Mutimedya: Zoey Feeketh
Kutuların yere inmesinden hemen sonra Llyod ve ben her kutuya teker teker gidip içindekilerin dışarı çıkmasını istedik. Ben her yeni kutuya girdiğimde gördüğüm insanlar karşısında şaşırıyordum, Llyod ise içerideki insanları pek önemsemiyor gibiydi. Sonunda 10 kişiyi de dışarı çıkarttığımızda herkes kendi kutusunun önüne oturmuştu. Llyod benim de kendi kutumun önüne geçmemi işaret ettiğinde ona itaat ettim. Bu gezegendeki görevimiz daha önce defalarca bize anlatılmış olsa da sanırım Llyod tekrar açıklama gereği duyup söze başladı:
''Bildiğiniz gibi, burası Kepler Gezegeni. Yani artık bizim yeni evimiz. Dünyadaki uzun araştırmalarımız sonucu Kepler'in yaşama en uygun alan olduğuna karar verdik. Henüz emin olamasak da burada yaşamaya yetecek kadar su bulunduğunu biliyoruz. Ayrıca sıcaklığı 22 derece civarlarında. Her şey bunlar değil tabi. Dünya'yı terkettiğimizde onu gerçekten çok gelişmiş bir halde bıraktığımızın farkındasınızdır. Teknoloji ve mimari neredeyse zirvedeydi. Tabi ki oraya bu kadar emek harcamışken bir çöplüğe dönüşmesini istemezdik ama bunun bir suçlusu varsa oda bizleriz.''
Llyod'un konuşması pek ilgimi çekmiyordu. Zaten buraya gelmeden önce yoğun şekilde bunları dinlemiştik. Sadece henüz görevlerimizi açıklamamışlardı. Bu sırada Llyod konuşmasını kesti. Onun yanına bizlerden farklı olarak bembeyaz giyinmiş olan bir kadın geçti. Kulağına bir şeyler fısıldadı. Bize de söylemeye karar vermiş olacak ki Llyod'un konuşmasını devraldı.
''Ekip, ben Natalie Brun. Llyod Arquette ile birlikte sizleri yönetmekten sorumluyum. Görevlerinizi, malzemelerinizi ve erzaklarınızı biz vereceğiz. Dediklerimize itaat edeceksiniz ve bu işi başarıya kavuşturacağız. Kafanızda birçok soru işareti olduğunun farkındayım fakat her sorunuzun hemen cevaplanmasını beklemeyin. Her şey yavaş yavaş olacak. Önümüzde daha çok uzun bir yol var. Birkaç gün buraya geldiğiniz kutularda kalacaksınız, sonra Dünya'dan kalan malzemeleri temin edip yeni bir kule kuracağız. Dünya'dan 600 ışık yılı uzaktasınız, o yüzden bugün biraz dinlenin ve arkadaş edinmeye çalışın. İyi eğlenceler.''
Bayan Natalie konuşmasını bitirdiğinde Llyod'un kolundan çekip ona kutusuna geçmesini işaret etti. Onları uzaktan gözlemlediğime göre ufak çaplı bir tartışma yaşıyorlardı. Fazla üstünde durmadım, sonuçta burada çok daha önemli sorunlarım vardı.
Bir gezegen nasıl yaşama uygun hale getirilebilirdi ki? İlk çağlardaki gibi mi başlayacaktık bir şeyler üretmeye? Bu kadar gelişmiş bir türken buraya nasıl adapte olacaktık? Burada kocaman bir hayat nasıl yaşanırdı ki?
Bayan Natalie'nin konuşması aklıma geldi ve bu sorulara biraz ara vermem gerektiğini düşündüm. Sanırım şu an yapmam gereken şey birileriyle tanışmaktı. Tam karşımda yan yana oturmuş üç kişiyi gördüm. Biri 25 yaşlarında kıvırcık sevimli bir çocuktu. Yanında onun annesi yaşında biraz otoriter gözüken bir kadın vardı. Diğeri de yaşlı ama karizmatik bir adamdı. Bu üçünün nasıl bir ortak noktası olur da yan yana otururlar diye düşünmeden edemedim. Sola baktığımda benim yaşlarımda iki çocuğun gülüştüklerini gördüm. Etrafa biraz daha göz gezdirdiğimde benim dışımda herkesin birileriyle konuştuğunu fark ettim. Gözlerim Llyod'u aradı ama dışarıda değildi. Sanırım kutusuna girmişti, şimdilik onu rahatsız etmek istemedim ve bende kutuma geçmeye karar verdim. Ayağa kalkmaya hazırlanırken arkamda birinin dikildiğini hissettim. Çok geçmeden sesini duydum.
''Merhaba, ben Zoey.'' elini uzattığında ona karşılık elimi uzattım ve selamlaştık.
''Merhaba, Gwen.'' diye karşılık verdim. Sanırım benim yaşlarımdaydı. Omuzlarına gelen sarı saçları, mavi gözleri ve ince dudaklarıyla güzelden çok şirin bir kızdı. Nasıl bir konuyla giriş yapılacağını bilmezcesine konuşma çabasını fark ettim ve onu biraz rahatlatmak adına ben konuşmaya başladım.
''Kaç yaşındasın?''
''20, sen?'' Tahmin ettiğim gibi benim yaşlarımdaydı.
''22.'' diye cevap verdim. Hemen ardından yeni bir soru yönelttim.
''Buraya gelmeye neden gönüllü oldun?'' merak ettiğim için değil, sadece konuşacak bir şey olsun diye sormuştum. Sonuçta buraya gelenlerin hayatlarının nasıl olduğu ortadaydı. Dünyada önem verdiği bir şey kalmamış olmalıydı. Benim de benzer bir hikayem vardı.
''Ben.. aslında nasıl anlatsam bilemiyorum. Ailem olmadan büyüdüm ve sokaklarda yaşadım. Bir kız için bunun ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsin. Sokaklarda kendimi korumak adına bazı şeyler yapmak zorunda kaldım. Bazı kötü şeyler. En sonunda hapishaneye atılmama karar verildi. Oraya daha önceden gitmiştim, bir daha aynı şeyleri yaşamamak adına oraya gitmemeliydim. Bu Kepler ekibi o kadar saçma gelmişti ki baştan.. Ama sonra biraz araştırdım. Daha çok gerçekçi gelmeye başladı artık. Sonra, başvurdum. Zaten çok az kişi başvurduğundan beni de almak zorunda kaldılar. Yani, böylece geldim işte.''
Anlayışlı bir şekilde başımı salladım. Bu şirin bir kız için ağır bir hikayeydi. Sanırım anlatma sırası bendeydi.
''Benim ailem bilim ve uzay konusunda çok bilgililer. Bu gezegeni babam ve ekibi fark etti. Babam bu gezegene hepsinden fazla değer verdi ve bol bol araştırma yaptı. Ancak elindeki imkanlar kısıtlıydı tabi. Bu sırada bizimle çok az ilgilenmeye başladı. Bu yüzden annemle babam boşandılar ve babam kendini tamamen bu gezegene adadı. Ben anneme karşı hep uzak olmuştum zaten. Ama babamla aramız çok iyiydi. Yıllar sonra bir ekip babamın çalışmalarını inceledi ve bunun bir hazine olduğunu düşündü. İşte bu ekibi kurdu. Kepler Ekibi'ni. Babam hemen gönüllü oldu tabi. Gitmeye hazırlanırken.. kalp krizi geçirdi ve vefat etti. Ben de babamın çalışmalarını okudum ve bunu ne kadar yapmak istediğini anladım. Onun başladığı şeyi bitirmeye karar verdim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Dünya
Science FictionBir gezegeni yaşamaya uygun hale getirmek ne kadar kolay olabilir? İçinde gerçekten tuhaf insanların olduğu Kepler Ekibi ile pek kolay olmasa gerek.