3. Bölüm: Kehanet

14 3 33
                                    

Beyaz kürkten yapılmış şapkamı düzeltirken hissettiğim soğuk yüzünden üstümdeki kürke daha çok sarındım. Havalar soğuktu, bu yüzden hasta olmak istemiyordum. Kafamı kaldırıp gökyüzüne tekrar baktığımda kar yağışının devam ettiğini gördüm. Kar yağışını severdim, yağmur yağdığında ya eriyip yok olur ya da zamanla çamurlaşıp o beyaz görüntüsünü kaybederdi. Sonrasında dönüp o ana bakabileceğimiz başka bir yolumuz yoktu. Ya yazarların betimlemeleriyle kafamızda canlandırırdık ya da ressamların tuvallerini evimizde bulundurur, dönüp bakardık.

Anı yaşamak zorundaydık.

Siyana'nın yanına gidiyordum, buluşmak için sözleşmiştik. Onu en son bir ay önce falan görmüştüm, özlemiştim, bana iyi geliyordu. Yanında sürekli gülümsüyor, kafamdaki sözde kraliyet sorunlarını unutuyordum.

Hava soğuktu, buluşmak için yanlış bir zamanı seçmiş gibiydik ama onu biraz daha göremesem sıkıntıdan kafayı yiyecek gibi hissediyordum.

Saçlarımın ucundaki karları hissedebiliyordum, kirpiklerimin uçlarına kadar yağıyorlardı. Bu kasabanın yanındaki kasabaya at arabasıyla gelmiştim ama gerisini yürümek istediğimi söyleyip inmiştim. Bu hareketimin arkasındaki sebeplerden biri de Siyana'yı kraliyet üyelerinin öğrenmesini istemememdi. Siyana ve ailesi kendi başına yaşamaya çalışan, kimseye zararı olmayan bir aileydi. Kraliyette işlerin nasıl yürüdüğünü biliyordum. Babam kraliyet ordusunda görev almıştı, yaşadığım ve gördüğüm şeylerden çıkardığım sonuç kraliyete mensup olan insanlara kimsen yokmuş gibi davranmak zorunda olduğumuzdu, yoksa gerçekten kimsen kalmazdı.

Victor, arkadaşım olduğunu biliyordu ama ona Siyana'nın ikinci isminden bahsetmiştim. Bir gün bu kasabayı didik didik arasa bile Siyana'yı asla bulamazdı, siyana istemediği sürece.

Ne olup olmayacağı belli değildi. Yanlış anlaşılabilirdim veya ölüm fermanım verilebilirdi, yapacakları ilk şey sevdiğim insanlara zarar vermek olurdu. Bu vahşilik sadece bizim krallığımızda olan bir şey değildi. Yaşadığımız zamandaki insanların hepsi böyleydi, merhamet bu çağa uğramamıştı.

Neyse ki Siyana vardı.

Elimdeki sandığa bakıp gülümsedim. Ona her buluşmamızda hediyeler alır, verirdim. Büyük bir ailesi vardı ve ihtiyaçlarını zor karşılıyorlardı. Eh, Gregor bir akşam da sütlü banyosunu yapmasındı.

Siyana ile buluşacağımız yere yaklaşınca arkamı tekrar kontrol ettim. Yüzüme yüzüme vuran soğuğu hissederken birinin peşimde olma ihtimaline karşın etrafa dikkatlice bakmaya başladım. Şimdiye kadar iyi ayarlıyorduk bu buluşma işlerini ama kraliyette kuvvetle muhtemel bir katil yaşarken işimi şansa bırakamazdım.

Kimseyi göremeyince kapısını ittiğim meyhane kapısıyla önüme döndüm.

"Jane!"

Yüzünde gülümsemesiyle içkileri karşısındaki beyefendilere ikram eden Jane, sesimle bana döndü.

"Ah, İrina! Öldüreceğim seni. Nerelerdesin sen?"

Yanına yaklaşırkem karşısındaki beyefendiler aldıkları içkileriyle uzaklaştılar, içki tezgahının arkasına geçip sarıldım.

"Özür dilerim, neler oldu anlatsam inanmazsın!"

Geri çekilirken kahküllerini düzeltti, bu kadın gerçekten takıntılıydı! Elleri sürekli kahküllerindeydi. Topuz yaptığı kumral saçlarına bakarken içime nefes çekip gülümsedim. Gözleri ela tonlarındaydı, o kadar tatlı bir kadındı ki ona baktıkça sürekli nefeslenmek istiyordum. Siyana ve Jane bu çağa uğramayan merhamet düşüncemi bazen çürütüyorlardı.

ORENDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin