"Kadir, sen ne aytasıñ? Qanday Türkïya? Olar meni äwejayda kütip aldı." ( Ne diyorsun sen Kadir?Ne Türkiyesi? Yakalarlar beni havalimanında.)
"Men bärin retteymin, wayımdama. Biraq men seni bul jerde qaldıra almaymın, Alïna. Men onı osında qaldırsam, ustalıp qalasıñ. Osı jerde qalıp menimen birge kelmeseñ, olar seni de, anamdı da jaralaydı" (Ben halledeceğim her şeyi merak etme. Ama seni burada bırakama Alina. Asıl burada bırakırsam yakalanırsın. Burada kalır, benimle gelmezsen hem sana hem annemlere zarar verirler.)
Haklıydı, benim yüzümden onlara zarar gelmesini asla istemezdim. Hem belki orada her şey yoluna girerdi. Umut etmekten başka şansım yoktu.
Kadir ertesi güne her şeyi hallettiğinde, annesi ve babasıyla vedalaşıp yola çıkmıştık. Havalimanı zaten evlerine yakındı. Havalimanına geldiğimizde yanıma gelip kolumu tuttu.
"Men olarğa meniñ küyew jigitim bar ekenin ayttım, ol olardıñ aqparatın qupïya saqtawı kerek. Jeke kwäliktegi jigit meniñ dosım. Sondıqtan ol birdeñe aytsa tañ qalmañız." (Bilgilerini gizli tutmaları için mecbur nişanlım olduğunu söyledim. Kimlik kontrolündeki adam arkadaşım. Birşey derse şaşırma yani.)
"Jaraydı." (Tamam.)
Gülümseyip elimi tuttu. Kalbimin hızlanmasıyla derin bir nefes aldım. Hem yakalanma korkusundan hem de elimi tutmasından dolayı iyice gerilmiştim. Sakin ol Alina. Nişanlı olduğunuzu söylediği için elimi tuttu. Güvenlikten geçip kimlik kontrolü için sıraya girdik. Bir taraftan da tedirgince etrafımı izliyordum. Kadir tedirginliğimi fark edip bana dönmüştü. Kendimi açıklama gereğinde bulunup konuştum.
"Men ustalıp qalwdan qorqamın"(Yakalanmaktan korkuyorum.)
Başında ki şapkasını çıkarıp dikkatlice bana taktı. Saçlarımı narince düzeltip gülümsedi.
"Tınıştanw." (Sakin ol)
Sıra bize geldiğinde ikimizin de kimliklerini ve pasaportlarını verdi. Tek farkla, onun ki Türkiye pasaportu ve kimliğiyken benim ki Kazakistan'dı. İstemsizce bu manzaraya güldüm. Kadir bir yandan arkadaşı olduğunu söylediği adamla konuşuyor bir yandan da bana bakıyordu göz ucuyla. Onları dinlemeyi bırakıp kafamı çevirdiğimde o gün ki adamlardan birisini görmemle hemen kafamı yere eğip tek elimle yüzümü kapattım. Bir yandan da diğer elimle Kadir'in diğer elini daha sıkı sıkıp ona yaklaştım. Anında fark edip bana döndü.
"Ne boldı?" (Ne oldu?)
"Olar osında." (Buradalar.)
"Siktir, nereden buldular lan." Yine anlamamıştım ne dediğini ama şuan önemli olan o değildi. Kontrol sonunda bittiğine uçağın anonsu da verilmişti zaten. Hem uçağa yetişmek için hem de yakalanmamak için neredeyse koşmaya başlamıştık. Karşıda gördüğüm adamlardan biriyle hızla durup arkamı döndüm ama arkamda da adamlardan vardı. Ne yapacağımı bilemeyip Kadire baktığımda tutup başımı göğsüne çekti. Ardından sakince ama hızlı adımlarla önümüzde ki adamın yanından geçip kapıya vardık. Neyse ki fark etmemişlerdi. Uçağa binip yerimize geçtiğimizde derin bir nefes alıp rahatladım. Ama aklımda çok soru vardı. Oraya gittiğimiz de ne olacaktı? Ben daha ne kadar Kadir'in yanında kalacaktım. Ve en önemlisi, neden bana bu kadar yardım ediyordu ki? Beni tanımıyordu bile. Tanımıyordu değil mi?
"Sen endi qawipsizsiñ, qorıqpa." (Güvendesin artık, korkma.)
Tekrardan elimi tutup güven vermek istercesine sıktı. Bir yandan da yüzünde bana karşı asla eksilmeyen gülümsemesi vardı. Normalde daha sert birisi gözüküyordu. Mesleğinin getirdiği bir şey olarak düşünmüştüm.
Geçen 4 saatin ardından İstanbul'a inmişti uçak. Buradan da tekrar uçağa binip Şırnak diye bir yere gidecektik. Türkiye'de bir tek İstanbul ve Ankara'yı biliyordum. Yol boyunca Kadir daha rahat olmam için Şırnak'ı anlatmıştı. Açıkçası oldukça merak ediyordum gideceğimiz yeri ama bir yandan da korkuyordum. Burasıyla alakalı hiçbir şey bilmiyordum. Ne dilini nede kültürünü...
"Men sağan türik tilin üyretwim kerek. Äytpese, sizge qïın boladı." (Sana Türkçe öğretmeye başlamam lazım. Yoksa çok zorlanırsın.)
"Men munda qanşa waqıt bolamın? Men mindetti türde oralwım kerek. Tek mazalamañız." (Ben burada ne kadar kalacağım ki? Elbet geri döneceğim mecburen. Boşuna zahmet etme Kadir.)
Dediklerim hoşuna gitmemiş gibi anında kaşlarını çatıp oturduğumuz yerde yüzünü yaklaştırdı.
"Kerek bolsa seniñ qawipsizdigiñ üşin qasımnan bir sekwndqa ketpeymin, Alïna. Men seni bul jerge qaytarw üşin äkelgen joqpın. Siz menimen qawipsizsiz jäne men sizdi qawip töndiretin oyım joq, is jabıldı." (Gerekirse senin güvenliğin için yanımdan bir saniye bile ayırmam Alina. Ben seni geri göndermek için buraya getirmedim. Yanımda güvendesin ve benim seni tehlikeye atmak gibi bir niyetim yok, konu kapandı.)
Diyecek bir lafım olmadığı için susup ondan uzaklaşarak önüme döndüm. Beni bu kadar önemsemesi kendimi daha da suçlu hissettiriyordu. Onun başına bela açmaktan başka bir şey yapmıyordum. Benim yüzümden bu kadar şeyi çekiyordu ve bundan hiç şikayetçi durmuyordu.
Kadir'de bir şeyler vardı. Kimse tanımadığı bir insana bu kadarını karşılıksız yapmazdı. Kadir benden tüm bunlar için bir şey isteyecek miydi?
Kadir Erkuran
İsteyecek Alinam tabi. Kalbini isteyecek benim çocuğum 🤭
Kadir'in gözünü biraz daha çekik düşünebilirsiniz. Kafamda ki karakterle uyuşan tek model bu çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERE BULANMAK
Teen Fiction"Ben askerim, anlat bana kim var peşinde. Korurum ben seni." dedi O an belki öylesine demişti. Ama sonradan öğrenecektik ikimizde. Sadece o değil, bende onu canım pahasına koruyacaktım. Alina Fedradov & Kadir Erkuran Başlama tarihi /23.01.2023/