durdu. "Özür dilerim. Kötü bir düşünce ile temasta bulunmadım. Sadece, yardım etmek istemiştim." çantamı alıp ona doğru döndüm. "Hayır, anlıyorum. Sende anlamaya çalış. Kişisel bir istek ve konfor alanım gereği temas sevmiyorum." Dudaklarını birbirine bastırdı sadece "Peki" dedi.

Peki, çok ağır bir kelime bana göre. Sadece dört kelime ama o kadar ağır ki...

🌙🌙🌙🌙🌙

Çıkış belgelerini hallettikten sonra, sonunda çıkışa doğru yürüyordum. Pamir, omzuma dokunmak için elini uzatınca yüzüne baktım. "Şey, sadece bir kereye mahsus seni eve bırakmama izin verir misin? Daha yeni çıktın hastaneden ve tekrar bayılmandan korkuyorum." Bu kadar ilgilenmesi gerekiyor muydu bilmiyorum, bence gerekmiyordu. Ama... "Peki, sadece bir sefere mahsus." küçük bir çocuk gibi gülümsemeye başladı. "Tamadır!" Birlikte, tek kelime dahi etmeden götürdüğü yere peşinden gittim. Cebinden çıkardığı anahtar ile arabanın kilidini açtı. 'Hadi, bin.' dercesine bakıyordu yüzüme. 

Araba simsiyah, tertemiz bir şeydi. Arka kapıya doğru yürürken yanıma gelip ön kapıyı açtı. Bir eliyle kapıyı tutup diğer eliyle içeriye buyur ediyordu. "Madam, lütfen." bir kelime bile etmeden arkaya oturdum. Açtığı kapıyı derin nefes vererek geri kapatıp şoför koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırdı, çok sürmeden yola çıkardı. Gökyüzünü izliyordum. Milyonlarca yıldızı, 'gökyüzünün tek hazinesi' olan ayı... Hepsi kusursuzdu, hepsi mükemmeldi... 

"Evini tarif edecek misin?" dikiz aynasından gözlerime bakıyordu. Okyanus mavisi gözlerinde boğulmamak... Tanrım. "Hayır. Yakın bir yerde indirmen yeterli olur, kendim gidebilirim gerisini." Frene bastı, bana döndü. "Hadi ama, sapık falan değilim. Bir kere seni evine bırakmama izin veriyorsun ve bir daha olmayacak." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Sabrım sınanıyordu yavaş yavaş. Nefesimi verirken gözlerimi açtım. "Lanet. Tamam, tarif edeceğim." İddiayı kazanmış çocuklar gibi hastanedeki gülümsemesi yerine geldi.

🌙🌙🌙🌙🌙

"İşte, getirdin." Tam arabadan inecekken geri bindim. "Pamir, teşekkür ederim. Parkta benimle ilgilenip hastaneye götürdüğün için, evime kadar bıraktığın için teşekkür ederim." ve Tanrım... Yine o mükemmel gülüş... "Rica ederim, Madam. İyi uykular. Ha, unutmadan! Uyku düzeni ve beslenme. Dikkat etmelisiniz!" gülümsedim. "Tamam, edeceğim." 

Arabadan indim ve anahtarı çıkartıp apartman kapısı açtım. Gitmedi, bekledi. İçeriye girmemi bekledi. İçeriye girdim. Hatta evime bile girdim. Lambayı yakıp camdan baktım gidip gitmediğine. Tül perdenin arkasından, görünmeyecek şekilde, bakıyordum. Arabayı çalıştırdı ve gitti. 

Çok yorucuydu ve cidden uyumam gereken bir gündü. Çantamın içindekileri yerleştirirken masamdaki mektubu gördüm. Kusura bakma mektup, şuan seninle ilgilenemem. Mutfağa geçip kocaman bir kahve bardağı aldım. Makineye doğru ilerlerken duraksadım. 'Nikotin ve kafein yok' kafein yoksa su içerim. Sağlığıma dikkat etmem gerekiyormuş. 

Kocaman kahve bardağının içindeki su ile odama geçtim. Telefonuma bakmamıştım ama sadece iç bildirim vardı. 

05*********: Madam! iyi geceler. (21:06)

05*********: Nikotin ve kafein yok! Sağlığınıza dikkat edin. (21:06)

05*********:Huzurlu uykular. (21:07)

Muhtemelen mesajları gönderen Pamir. Başka kimse olamayacağı için pek zor olmadı tahmin etmem. 

"05*********" adlı kişi "Pamir" olarak değiştirildi.



Ay IşığımWhere stories live. Discover now