bölüm 4: kuğu

19 3 2
                                    


Sabah sabah kapının çalması ile uyandım. Pijamalarım ve akşamdan kalma gibi duran saçlarla kapıyı açmaya gidiyordum. Yürüyemeyecek kadar uykum vardı. Ayaklarımı yere sürterek ilerledim ve kapıyı açtım. "Günaydın bir tanem!" Utanmasa daha fazla bağırarak tüm apartmanı uyandıracaktı. "Ah, Neva. Hiç beklemiyordum." deyip ayaklarımı yere sürte sürte yatağıma geri girdim. 

Neva içeri gelince güneşliği hızlıca açtı ve işte o an... Geleceğimden bile daha parlak olan ışık odama dolmaya başladı. "Koğuş, kalk!" Neva'nın kalın sesi meşhurdur. Uyanmamın zor olduğunu bildiği böyle bir tekniğe başvurur. Alıştım. "Askerde değilim." homurtular çıkararak sırtımı döndüm. Bir yerden gelen ayak sesleri beni hafif ayıltmıştı. Bir yere gidip geri gelmişti. "Kendi rızanla uyanacak mısın?" bu soru karşısında sadece "A- hayır." uyumaya devam ediyordum ta ki... "Kulağıma su kaçtı Neva!" Kıkırdıyordu. "Çok mu komik? Lanet olsun." Yataktan sıçrayarak uyandım. Kafamı sol tarafa doğdu eğdim, içeriye kaçan suyu dışarı çıkartmam gerekiyordu. "Ben sana uyan demiştim." bunları söylerken acımasız bir üvey anne edasıyla sandalyeme oturdu ve ellerini göğsünde birleştirdi. "Ne giymeyi planladın?"  Pencereleri açarken bir yandan cevap vermeye çalışıyordum. "Planlamadım. Yani her şey doğaçlama olacak." Derin bir nefes aldı. "Git bir duş al. Ben de kıyafetleri seçeceğim." içimden sayıyordum 'sabır 1, sabır 2, sabır 3...' "Sakın notlarımı karıştırma!" Havlumu alıp banyoya girdim. 

🌙🌙🌙🌙🌙

Kaslarım gevşemişti ve mis gibi Hindistan cevizi kokuyordum. Odama doğru geçerken baş havlusu ile saçlarımı kurutmaya çalışıyordum. "Tanrım, Mahperi bu kombini hazırladım ben. Bak bir." yatağımın üstüne oturup kombine bakmaya başladım. Tüllü, diz kapaklarımın hemen üstünde biten bir elbiseydi. Masmavi, dar ama rahatsız edecek kadar dar değil. Beyaz diz altı çoraplar ve siyah babet tarzı bir ayakkabı ile bitirmiştik kombini. "Beyaz bir çanta ve beyaz inci kolye." Beni makyaj masasına oturtmuştu. İnci kolyeyi boynuma taktı. Saçlarımı fön makinesi ile kuruttu bir güzel. "İyi ki varsın Neva." hafif tebessümle aynadan bana bakıyordu. "Ne o? Ağlayacak mıyız?" 

Saçlarım iyice kuruyunca hafiften düzleştirdi ve at kuyruğu şeklinde topladı. Kaküllerimi biraz (fazla) kabarttı ve inci tokaları rastgele kafama taktı. Yemeğini düzenlemeyi bitiren bir şef edasıyla aynadan eserine bakıyordu. Gülümsüyordum. "İşte benim meleğim. Çok güzel oldun." Daha kocaman bir gülümseme eşliğinde "Sayende..."  Eline aldığı parfüm şişesini üstüme bocalıyordu. "Evet, evet. Bence de biraz daha parfüm." 

🌙🌙🌙🌙🌙

Saat yaklaşıyordu. Tik tak tik tak. Ben yavaş yavaş gerilmeye başlamıştım. Elimde telefonum vardı. Stresten dolayı tırnaklarımı telefonun ekranına vurarak ses çıkartıyordum. Neva ise yanımda öylece oturuyordu. 

Tam saatinde telefonuma gelen bildirimle aniden ayağa kalktım. 1 yeni mesaj...

Pamir: Aşağıdayım. (16:30)

Mahperi: İniyorum. (16:30)

"Gelmiş." çantamı koluma takarken pencereye yöneldim. Aşağıda, arabanın kaputuna dayanmış halde telefonuna bakıyordu. Sol elindeki sigarasından son nefesi çekip attı. İzmariti ezmek için hareketlendi ve eski pozisyonuna döndü. Siyah boğazlı bir kazak giymişti. Koyu kahverengi pantolonu ve siyah kunduraları ile mükemmel görünüyordu. 

Daha fazla bekletmemeliyim diye düşünerek Neva'ya sarıldım. "Sanırım gitmen gerekiyor ay ışığı." derin bir nefes alıp gülümsedim. "Sanırım." kapıya kadar bana eşlik etti. "Evinde kalacağım, zaten bugün pazar. Dikkat et kendine." ayakkabılarımı giyerken konuştum. "Buzdolabında pirinç pilavı var, ısıtırsın. Eğer istemezsen çekmecemde para var, sipariş de edebilirsin." Merdivenlerden inişimi izledi alt katlara indiğimde ise kapıyı kapattı. 

Ay IşığımWhere stories live. Discover now