Tanıtım bölümü yok arkadaşlar, hadi başlayalım!Bu hayatta bebekler ve çocuklar dışında kimsenin masum olduğuna inanmıyordum. Zira önümde, deri kaplamalı dosyanın içinde duran belgeler bu düşüncemi destekler nitelikteydi. Ali SIRA, Kiran OLUK, Ahmet YILDIRIM ve can SAKA, önümde duran dosyanın baş karakterleriydiler. İşledikleri onlarca suçlar, sonunda isimlerinin yanına küçük bir çarpı işareti koymamıza neden oldu. Tabi başlatacağım operasyonun ilk adımıydı bu çarpılar. Hayır onların canlarını almıyorduk çünkü biz mafya veya katil değildik. Biz sadece onların hayatlarını mahfediyorduk çünkü işimiz öldürmek değil süründürmekti.
Daldığım düşünceden kapının sesiyle ayrıldığımda kuzenim Burak masamın önünde karşı karşıya konulan hâkî yeşili rengindeki deri koltuklara yönelmişti. Oturduktan sonra elinde tuttuğu deri kaplamalı kahverengi dosyayı önümdeki diğer dosyaların üstüne bıraktı. Yeşil gözlerimi ona çevirdiğimde derin bir nefes aldı. " Dosyada iki isim var Gamze HAN ve Kemal SARGIN. Sen sormadan hemen söyleyeyim ikisi hakkında çok bir bilgi yok bu yüzden onları tek bir dosyada birleştirdim. Kim tarafından HAN şirketine sokulduklarını da maalesef bulamadım." dedi tek nefeste. Duyduğum cümleler moralimi bir hayli bozmuştu. Ne kadar arasam da bende bu ikili hakkında çok bir bilgi bulamamıştım. Yalanlarını ya onlar çok iyi gizliyorlardı ki böyle olsa bile onların yalanını her ne olursa olsun bulurdum, ya da arkalarında onları gizleyen biri vardı. Düşününce ikinci seçenek daha mantıklı geliyordu bana ama şu anlık sadece varsayımla yetinmek zorundaydım. Yeşil gözlerim henüz ellemediğim dosyadan tekrar karşımda ki uzun adama döndü. "Operasyonu bu gün başlatmalıyım artık, daha fazla geç kalamam. İki aydır Yeterince dayandım." dedim tek nefeste. Sözlerimden sonra kafasını öne eğdi hemen. Biliyordum mahçup hissediyordu ama onu teselli edecek durumda değildim. Kuru dudaklarımı dilimle ıslattıktan sonra devam ettim sözlerime. "O ikili şu anlık kalsın." dedim elimi sıkarken. Birinin bu kadar kötü olmasından ve kendini iyi gizlemesinden nefret ediyordum. Fakat ben Yaprak TUNCA isem sonunda kaybeden kişi ben olmazdım.
Sıktığım elimi bırakıp dosyayı elime aldım. Göz attığımda benim bulduklarım dışında pek bir şey olmadığını gördüm. Gözüm Gamze HAN'IN medeni haline takıldığında yazan 'evli' kelimesiyle nefesimi tuttum. Hemen yanında yazan 'Eşi Kartal HAN' cümlesiyle tuttuğum nefesimi geri bıraktım. Burak'a döndüğümde telefonuyla ilgileniyordu hâlâ o ikili hakkında bir şeyler bulmaya çalıştığına emindim. Kuruyan boğazımı küçük bir yutkunmayla ıslattıktan sonra kafamdan geçen hatta sabahtan beri merak ettiğim o soruyu sordum. "Han, bu günkü toplantıya gelecek mi?" Elindeki telefona bakarken duraksadı fakat gözleri hüzünle bana döndü hemen. Öyle bakması benimde içimi burkarken bu kadar acınası halde olmama bir kez daha lanet ettim. Acizliğimi bu kadar çabuk yansıtmam, yaşadıklarıma bir kez daha lanet etmeme neden oluyordu. Nefret ediyordum, hayatımı çalanlardan nefret ediyordum.
"Bilmiyorum, Gamze HAN gelecek, büyük ihtimalle o gelmez" dedi Burak derin bir nefes verirken. Ardından devam etti. "Operasyonu başlatmak istediğine emin misin? Bak Yaprak ben senin kuzeninim ve iyiliğini istiyorum. Onun durumunu biliyorsun ya bir şey olursa?" Kafamı bilmiyorum der gibi iki yana salladım. bilmiyordum sadece ne olacaksa artık olsun istiyordum. Çünkü bu iki ay gök yüzüne bakarak ağlamaktan yorulmuştum. Ruhumdaki küçük kızın bağırarak onu özlediğini haykırmasını dinlemekten yoruldum. Kalbimdeki huzursuzluğun günden güne daha çok artmasını hissetmekten yorulmuştum. En çokta onsuz olmaktan yorulmuştum.
Kapı iki kere ardı ardına çalındı. Burak'ın 'gel' demesiyle asistanım leyla içeriye gerdi. "Efendim Gamze HAN ve eşi Kartal HAN beyler geldiler. Ali SIRA beyefendi dışında herkes toplantı salonunda haber verin demiştiniz" dedi. Takıldığım 'eşi' kelimesiyle nefsimi bıraktım cevap vermedim. Ayağa kalktım yavaşça ve ofisimin camına yürüdüm. 'Onun eşi' diye geçirdim içimden 'onun eşi.'
Burak'ın asistana gitmesini söylediğini duydum daldığım düşünceler arasında. Ardından yanıma gelen ayak seslerini. Benim yanımda durup benim gibi şehrin manzarasını izledi bir iki dakika. "Bu savaşta sadece o zarar görmeyecek biliyorsun değil mi? Sen de yıpranacaksın, yorulacaksın belki paramparça olacaksın Yaprak, ikinizde tükeneceksiniz. Kazanıp kazanmayacağınız bile Kartalın elinde bunu biliyorsun." Söylediği sözler içimi yakarken düşündüğüm tek şey onun sağlığıydı sadece. Yıpranıp yorulmak hatta tükenip bitmek mi? umurumda bile değildi.
"Beni hatırlayacak mı?" diye sordum ona dönerken. Aslında cevap beklemiyordum. O da bunu anlayıp beni cevaplamadı. "Beni hatırlayıp gözlerime yine öyle bakacaksa kül bile olmak umurumda değil Burak" dedim gözlerine 'beni anla' dermişçesine bakarken. Anladı gözlerinin içi parladı ve kolumu tuttu sakince. Beni az önce kendisinin oturduğu koltuğa oturttu. Ellerimi bırakmadan karşımdaki koltuğa yavaşça oturdu.
" Bu savaştan galip olarak çıkacak mıyız? inan bilmiyorum. Ama ne olursa olsun arkanda, sağında, solunda kısacası her zaman istediğin yerde olacağım" dedi. Bu sözleri gülmsememe neden oldu. Kuzenim olduğu için değildi bu sözleri o gerçekten binde bir dünyaya gelen o bulunması zor, dosttu. Sinirli ifadesi yüzünde oluşurken "Şimdi olabildiğince dikkatli olmalıyız. O sinsi Gamzenin şu an kudurduğuna hatta meraktan çatladığına eminim. Buraya neden geldiğini sorguluyordur mendebur." Dediğinde gülümsemem ufak kıkırtıya dönmüştü. Gamzeyi benim durumum yüzünden değilde karakteri nedeniyle hiç sevmiyordu." Aman neyse demek istediğim dikkatli ol, odağını sakın kaybetme gerekirse ona hiç bakma" dediğinde başımı olumlu anlamada salladım. Bu hareketime güldü ama sonra ifadesini düzeltti. " Bana bak küçük abiyle oyun olmaz. Ona sakın bakma cümlelerini kafanda toparla ve öyle konuş. Tamam mı?"
Bu sefer sözlü olarak " Tamam" dediğimde kafasını 'güzel' anlamında sallayıp ayaklandı. "Hadi!" Dedi elini uzatıp. Sadece bir an durdum ve yaptığım şeyi belki de bininci defa sorguladım. Ama hayır kafamı. Karışmasına izin vermedim. Olacaktı sonunda zafer sadece benim ve onun olacaktı. Daha fazla kafamın karışmasına izin vermeden elimi uzatıp elini tuttum.
Beni kaldırdıktan sonra nazikçe elimi bırakıp belime attı ve kapıya doğru yönlendirdi.Odadan çıktıktan sonra koridorun sonunda ki odaya kaydı gözlerim. Kaç aydır yüz yüze gelmemin hasretiyle yüreğim acırken adımlarımı güçlendirdim. Sakin ve emin adımlarla yürürken başıma çevirip yana baktım. Burak ta başını çevirip bana baktı ve gözlerini kapatıp açtı. Aldığım onayla kapı kulpunu çevirip açtım. Burnuma dolan onun kokusuyla içimdeki küçük kız göz yaşları içinde köşesine çekildi. Ama ben savaşmak için daha güçlü adımlarla içeriye adımımı attım. Gözüm hemen onu bulurken kalbimin sesini duydum. Ama daha fazla bakmadan oturacağım yere odaklandım. Hemen onun karşısında oturacak olmam kaderin ban el sallayarak güldüğünü göstermişti. Yine de sakindim ve yavaş adımlarla oturacağım koltuğa yürüdüm. Hemen yanıma Burak otururken başıma ona çevirdim ve başlaması için başımla onay verdim. O sözüne başlarken benim olan adamın yanında oturan kadına diktim gözlerimi hafifçe gülümsedim ona. Bu hareketimi anlamıştı ben savaşı başlatmıştım.