Dördüncü Bölüm: Kabul Edilemeyenler
Kunhang ilk defa gözlerini araladığında yalnız olmaktan memnuniyetsiz bir şaşkınlıkla uyanmıştı. Boş çarşafta elini gezdirerek yavaşça doğrulup dışarıya baktı. Dün geceki öpücükler hala dudaklarında gibi hissediyordu, kendine bunu itiraf etmesi zordu ancak hoşuna gitmişti yaşananlar. Ona karşı bir merak dolmuştu içine; kim olduğunu, hikayesini, onun hakkındaki çoğu şeyi bilmek istiyor gibiydi. Derin bir nefes verdi üzerindeki çarşafı atarken. Belki de şu an kaçmamış olsaydı bunların hepsini öğrenme fırsatım olurdu, diye düşündü. Ufak bir sarhoşluk etkilenmesinin ardından ona olan tüm sinirini atacak olmasını düşünmek saçmalıktı, Kunhang'sa kendini bu saçmalığa iten şeyin ne olduğunu pek idrak edememişti, ya da kabul edememişti.
Çok geçmeden evdeki ufak işlerini halledip biraz kafasını dağıtmanın iyi geleceğini düşünerek hazırlandıktan sonra sörf tahtasını aldı ve dışarı çıktı. Tahminine göre arkadaşlarının hepsi çoktan sahil kenarında dalgalara atılmışlardı, daha doğrusu telefonuna düşmüş tonla arama bunu gösteriyordu. Kendince gülüp havlusunu omzuna attı, evine fazla uzak olmayan sahil zaten çabucak karşısına çıkmıştı o bunları içinden geçirirken.
"Bugün erkenci değilsin gibi, hm?" Bir anda yanında beliren dostuna karşılık irkilerek geri çekilmeye yeltense de son anda durdurmuştu kendini. "Dalgın gördüm seni bugün, uykusuz musun, uzun bir gece miydi?" Aklında dönenler bugün onu biraz daha dalgın hissettiriyordu, bu sebeple yavaş bir baş hamlesiyle onu onaylayıp konuştu. "O kadar da değil, Johnny."
Birlikte dalgalarda gezinen arkadaşlarına baktılar, bir yandan Kunhang yanında getirdiklerini uygun bir kenara yerleştiriyordu. "Ben de seni bugün biraz enerjik gördüm, ne o, partiyi memnun sonlandırmışsın gibi?" Johnny alaycı bir ifadeyle geri çekildi ve kollarını iki yana açıp kendinden emin bir gülümsemeyle konuştu. "Hayatımda tattığım en iyi geceydi, numarasını dahi aldım desem?" Bu keyifli tavırları ikisinin de gülmesine neden olmuştu, Kunhang alayla omzuna vurup konuştu. "Motorcuyu kaptım diyorsun."
"Sayılır, yine de tarafları yumuşatmak için denenebilir." Kendince gülüp sörf tahtasını eline aldıktan sonra omzuna yasladı ve ona bakan Kunhang'a döndü Johnny. "Ben bizimkilerin yanına geçiyorum, takılırsın." Kunhang önce ona, ardından arkadaşlarının içinde takıldığı uçsuz bucaksız görünen denize baktı. "Çok geçmeden gelirim."
Nihayetinde tek başına kalmayı başarmış ve oturup sörf tahtasını temizlemeye başlamıştı. Henüz güneş tepeye çıkmadığından kendini anında dalgalara atacak kadar bunalmış hissetmiyordu. Bir yandan da içinde yeniden dönüp duran o anı düşünmeyi sürdürecek gibiydi, bu yüzden kendini bir şeylerle oyalayarak dalmamaya çalışıyordu.
Onlar bu şekilde kendi hallerinde takılmayı sürdürürken, Ten ve Yangyang tam da dün gece Yangyang'ın keskince seyrettiği o yerde duruyor, sohbet ediyorlardı. Daha doğrusu oradaki sandalyeye yayılmış Ten, heyecanlı bir şekilde duvara yaslanıp sessizce sigarasını içmeyi sürdüren Yangyang'a dün gece olanları anlatıyordu. "Kolları arasında olmak harikaydı, Yangyang. Onu daha önce görmüş olan herkesten kıskanacak gibiydim, o kadar çekici ki!"
Yangyang cevapsızca etrafı seyrederken ufak mırıltılar ya da birkaç kelimelik cümlelerle onu yanıtlayıp devam etmesini sağlıyordu. Bir yandan sabahın ilk saatleriyle uyanıp yanından kaçtığı Kunhang'la geçirdiği gece aklında dolanıyordu. Düşündüğü kadar ukala birinin nasıl bu kadar uysal davrandığını anlayabilmiş değildi. "Yangyang, dinliyor musun beni sen? Orada diyorum, Johnny!" Ten'in hafif yükselen sesiyle kendine gelmişçesine irkilse de gösterdiği yere döndüğünde ilgisi Ten'in gösterdiği çocuktansa Kunhang'a odaklanmıştı.
