2. Bölüm: En küçükleri onun en büyük eğlencesiydi

10 0 3
                                    

1987 yılı ilkbaharı

 Gece yaşanan olaylarda hiç kimsenin şahit olmadığını düşünen ikili sabah daha dinç uyanmıştı. Yerdeki kanlar silinmişti yeon'un cansız bedeni bulunmuş ve kendini öldürdüğü düşünülmüştü. Kimse jisung ve minhodan süphelenmiyordu çünkü sebepleri yoktu. 

  Güneş yavaş yavaş aydınlandığı sırada her zaman olduğu gibi yemekhane adı verilen pislik yuvasına yemek yemek için götürülmüşlerdi. Menü ise asla değişmeyen kokmuş balık ve arpa pilavıydı. Artık bu menüye alışmışlardı. Normal hayatında böyle şeyler yemediğine emin olduğu minho ise yemeğe iğrenir gibi bakıyordu. "eğer yemeyeceksen ben yerim" diyerek teklif yapan jisung'u onaylayarak tabağını ona vermişti. Büyük bir iştahla hem onun hem kendi hakkının yemeğini yerken kendini daha önce hiç olmadığı kadar şanslı hissediyordu, çoğu zaman buradan aç kalktığı da olurken şimdi  karnı tamamen toktu ve etrafta yaşanan kavgalara, bağırışlara kulak asacak havası bile yoktu.

 Biten yemek saati ile herkes ayağa kalkarken jisung ve bazı kişiler daha masalarda duran suları cepleyerek kendileri için bir dayanak arıyorlardı bu cehennemde. Herkes günlük görevini alması sonrası takımlara ayrılıp işlerinin başına geçmişti. "sana ne yazmışlar ver bakayım" diyerek minhonun görevine bakarken kendisini tahmin ediyordu zaten. "zarf katlama görevi gelmiş benimki de aynı gel" diyerek minhoyu çekiştirerek işin başına getirmiş ve ona nasıl yapacağını anlatmıştı. Neredeyse akşama kadar bu işten sorumluydular ve şikayet etme şansları yoktu. Şikayet ettikleri an başlarına gelecek şey belliydi sonuçta.

 İşleri sırasında yanlarına gelerek onların yanında çalışan hyunjin ile ikisi de nedensiz bir gerginlik yaşamışlardı. "Gergin olmana gerek yok bir teklifle geldim sana." diyerek söze başladı hyunjin "kaçmayı planlıyoruz buradan burasının nasıl bir yer olduğu belli senin de yardımın gerek" diyerek hem zarfı katlıyor hemde merakla yüzüne bakıyordu hyunjin "bunu kabul edeceğimize seni inandıran şey nedir acaba?" diyen jisung ise tek kaşını kaldırarak bakıyordu hyunjin'e. Buraya geldiğinden beri kanı kaynamıyordu o çocuğa asla.

 "Eğer yardım etmezseniz Yeon'un gerçek katilini bildiğimi söylerim. Ups minho dayanamaz ama değil mi biricik aşkın için sen atlarsın ortaya" diyerek dudaklarını büzerek konuşmuştu hyunjin. Jisung hyunjini ne kadar sevmiyorsa hyunjin de ondan o kadar nefret ediyordu ama buradan kurtulması için elinden gelen daha iyi bir seçenek yoktu ne yazık ki.

 "sen onu nereden biliyorsun" diyerek minhoyu korumak ister gibi arkasına alırken hyunjin ise buna bıyık altından gülüyordu. "uyku problemlerim olması benim sorunum değil sincap" derken jisung'un yanağından makas almıştı "ne diyorsun var mısın yok musun?" derken gülümseyerek onlara bakıyordu" seni tanımayan birisi bu gülüşün yüzünden seni masum sanabilir ama sen cidden çok fenasın" diyerek kendi kendine söylenmeye başlamıştı. Minho ise jisung'un elini kaldırıp öne çıkarak konuşmaya başlamıştı "kurtulabilir miyiz buradan? yani mümkün mü?" derken gözleri parlıyordu kendisi bir günde kafayı yemişti ve bu çocuklar neredeyse kaç yıldır buradaydılar. En azından kendisine bu kadar yardımcı olan Jisung'un kurtulmasını istiyordu.

 "Bu akşam sekizde herkes dağılınca tuvalete gel orada sana planı vereceğim ve hayır deme şansın yok. O planı alırsan yapacaksın yoksa seni de benimle beraber gebermeye götürürüm. Anlaşıldı mı? Gece 8 bak unutmayın" demiş ardından sanki hep yaptığı bir alışkanlıkmış gibi tekrarlayalım bunu diyerek gitmişti.

 "Gitmek istediğine emin misin? Biliyorum burası kötü ama ya kaçarken yakala-" diyerek tüm olasılıkları sıralayan Jisungu susturan şeyler minhonun ağzının üstüne kapattığı eliydi. " Burada kim bilir ne zamandır varsın ve ben iki gün bile olmamasına rağmen kafayı yiyecek gibiyim seni düşünemiyorum bilene. Bu yüzden bana güven senin kaçmanı sağlayacağım. Seninle dışarıda sıfırdan tanışacağız belki de dediği gibi aşıklar olacağız belki sıkı dostlar ama buranın dışında olacağız. Bunu dün gece için sana mecburum" demiş ve önüne dönmüştü minho.

