üç

48 12 3
                                    

Sabahleyin haşladığım yumurtanın sarısı akarken, ben masa örtüsünün izmarit yanığına bakıyordum. Beni rahatsız etti, makas alıp kestim. O sırada yumurtanın dumanı süzülüp gitmişti.

Onu göremediğim üçüncü günümde her şey gözüme batıyor. Düzenimi hiçe saydım son zamanlarda, o yanımda olsa böyle olmazdı biliyorum. Ona bağımlı olmak istemezdim onu tanımadan önce, sonrasını durduramadım ve ondan gelecek en ufak izi aramaya başladım. Onu suçlamam, şikayetim de yok zaten. En azından şu zamana kadar bağımlılığımı hissetmemiştim. Onsuz ne yapacağım korkusu beni daha paranoyak bir kontrolcü yaptı. Kendi içimde kendimle zıtlaştım ve böylece korktuğum sonun simülasyonunu yaşamaya başladım.

Evet, ızdırap dediğim ceremeydi, tam olarak buydu.

Yumurtayı soğuk yiyemem, yiyemedim, kustum. Biliyordum yiyemeyeceğimi ama öylece çöpe atmak istememiştim.

Bitişleri sevemem, bundandır uzatmalara çabalayışım. Halen daha gitmediysem kapısına, bitirmeye olan korkumdan. Lakin içimdeki bir yaşam belirtisi için kapımın eşiğinde oturuyorsam da, uzatmalara olan merakımdandır. Her ne kadar kapımın önünde beklediğim sevgilim bana iyiye dair bir ışık sunmadıysa da yine beklerim, görev edinirim. Sonra onu beklerken üst kattaki teyze köpeğini yürüyüşe çıkarır, karşılaşırız, selamlarım onu, köpeği bacaklarımı koklar, severim ben de incitmeden, daha sonra belki yine orta yaşlı o ayyaş abi gelir, hasbihal ederiz, birasından yudumlarım, midem bulanır. Onunla biraz sohbet etsem ayyaşlığının altında yatanı anlarım. Temizlikçi abla gelir, eğer salı günüyse tabi. Kapı eşiğinden kaldırır beni, evime yollar apar topar, bin zahmetle merdivenleri siler, ben de kapının deliğinden bakarım gitmiş mi diye, gittiğinde yeniden otururum kapı eşiğine. Bir bakmışım üst kattaymış, iniyormuş, alelacele gitmek istesem de yakalar azarlar beni. İşinden bıkkın postacılar gelir, söylenir gider. Ama o yine kapısından dışarı adım atmaz.

...

Akşamüstüydü, olur da seni bulurum diye dolaplarıma ağır gelen eski kitaplara bakmak istemiştim. Onuncu sınıf felsefe kitabı düştü dolabın en üst rafından. Biraz kurcaladım. Descartes'a çizdiğimiz tek kaş ve sakallar, ders esnasında kitapta sohbet ettiğimiz zamanlardan kalma notlar, kalpler, yıldızlar... Bugün seni onuncu sınıf felsefe kitabında aradım. Bulabilmiş değilim ne yazık ki.

Geceyi etmek zordu, havasız balkonumda duvarları kendime çekiyor gibiydim ve olabileceğim en rahat halimdeydim. Tabii diken üstünde dans eden bir adam için bu kadar rahatlık bile fazlaydı.

Üçüncü gününde sulanmamış çiçekler Seungmin'in açlığıyla bana haykırdı zira çiçekleri sulamak onun göreviydi.
Dört beş yerimi ısırdı sinekler, bacaklarım benek benekti ama kalkıp da gitmek istemedim olur da ışığını yanık görmeyi, çalan radyosunu duymayı bırakırım diye.

Konuşamadık, üç gün oldu, iletişimimiz yok, içimize dökülüyoruz. Birbirini tamamlamak üzere var edilenler birbirini tamamlamıyor. Şimdiye dinleseydim onu, anlatsaydım ona derdimi, merhem olsaydık açık yaralarımıza. O merhemler canımızı yaksaydı, ızdıraba nihayet "hayatın tuzu biberi" diyebilseydik...

Dayanamadım gittim kapısına.

Uyuyordu, tahmin ettiğim gibi. Bu radyo, beni caydırmak için gayet etkili bir plan gibi görünüyordu ama ben körpeliğimi saklamayı başarmıştım ki bu, planlara teslim olmadığımdan anlaşılıyordu zannımca.

Çalışma masasında bir resim defteri, içinde mavi tükenmez kalemden karalamalar, yedi kalem bitmiş. Bir siyah kalem buldum aradan dereden, yeni sayfa açtım.

"Her şey biliyor, her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrediğimi
Geldiğimi?
Gittiğimi?"

Kuru özürlerle aramız kötü, bi' Cemal Süreya patlatıyorum. Ne isterim kaleme adını sayıklatmayı, bir bilsen. Ancak yetinmesini öğreniyorum yavaş yavaş, ardından yaklaşıyorum yanına. Seni öperek uyandırmayı isteyeceğim vakte kadar karşında ağlasam da sırtın dönük, görmüyorsun. Üst kattaki muhasebecinin merdivendeki takırtıları gelene kadar sürdürüyorum kötürüm saltanatımı.

Bugünden yadigar sana bıraktığım not ve ısırıp bıraktığım elma oluyor.

ara icin coook ozur diliyorum umarim keyifli okuyorsunuzdur olaylar 2 bolum sonra acikliga kavusacak simdilik sıkıldıysanız lutfen biraz sabredin

mesele mum ışığı, hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin