1984 yılı sonbaharı,
Han Jisung babası ile geldiği yolda sürekli yorulduğuna dair söylenip duruyordu. Okuldan çıkar çıkmaz babası onu almış ve kardeşinin okuluna götürmek için yola koyulmuşlardı. E iki okul arasındaki farkı gözettiğiniz de Jisung'un yoruldum yakarışları normal geliyordu. Artık çocuğun söylenmesine dayanamayan bay Han ise bir anlaşma yapmaya karar verdi.
Dizleri üstüne çöküp çocuğunun boyuna kendi boyunu eşitlemeye çalışmıştı. "Jisung sadece iki sokak kaldı oradan kardeşini alıp sizi en sevdiğiniz park'a götüreceğim ama dersen ki ben çok yoruldum ve yürüyemem o zaman polis karakolunun önünde bekle ben memurlar ile konuşayım kardeşini de alıp hemen gelirim" demişti bay Han o an aklına mantıklı gelen fikirle. Ne kadar içinden bir ses beklemek istemese de yorgunluktan ayakta bile zor durduğu için bunu kabul etmişti jisung.
Bay Han memur ile konuşup en fazla 8 dakika içerisinde buradayım deyip koşarak kızının okuluna gitmeye başlamıştı. Jisung sessiz bir şekilde başında bekleyen memura bakarken, memurunda ona bakması ile gülümsemek zorunda hissetmişti kendini. "Kim Jiwoong. Vardiya değişimi sen içeriye geç ben geçerim kapıya" diyerek seslenen cüsseli bir adamla Jiwoong yanındaki çocuğa bakmış ve içeriye gelmesini içeride beklemesini söylemişti. Jisung kafasını sallamıştı Jiwoong içeriye girerken jisung da peşinden içeriye girmeye gidiyordu o sırada dışarı kalan çantası ile koşarak çantasını almaya inmişti. Bir anda arkasında beliren ve onu zorla arabaya sokan adamlar ise planlarında yoktu.
-----------------
"Bu yatak benim tamam mı nerede yatarsan yat bücür umrumda bile değil ne yaptığın" diyen yeon ile jisung göz devirmiş ve yataktan kalkmıştı. Müfreze komutanı olarak Yeon istediğini yapma hakkı görüyordu kendinde bu yüzden de kimse Yeon'a söz söyleyemezdi.
"Ne yaparsan yap senin yatağına kalmadık" diyerek yastığını alıp odanın sonundaki yatağa gitmişti Jisung. Yatak geçen hafta kırılmıştı burada yatan kişi bir anda kriz geçirmiş kendine ve etrafına zarar vermeye başlamıştı. Bunun sonucu gelen kişiler ile yatak bir anda yere çökmüştü ve kriz geçiren adam götürülmüştü. 1 haftadır o adamı hiç bir yerde görmemişti jisung -eh merak ettiği de söylenemezdi- sadece gider ayak yatağı kırdığı için ona içinden lanet okuyordu.
Kırıldığı için yanındaki demirler alınmış sadece baza kısmını yere koyarak birilerinin yatması için alan bırakılmıştı. Yerde gezinen böceklere basmamaya çalışarak kırık yatağın üstüne yastığını yerleştirip hemen uzanmıştı. Zaten ayaklarındaki acılar yüzünden rahat uyuyamıyordu birde gelip de bu yatağa çökmelerini istemiyordu jisung.
Jisung bunları düşünürken bölüğün kapısı açılmış ve yüzü kanlar içerisinde bir çocuğu içeriye atmıştı bir adam. Çocuğun yüzü kanlar yüzünden görülmüyorken üstündeki yırtılmış okul tişörtü onun daha yeni buraya geldiğini gösteriyordu çünkü buradaki herkese verilen mavi tulumları burada yaşayan herkes giyerdi. Bu bir zorunluluktu.
Çocuk düştüğü yerde kalkmaya çalışırken acıyan ayağı ve etraftaki tüm yatakların dolu olması ile kendini zorlamayı bırakmıştı. Ne yaparsa yapsın bir işe yaramayacaksa acı çekmenin ne önemi vardı ki? O sırada bunları oradaki çoğu kişi gibi uzaktan izleyen jisung acıyan kalbi ile izlemeyi bırakmış arkasını dönerek uyumaya devam etmişti. Sonuçta burada birine yardım etmek için ya deli olmalısınız ya da aptalın teki.
Jisung için çokta zeki diyemezdiniz sonuçta değil mi? "Ben tam bir aptalım" diyerek yerinden kalkan jisung yerde oturan çocuğa kalkması için yardım etmiş ve yavaş adımlarla onu yattığı yere getirmişti. Sabah kahvaltı sırasında çaldığı su şişesinin dibinde kalan su ile üstündeki tulumun yırtılan paçasını koparmış ve kalan su ile onu ıslatıp çocuğun yüzündeki kan lekelerini silmeye çalışmıştı.