 "Buraya ilk geldiğimde ki 3-4 yıl oluyor daha 11-12 yaşlarındaydım. Babam beni okuldan almıştı ve sırf yorulmaktan sıkıldığım için bir karakola emanet etmişti beni. Kardeşimi alıp hızlıca gelecekti babam ama şimdi adlarını bile unutmaya başladım yavaş yavaş. Eğer buradan çıkarsam bıraktığım şekilde bulamamaktan korkuyorum. Beni kabul etmemelerinden çünkü ben kirli bir çocuğum." derken jisungun gözünden akan bir damla yaş zarfların üstüne düşmüştü. Hızla gözlerindeki akmayı bekleyen yaşları silip gülümsedi "bu yüzden hadi yapalım bunu. Ama söz ver eğer beni kabul edecek bir ailem kalmazsa dışarıda sen benim ailem ol?" demiş ve önüne dönmüştü.

 "Dışarıya çıkarsak ailen seni kabul etse bile senin ailen olacağım jisung" diyerek minho da işine geri döndü.

---------------

 saat. 19.58

  Jisung ne kadar gün içinde fikrini değiştirse de günün sonunda minhonun zoru ile gitmeye ikna olmuştu. Yanii kısaca minho, jisung'u evin olmam diyerek tehtid etmiş jisung ise tamam tamam çok ağladın diye kabul ediyorum diyerek kabullenmişti şu anda iki çocuk tuvalette birbirlerine bakıyorlardı. "Bakışarak birbirimize bir şey anlatacaksak eyvallah ama ağız diye bir şey var hani konuşur musun?" diyerek tuvalete giren hyunjin ile ikisi de bıkmışlık ile bakmıştı hyunjine "jisung eğer istemezsen gündüz ne kadar söylensem de istemiyorum diyebilirsin bana bende direkt istemedi kaçmayı derim. Seni sevmesem de sana zarar gelmesini istemem hele de benim yüzümden" demiş ve jisungun burnunu orta parmağı ve işaret parmağının arasına alıp sıkarak gitmişti. "aptal..." diye arkasından konuşan bir jisung bırakarak.

 Saat ilerleyip herkes yavaş yavaş uyumaya başladıkça jisung minhoyu kenara çekip planı incelemeye başlamışlardı. Plan kısaca söyleydi,

 "-yung kapıdaki nöbetçilere içeride kavga olduğunu söyleyecek bunun için seobin ve ha-joon kavga edecek.

-ardından giden nöbetçiler ile herkes kavga bahanesi ile dışarıya çıkacak  o sırada kaçanlar hızla onların telsizlerini alacak ve kapıyı dışarıdan kapatılacak." diyerek planın ilk kısımlarını okuyan jisung küçük kıkırtılarını salarken etrafa minho ise bir şey anlamıyordu "o kadar kolay yazmışlar ki her yerde gözü olan bir manyak olduğunu bilmesem düşünülebilir derdim" diyerek kıkırtısını anlatmıştı minhoya gene de minho bundan tatmin olmamış ve kağıdı kendi alıp okumaya başlamıştı.

"-bu durumdan baş manyağın görmemesi için iş jisunga düşecek. Her zaman yaptığı şeyi yaparak kameralardan onu uzaklaştıracak ve telsiz bağlantısını kesecek" öbür maddeyi okuyan minho merakla jisung'a bakarken jisung ise korku ile kağıda bakıyordu ama içten içe de bunu açıklaması gerektiğini bildiği için derin nefes almış ve konuşmaya başlamıştı "ilk geldiğim zamanlar- ve hala da- bazı istenmeyen olaylar yaşandı ama herkes tarafından bilinen bir şey var ki en küçükleri olan ben o baş manyağın en büyük eğlencesiyim belki de. Minho burası öyle normal bir yer değil." derken minhoya elinden geldiğince uzak durmaya çalışıyordu minho bunu farkettiğinde anlattığı şeyler yüzünden uzak kaldığını düşünmeden edememişti. "Bunda senin bir suçun yok bu sadece onların hastalıklı olduğunu gösterir şimdi lütfen bana sarıl ki bende kendimi bu cehennemde evimde hissedeyim" diyen minhoya jisung sıkı sıkı sarılmıştı bu defa ve kafasıyla okuması için kağıdı işaret etmişti ne kadar okumak istemese de minho el mahkum okumaya devam etti.

"-Dış kapıda bekleyen gardiyanımsı varlıklarla ekibin güçlüleri uğraşcak -yani chang,chan,doyon, joowon - etkisiz hale getirecek zaten kameralar etkisiz olduğu için kimse kimse ile haberleşemeyecek.

-ardından güvenliğin kalmamasını fırsat bilip dışarıda olanlar kaçacak en son felix ve jeongin her gün sorumlu oldukları için çöpleri atmaya çıkacaklar ve içeride kalan jisung-seobin ve ha-joon üçlüsünü çöp yerine taşıyarak çıkartacaklar biz çöpün yerini değiştirdiğimiz için kameraların dışına çıkacaklar ardından hepsi de oradan uzaklaşacak onlar anlayana kadar zaten anayola çıkarlar orada da seungmin onları bekleyecek ve hepimiz kaçacağızz..

 Nasıl plan ama?" yazan hyunjine ikimiz de sabır diliyorduk. Bu planın işlemesi çok zor bir ihtimaldi ama bu ihtimalden başka şansları yoktu ne yazık ki. Her halükarda ölecektiler en azından kaçarken ölelim ki bir amaç uğruna öldük diyelim diye düşünüyorlardı gene bir saate yakın süren kafa patlatma sonrası bu planı kabul etmişlerdi. Çünkü başka şansları yoktu.

"Son" toplama kampıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin