EV KUŞU

61 7 0
                                    


Pencerenin önünde ki tekli koltuktan kocaman merhabalar sevgili dostum! Gazetemizin dördüncü sayısını paylaşırken, dört yapraklı yoncamızın üçüncü sırrını çözmeye geldim! Aslında bu sayıyı yazarken çok çabuk yazdım diyemeyeceğim. Bu sır çözme olayı yazmaktan daha zormuş yahu! Şimdi, daha fazla sıkmadan sırrı açıklamak istiyorum. Malum, ev kuşu konuşmakta bir dünya markasıdır! Üçüncü yaprakta ki naçizane ve bayan yazarınızı çok çok fazla düşündüren sır; Dostluk. Dostluk, benim dünyamın en önemli parçasıdır sevgili dostum. Dostluk, yalnız insanların kurtarıcısıdır. Herkes bir dostu olsun ister. Yani bence ister, çünkü yalnızlık, pek de güzel bir olgu değildir.


Hayatımızda nerdeyse herkesin bir kafa dengi vardır. Bu insanlara eş, ahbap, arkadaş ve benzeri onlarca lakap sığdırabiliriz. Ama arkadaş ya da ahbap gibi lakaplar, dost sıfatının yerini hiçbir zaman tutmaz, ya da tutamaz. Dost dediğin, kalbini paylaştığın, yüreğini açtığın, dertlerini dinlediğin ya da birlikte saçma sapan şeylere gülüp eğlenebildiğin insan figürüdür. Dostluk, bir zincirde asılı olan en güzel elmas taşıdır. Dostluk, bir matematik denkleminde verilen tek sayı gibidir. Ve dostluk, nadiren bulunan dört yapraklı yoncanın insan figürü temsilcidir. Bir dost bulmak, köpek balığının midesinde solucan bulmakla eş değer olabilir. Genellikle arkadaş sıfatı ve dost sıfatı birbirine karıştırılır. Fakat arada ki fark, Erciyes Dağı'ndan Ağrı Dağı'na uzayacak kadar mesafeye sahiptir.




Eğer yaşadığımız hayatı el yapımı taşlı bir bileklik olarak hayal edersek, dostluk bu bileklikte ki en parlak taş olabilir. E ne demiş atalarımız, 'Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.' Şimdi sevgili dostum, diyeceksin ki, gotik bir insan ile halk diliyle hitaben süt çocuğu dost olabilir mi? Tabii ki olabilir! Asıl ben soruyorum sana, niçin olmasın? Dış görünüşü takan insanlar, hayata at gözlükleri ile bakan insanlardır. Gotik olan insan figürü, gözüne sürme çeken, siyah giyinen, ya da ne bileyim, saçlarını diken insanlardır. İçinde ki insan da çorba içebilir, kahvaltı edebilir, ve ya akşam yemeği yiyebilir. Demek istediğim, önemli olan dış görünüş değil; önemli olan, ruh ikizinizi bulabilmeniz. Örnek vermek gerekirse, rahmetli Zeki Alasya ve Metin Akpınar. Zeki Alasya'nın gözünde ölene kadar dostu Metin Akpınar hep yanındaydı. Şimdi biraz hayal kuralım sevgili arkadaşım! Örnekler vererek hayalimizi süsleyelim ve dostluğun önemini bir kez daha işlemiş olalım. Ne dersin? Evet dediğini varsayıyorum çünkü dostun, bir bakıma tek başına gerçekleştiremediğin hayallerine kavalye olan insandır.




Odandasın ve üzerinde çizgi film karakterli pijamaların var. Elinde bir tabak dolusu cips ve önünde ki sehpada mısır, her çeşit çikolata, içecekler ve yanında da en yakın dostun. Televizyon da bir aşk filmi takılı ve mendiller halının üzerinde ahenkle dağınıklığı süslüyor. Ağlamaktan rimellerin akmış ve sen, filmde sevgilisinden ayrılmış kıza empati kuruyorsun. Arkadaşın ağlamana dayanamıyor ve sana sarılıyor. Düşünsene, sen ağlıyorsun diye o da ağlıyor ve siz birbirinize sarılıp kendinizi avutuyorsunuz. Dediğim gibi sevgili arkadaşım, dostluk; saçma sapan şeylere birlikte gülmek, saçma sapan şeylere birlikte ağlamaktır. Biz bunu dostumla oldukça fazla yapıyoruz. Tamam, belki biz fazlasıyla gülüp, fazlasıyla ağlıyor olabiliriz. Kendisi balık burcu ve aşırı derecede duygusal. Tabii bende onun ağladığını görünce iki göz iki çeşme... Her neyse sevgili dostum! Burada bizim saçmalıklarımıza girersek, büyük bir kahkaha tufanı ve kızarmış bir Ev Kuşu. Bir daha ki sayıda görüşmek üzere sevgili dost! Bu sayının oldukça sıkıcı olduğunu biliyorum, af ola. Bir sonra ki yazımda telafi edeceğim inşallah...



Papatya kokulu öpücüklerimle, Ev Kuşu.

FISILTI GAZETESİ HAZİRAN 2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin