"Bunlar ne kadar?"
"20 TL efendim."
Kadın başını sallarken ben de elimde ki deftere yöneldim. Zihnimde ki müziğe odaklanmaya çalışarak notaları yazmaya başladım. Zaten tek yapabildiğim bu ve resim çizmekti. Hastaneden gelmemden neredeyse üç ay geçmişti ve ben kalbim değiştirilmiş bir şekilde uyandırıldım. Kazayı nasıl yaptığımı hatırlamıyordum.
6 mart 2015 saat: 21:45...
Sadece o güne dair bildiğim buydu.
Kadın elinde ki paketlerle yanıma geldi. Paketleri bana uzatırken gülümsedim ve kasadan yavaş yavaş geçirmeye başladım. Kadın parayı verip bana gülümseyerek marketten çıktı. Yorgun gülümsememi yüzüme yerleştirmiştim. Bu kadar çalışmaya bedenim bazen error veriyordu ve bugün de o günlerden biriydi.
Her ne kadar işe yeni başlasam da bakışlarımı saate çevirdim. Gece yarısı olmuştu. Dudaklarımı büzdüm ve müzik hazineme geri döndüm. Bakışlarım defterimde notaları belirlerken kapı açıldı ve birisi içeri girdi. Gülümseyerek başımı kaldırdım.
"Hoş geldiniz."
Duygusuz gözlerini gözlerime sabitlediğinde başıma saplanan ağrıyla inledim. Sanki başım defalarca bıçaklanıyor gibiydi. Bakışlarını üzerimden çektiğinde başımı yine aşağı eğdim ve ağrının geçmesini bekledim.
Ne olmuştu bana?
Bu ağrı da neydi?
Önüme fırlatılan paketlerle korkuyla irkildim ve başımı kaldırdım. Soğuk bakışları beni delip geçiyordu. Ürkmüştüm. Korku saçan gözlerimle onu inceledim. Hava kararmıştı ama başında siyah bir şapka vardı. Ceketi, pantolonu, tişörtü, her şeyi simsiyahtı. Ama bu kaslarının ceketinin altından görünmesine engel değildi. Ağzı sulandıracak bir şekilde olmalıydı.
Sanki düşündüğüm şeyi duymuş gibi, ceketini çıkardı ve sadece tişörtüyle kaldı. Kollarında ki kaslarına takılmışken üstünü çıkardığını hayal ettim. Tişörtü hızla çıkararak beni belimden kavradığını ve bedenine yapıştırarak dolgun dudaklarını....
Sapık!
Melek tarafım beni azarlarken kendime geldim.
Ne yapıyordum ben?
Daha bir kere gördüğüm erkeği, ergen kızlar gibi kollarında erimiş olarak hayal ediyordum. Hastane serumları bana yaramamıştı.
Evet, yaramamıştı.
Hayalin etkisiyle utanarak bakışlarımı ona kaldırdığımda yine saplanan ağrıyla yüzümü buruşturdum.
"Acelem var."
Bu ses onun olamazdı. Böyle güzel bir ses onun duygusuz bedenine uymuyordu. Birbirlerine tamamen zıtlardı. Sesi yaşamayı, hissetmeyi bağırıyorken bedeni, ölümü fısıldıyordu.
Sözlerinin sertliği, sesinin tınısıyla bozuluyor beni farklı dünyaya götürüyordu.
"Hey!"
"Kusura bakmayın, uykusuzum da."
Paketleri kasadan geçirirken bir ona bakıyor bir de konuşuyordum. Hepsini geçirdiğimde göz ucuyla baktım. Dudağının bir kenarı hafif kıvrılmış şekilde beni izliyordu. Gülüşü solgundu ama her şeyi anlatıyordu. Beni küçümsüyordu.
Paketleri yerleştirmek için kasanın altından bir poşet kopardım ve poşeti açarken elimden hızla aldı, paketleri içine yerleştirdi.
"Ne kadar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİRDEN NABIZ
Roman pour AdolescentsSen kara kaplı bir defter gibiydin Bense, bembeyaz sayfaları olan bir defter... Benim gelmemi bekliyordun, kimsenin dokunmadığı tozlu raflarda. Korkaktım, Seninle cesaret buldu ruhum. Beni her öpüşün de bir şeyler karaladı hayat sayfalarıma. Sen s...