2. Bölüm: Nergis

22 5 111
                                    

Medyada Siyana var.

Siyana'dan

Son günlerde sürekli çiçek siparişi aldığımız için keyfim yerindeydi. Kasabaya yeni taşınan ressam açtığı atölye için sürekli fide fide çiçek sipariş ediyordu. Genelde siparişleri ablam Sonya götürür, ben de burdaki çiçeklere bakardım ama Leonard Bey ile evlenecekleri için yoğun oluyordu. Sürekli bir yerlere uğraması gerekiyor, buraya gelmiyordu.

Çiçekler için kurduğumuz serayı babam büyütmek istiyordu ama hem Sonya'nın masraflarına hem de büyük seraya bütçemiz yetmiyordu.

Bazı zamanlar iş daha yoğun olurdu, o zamanların birindeydik.

Atölyeye giden fideleri en son Sonya söylene söylene götürmüştü ama bugün aldığımız mektupta o çiçeklerin ekimi için yardımcı olacak birisini istediklerini belirtmişler, ücreti de ödemişlerdi. Genelde çiçek ekimleri için çok çağırılmazdık, bu yüzden teklife babam sıcak bakıp benim gitmem gerektiğini söylemişti.

Elimdeki nergis buketlerine baktım. Eğitim için gelen öğrencilere motivasyon olsun diye de bu buketleri sipariş etmişlerdi, fazla ince düşünceli davranış olsa da getirilen fidelerin ekimiyle uğraşmak istememeleri kafamdaki karakter profiline uymuyordu.

Üstümdeki beyaz elbiseyi çıkarmam gerektiğini bilmeme rağmen vaktim olmadığı için kasaya yüklediğim buketleri at arabasına taşıdım. Bu at arabası Leonard Bey'in Sonya'ya işinde kolaylık olsun diye hediye ettiği arabaydı. Kendi şoförlerinden birini bizim emrimize vermekten çekinmemişti, babamın hediyeyi kabul etme sebebi de takılan nişan yüzükleriydi.

Burda bozulan evlilikler, nişanlar olmazdı. Bu yüzden evlilik kararı alınırken daha fazla düşünülmesi gerekirdi, bence korkunç bir olaydı. Babam da bu yüzdendir ki Leonard'ı benimsemiş, arayı hoş tutmaya çaba gösterir olmuştu.

Kafamdaki düşüncelere dalmışken Steve'in arabayı durdurmasıyla geldiğimizi anlayıp arabadan indim. Elimi çiçek buketleriyle dolu kasaya uzatacakken Steve'in atın üstünden indiğini gördüm.

"Ben taşırım Siyana, sen geri çekil."

"Kasanın içinde karpuz yok Steve, çiçek var. Ben taşıyabilirim, çok teşekkürler."

Ben kasayı alıp geri çekilirken ağzının içinde homurdandığını duydum.

"Cadının tekisin."

Söylediği şeyi duymazdan gelip gülümsedim, kendisiyle fazla muhabbete girmek istemiyordum.

Buradaki erkekler fazla küstah ve aptaldı. Sürekli her hanımefendinin onlara kur yaptığını düşünür, meyhane veya han ortamlarında içkiyle lafını yaparlardı.

Erkekler ile çok geçmişim olduğundan değildi bu bilgi birikimim. Abim Arat sürekli bunları anlatır, erkeklerden soğutmaya çalışırdı.

Bugün yağmur yağıp durduğu için yerler ıslaktı. Bu çamura rağmen birimizin gelip fideleri ekmesini istemelerinden dolayı nezaketsiz olduklarına artık karar vermiştim.

Beni zaten yağmur yağdığı için ekim işine çağırdıklarını bilsem de bunu görmezden geldim.

"of!"

Elbisemin etekleri çamur olmuştu. Annem ile bugün tartışacağımız kavga sebebi belli olmuştu. Eğer köşede bir yerlerde çeşme bulursam en azından biraz temizler, ovalardım.

Hoş, bu annemi tatmin etmezdi ama en azından elbisemi yıkarken fazla uğraştığı için didişmezdik.

"Gerçekten bu yağmurda ekilmeleri mi gerekiyordu? Bir kere yağmur tekrar yağarsa çiçeklerin yaprakları incinir, kopardı. Bunları da ben mi öğreteceğim?"

ORENDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin