- Bölüm 2 -

33 7 0
                                    

Ben çok şaşkındım. Araf'ın niye böyle bir yola başvurduğunu anlayamıyordum. Soyismi ile Türkiye'nin önde gelen zenginlerindendi ama şuan borç batağına saplanmışlardı. Araf'ı aramak istiyordum ama o görüşmeyeceğiz demişti.

Araf'ın kardeşi ve benim küçüklük arkadaşım Asya ile konuşmayı düşünmüştüm. Zaten Araf ile de bu sayede tanışmıştık. Asya ile aramızda 2 yaş vardı. Asya'dan büyük olsamda yaş hiçbir zaman önemli değildi. Çok iyi anlaşıyorduk.

Asya ile bir kafede oturup konuşmaya başladık. Ben en sonunda artık dayanamayıp soracaktım ki tam o sırada Araf kafeye girdi. Sanki benim Asya ile konuşacağımı hissetmişti. Kadınların6.hissi gibi ama zaten ben her zaman aynısını yapardım. En yakın arkadaşım Asya'ydı. Her şeyimi ilk onunla paylaşırdım.

Daha sonra hemen masaya oturdu ve konuyu değiştirmeye çalıştı " Eee bana bir şey ısmarlamayacak mısınız ?" Hemengarsona seslenerek "Bir tane latte. "

"Aaa nerden bildin ?"

"Seni iyi tanıyorum diyelim, 5 yıl oldu yani."

Kısa süre sonra içecekler ve tatlıla bitince "Hadi ben sizi eve bırakayım daha sonra işlerim var. " Asya işlerini hiç merak etmemişti. Ben ise zaten soygun planları yapacağını tahmin ediyordum. " Olur " dedik ve Araf önce Asya'yı bıraktı. Daha sonra arabada ikimiz kaldık ve sordum" Böyle bir şeye gerek yok. Başımıza iş alacağız hem şirketten ben sana gerekenin 3 katını veririm. Zaten babam olmadığı için şirket annem ve benim himayemde. " Araf kızarak " Bir daha bunun lafını bile duymak istemiyorum ve bir söz vermiştik oyun oynayacaktık bende senden sözünü tutmanı bekliyorum oyunda bunu yapmak istiyorum !" Daha sonra sessizce arabadan inerek eve girdim.

Oyun kurallarına oymak zorundaydım. Çünkü mızıkçı bir kız değildim. Hem de sözümden geri dönemezdim.

Bunları kapıdan içeri doğru yürürken düşünmüştüm. Kafam o kadar yoğundu ki annemin seslendiğini bile duymamıştım. Hemen odama geçip kendimi yatağın üstüne bıraktım. Uzun uzun tavana baktım ve kocaman, şahşahalı, zengin ama içinde mutluluğun ve huzurun olmadığı evin kaplamalı, varaklı, asma tavanlı tavanını gördüm. Zaten babam öldüğünden beri hiç huzur yotu bu evde.

Ardından ise üstümü değiştirip bir yayla kadar büyük olan arka bahçeye inip çocukluğumda benimle dikilip büyüyen ağacın dibine oturdum.

Arafın anlamı nasıl yaşam ile ölüm arasındaysa bende şuan iyi ile kötü arasındaydım. Çılgınlıklar bana göre olsada hırsızlık yapmak kendimi kötü hissettiriyordu. Eğer yakalanırsak ömrüm cezaevinde ve itibarım yerlerde olacakdı. Böyle böyle düşünürken hava kararmıştı. Fakat farkında bile değildim. Hizmetli önüme birkaç parça yemek getirmişti. Canım istemesede onlardan biraz tırtıklamıştım. Artık yavaş yavaş uykuya dalıyordum. Araf yine hızır gibi yetişmişti. Güneşin doğuş vakti omuz omuzaydık ve uyandığımda güneşin doğuşunu birlikte izledik. "Soygun ögleden sonra."dedi.

Araf dosyaları çıkarıp çimlerin üzerine dizerek açtı. Ve anlatmaya başladı. Önümde açılan bankanın krokisiydi. "Sen önden silahla gireceksin ve müşterileri çıkaracaksın ama zaten bi arkadaşım önceden güvenlik kameralarını iptal etmiş olacak, banka boşalınca ben memuru rehin alacağım ve paraları alarak kaçacağız iş böylece bitmiş olacak. " "Ya işler yolunda gitmezse ?" Araf ise "Sen merak etme. " dedi.

Ve soyguna hazırlandık. Araf arka tarafa geçti kameralar iptal edilmişti. Ve tam o sırada ben alzaymırın etkisi ile birden soygun sırasında ne yapacağımı unuttum aynı zamanda her şeyi bankaya girmiş bulunsamda. Banka memuru masa altında ki butona basmış olacak ki polisin sren sesleri duyulmaya başladı. Araf beni kolumdan çekiştirerek koşabildiğince koştu tam bu sırada düştüm ellerim kanamaya başladı. O sırada aklıma çocukluğum geldi. Küçükken de hep böyle düşünce ellerim kanardı. Her seferinde de babam kaldırırdı. Ama artık Araf vardı. Hem babam zaten sır bir ölümle ölmüştü.

Ellerimin kanamasına aldanmayarak bir sokağa girmişdik. İşte tam o sıra da polisler bizi...

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin