Gece biraz dedikodu yapmak için Rose'u çağırmıştım odama. İşlerini bitirip gelmesi ise on buçuğu bulmuştu. Ben döndüğüme göre mutfaktaki işlerine son verebilirdi, benim hizmetimde çalışmaya geri dönebilirdi. Mutfak işlerine koşturursa çok yorulurdu ve yorulmasını istemiyordum.
Kendisine bir fincan çay bana da bir kupa kahve getirmişti. Balkonumda oturuyorduk şimdi. Hava hafif serindi, bu yüzden de bana bir şal getirmişti. Beni benden daha çok düşünüyordu.
Ben gittikten sonra evin ne kadar boş kaldığından, günlerin geçmediğinden bahsetmişti. Hatta bir hafta boyunca her gün ağladığını da söylemişti.
Şimdi de Myrtel'in kızının kocasından boşanıp Nashville'den taşındığını anlatıyordu. Kadının çocuklarını da alıp Baltimore'a taşınması ve orada bir eczanede iş bulması şu an hiç ilgimi çekmiyordu ama Rose kendini kaptırıp anlattığı için hevesi kırılmasın diye dinliyormuş gibi yapıyordum. Ama pek dinlemiyordum açıkçası. Elindeki kovayı bir oraya bir buraya taşıyan yeni seyisimizi izliyor ve ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.
"Hayatı birden değişti işte aldatıldığını öğrenince." dediğinde seyise bakmaya son verip Rose'a dönmüştüm yüzümü. "Evet, öyle olmuş. Ama kocası zaten hep sorun çıkaran bir adamdı. Myrtel hep kızına üzülüp ağlıyordu."
Ellerimin arasında duran kahve kupasını dudaklarıma yaklaştırırken seyisi görmek için çevirmiştim başımı yine ama az önceki yerinde yoktu. Bir yudum aldım kahveden. Balkonun demir korkuluğundaki boşluklardan birine soktuğum ayaklarımı da sallıyorum arada. Şezlongumsu sandalyede biraz daha aşağı kayarken de "Ben yokken ne çok şey olmuş, vay be." demiştim Rose'a ama kast ettiğim "ne çok şeyin" içinde Myrtel'in kızının kocasından boşanması yoktu tabii ki.
Ben konuyu Malcolm'un gidip yerine bu her şeyde çok iyi olan beceriksiz ve hiçbir şeyde iyi olmayan seyisin gelmesine getirmeye çalışıyordum. Babam neden işe aldığını, Malcolm'u neden kovduğunu anlatmıştı tabii ki ama ben hala Zayn'in torpille işe girdiğini düşündüğüm için Rose'un ağzından laf almayı düşünüyordum. Babam belki bazı şeyleri üstü kapalı, yüzeysel ve detaya girmeden anlatmış olabilirdi. Rose ise detayları biliyor olabilirdi.
Her şey babamın anlattığı gibi de olabilirdi. Ama yine de hala Zayn'in torpille işe alındığını düşünüyordum.
"Babam Malcolm'u kovarken bir saniye bile düşünmemiş herhalde." Bir elimi kupamdan çekip aşağıyı, Zayn'in gezinip durduğu yerleri gösterdim. "Baksana, yerine hemen birisini almış bile."
"Malcolm'un gitmesi iyi oldu aslında." dediğinde yüzümü aniden ona dönmüştüm. Şimdi Rose da bana Zayn'i savunursa katlanamazdım Zayn'i öven bir kelime daha duymaya.
"Siz gittiğinizden beri işleri savsaklıyordu."
Kahveden bir yudum daha alırken Zayn girmişti görüş açıma yine. Elindeki kova bu kez doluydu ve onu yere koyup kovanın yanına eğilmiş, sonra da avuçlarına su doldurup kaldırım taşının hemen ardındaki küçük süs bahçesindeki çiçeğin dibine dökmüştü avucundaki suyu. Bahçıvanların işine de karışıyordu sanki kendi işini çok iyi yapıyormuş gibi.
"Babam Zayn'i Jasper'ın oğlu diye işe aldı," Zayn'in avucuyla çiçek sulaması izlemeyi bırakıp Rose'a döndüm yüzümü. "...değil mi?"
O da başını iki yana salladı. "Bilmiyorum küçük hanım. Onu babanızla konuşun."
Kahvemden bir yudum daha içmek için önüme dönerken de gözlerimi devirmiştim ama Rose'a karşı değildi bu hareketim. Babamla konuşmuştum zaten ve o torpil olmadığını söylüyordu. Bu duruma devirmiştim gözlerimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ride My Heart
FanficFlorence geçirdiği bir kazadan sonra hayatta en çok sevdiği şeye veda etmek zorunda kalmıştır. Artık hayatta en sevdiği şey, hayatta en nefret ettiği kişiye emanettir; Zayn Malik'e. (hikaye at çiftliğinde geçmektedir)