"Sayende dün yakından da gördüm, Ten." Alaylı söylemine karşılık arkadaşı sertçe bacağına vurmuştu. "Umurumda değil, insanların görebileceği yerler daha heyecan verici."
"Siktir oradan, Ten." Yangyang yavaşça doğrulup sigarasını küllüğe bastı ve tabladaki tüm tozları çöpe döktü. "Çocuğa kapıldın demek." Ten sırıtarak cep telefonunu çıkardı, yüzündeki kendinden emin gülümsemesiyle konuşmuştu. "Numaramı dahi verdim, o çocuğu istiyorum Yangyang."
Arkadaşının bu hallerine karşılık sadece şaşkınlıkla gülüyordu Yangyang. Böylesine takıldığını gördüğü ilk çocuk olabilirdi. "Bunca zaman her şeylerine laf ettiğin sörfçü çocuklardan biri için bu kadar istekli olman şaşırttı beni." dedi gülerek. "Sen de denemelisin." Söylemine cevap vermemişti bile, çünkü kendi halinde oturarak sörf tahtasıyla ilgilenen çocuktan gözünü ayırmayı çok tercih etmedi. Tırabzanlara yaslandı ve derin bir nefes çekti Yangyang. "Seninki sudan çıkınca yanına gitmelisin."
"Öyle mi dersin? O zaman önce bir makyajımı tazeleyeyim, bekle beni." Çabuk ikna olmasının sebebi çocuksu heyecanından ve gizli isteğinden başka bir şey değildi. Kendi de ukala çocuktan bu kadar sabahında kaçsa da gece onu öpmesini defalarca isteyen kendisiydi. İçinde kabul edemediklerinden dolayı oldukça aptal hissetmişti. Ten'i beklemeyi sürdürürken yoldan geçenlerle atışıyor, botlarını tozutan kumlarla oynuyordu.
"Hadi gidelim!" Bir anda yanında beliren Ten elinden yakalayarak hızla koşmaya başladı sahile doğru. Peşinden sürüklediği Yangyang zar zor toparlanmış, ona ayak uydurmaya çalışırken söylenmişti. "Beni de götür dediğini hatırlamıyorum."
"En yakın arkadaşım ben nereye gidersem oraya gider." Ten kendince güldükten sonra kıyıya yaklaşıp seslendi. "Johnny, harikasın!" Onu gören uzun boylu çocuk kendinden emin bir gülümsemeyle dalgaları püskürttü ve kıyıya doğru yaklaştı. Yanlarına vardığı gibi Ten'i kendine çekip dudaklarına uzun bir öpücük bırakmıştı. "Seni görmeyi beklemiyordum, bebeğim."
İkisini yalnız bırakmak adına uzaklaşmayı düşündü Yangyang, geri çekilip az önce Kunhang'ın sörf tahtasını temizlediği yere geçti ve oturup onları seyretmeye başladı. Bir o kadar sıkıcı ve hoş gözüküyorlardı. Yangyang tezatlığına kendince gülümsedi, ardından ellerini geri yaslayarak yayıldı kumlara doğru. Gözlerini kapatıp dinlenmişti birkaç saniye, açtığı gibi Ten'i bulamayacağını düşünmek zor değildi. Johnny'i elinden tutup çekiştirerek bir yana götürüyordu. Güldü kendi kendine Yangyang, arkadaşı bir anda kafasına eseni yapmayı severdi.
"Sabah neden gittin?"
Tanıdık sese kafasını çevirdiğinde ıslak bedenin sahibinin dün saatlerce öpüştüğü Kunhang'dan başkası değildi. "Bizimkilerin yanına gittim." Yüzüne bakıp alayla güldü. "Veda öpücüğü bekliyordum deme bana." Kunhang saçlarını kurularken dediğine karşılık gülmüştü. "Senin beklediklerinin yanında fazla olmazdı sanki."
"Hala ukalasın." dedi ve derin bir nefes çekti Yangyang. "Sinirime gitmesen belki şimdi alırdın." Kunhang alaycı bir tavırla havlusunu üzerine attı ve konuştu. "Yeniden kaçmayacaksan, belki." Yangyang sinirle havluyu üstüne attıktan sonra ayaklandı. Yüzüne dik bir şekilde baktıktan sonra uzaklaşmaya başladı ve Kunhang'ı gerisinde bıraktı.
Tabi onun, "Akşam sahilde benimle buluş!" diye seslendiğini duysa da aksiymiş gibi davranmak oldukça cazipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love surf
Teen Fiction"Siz sörfçü çocuklar dalgaları duymazsınız sanıyordum." surfer x biker au by der venus 🍂 200623