Çocuk şaşkınlıkla jisung'a bakarken, jisung ise dilini dışarıya çıkartmış ve sanki bir oyunda geçemediği bölümü geçmeye çalışırmış gibi bir hırsla kanları silmeye çalışıyordu. En sonunda en azından lekeleri geçen kanlar ile jisung elindeki beze birazcık daha su damlatıp çocuğun yaralanmış dizine sarmıştı. Hala acısa da artık kanamadığı için büyük bir mutlulukla jisung'a sarılmıştı yeni gelen. Jisungun kaskatı kesilmesi ile bir an yanlış bir şey yaptığını düşünüp geri çekilse de jisung kendine gelince sarılmıştı çocuğa.
"teşekkür ederim" diyerek fısıltıyla konuşan gence baktı jisung "birincisi burada kimseye teşekkür etme bana bile çünkü yaptığım şey bir iyilik değil tam tersine kötülük eğer orada kan kaybından ölseydin emin ol daha büyük bir iyilik yapardım. İkincisi kendini zorlama fena dövmüşler seni yat uyu şimdi, yarın daha iyi olursun belki konuşma da fazla ki konuşamıyorsun da" derken tatlı bir kıkırtı salmıştı ağzından "ve ben jisung. Tanıştığımıza çok memnun oldum dövülmüş çocuk" diyerek eğilerek selam vermişti "minho" diyen çocuğa gülümseyerek bakan yüzü bir an da ciddiye bürünmüştü "efendim?" "adım minho. Tanıştığımıza memnun oldum jisung ve her şey için teşekkürler" diyen çocuğa gülümseyerek kafasını yukarı aşağı sallamış ve ardından zorla yatağına yatırmıştı çocuğu. "Tüm gece ayakta kalmak. Evet alışkınsın sen buna çocuğum bırak kardeş uyusun iyileşince kovarsın onu" diyerek tüm gece kendi kendine konuşup durmuştu. Minho ise bıdır bıdır konuşan çocuk ile gülümseyerek uyuya kalmıştı o iğrenç ortamda.
Gece 3 suları
Minho üstüne çullanan beden ile korkuyla uykusundan uyanmıştı. Gözleri kan kırmızısına dönmüş,minhoyu arkasında tutmak için deli gibi hareket eden ve karşısındaki çocuğa deli gibi tekme atan bir jisung kesinlikle düşünceleri arasında yoktu. "siktir git şuradan yeon bu çocuğu sana yem etmem git kiminle ne yapacaksan yap ama bu çocuk asla" diyerek çocuğu uyarmıştı kendince. Daha çok bu sözlere hırslanan çocuksa bu sefer jisunga saldırmaya başlamıştı "sen çok fazla olmaya başladın bu aralar bücür" diyerek. Jisung yeon'u iktiriyor, Yeon ise minhoya ulaşmak için çabalıyordu ona klasik bir hoşgeldin demek istiyordu jisung ise bu çocuğa bir travma daha yaşatmamaları için uğraşıyordu.
"yeon yaklaştırmayacağım seni" diyerek yeona tekrar bir yumruk atmıştı jisung, yeon kendini yerde bulması sonucu ayağıyla jisunga vurarak onun da kendi gibi düşmesini sağlamıştı. Yerde yatan çocuğun kafasını boruya çarpmasından faydalanarak üstüne yürümeye başlamıştı. Ona karşı gelen birisi sadece sıkıntı çıkartırdı sonuçta ve onu ortadan kaldırmak şu an için en uygun şeydi. Jisung sonunun geldiğini düşünerek günahlarından tövbe dilenirken üstündeki yeonun yere düşmesi ile derin nefes almıştı.
Yere düşen yeon ve kafasından akan kan ile onu üstünden ittirmişti hızlıca ki ayakta dikilen minho ve elindeki demir sopa ile hızla yerinden kalkıp sopayı elinden almıştı.Minho olduğu yere çöküp dolu gözlerle jisunga bakmaya başlamıştı "sakin ol. Sen iyi bir şey yaptın. Sen öyle değilsin tamam mı kötü biri değilsin sen" diyerek çocuğu sakinleştirmeye çalışıyordu "şimdi ağlamak yerine kalkıp yatağa yat ben bunu halledeceğim" diyerek çocuğu zorla yatırmıştı ardından kalkıp hızla yeon'un kan içindeki bedenini tuvalete götürmüş ve yerde biriken kanları silmişti. O sırada tüm bu olayları gören Hyunjin ise sinsi sırıtışıyla onları izlemeye başlamıştı.
Jisung, yatakta oturan ve deli gibi sallanan minhonun yanına gidince onu yatırmış ve onun saçlarını okşayarak uyumasını sağlamıştı. Bir gece için fazla olay yaşamışlardı. Jisung ise bir gece de bu çocuğa karşı bir koruma içgüdüsü duymuştu. Belki de bu duygu koruma içgüdüsünden farklı bir şeydir... bilinmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Son" toplama kampı
FanfictionJisung uzun zamandır bu toplama kampında kalıyordu, Minho ise daha yeni gelmişti. Ama Jisung kendini onu korumak isterken bulmuştu.