Bölüm 1

62 7 29
                                    

  BUGÜNDEN 70 YIL ÖNCE

Yine normal sıkıcı bir gündeydik. Fakat nereden bilebilirdik ki o günün hasret ile baktığımız eski günlerden biri olacağını. O gün akşam saatlerinde hoparlörlerden acilen sığınaklara toplanılması emri geldi. Sadece askerlerin devlet binasının önünde toplanması istendi. Ayrıca bugün bir savaşın başlayacağı ve eğer ülke için canını vermekten çekinmeyecek kişilerin de isterlerse silahlandırılıp savaşabilecekleri anonsu geçildi. Güçlerim konusunda kendime güvenmiyordum fakat bize silah vereceklerini söyledikleri için devlet binasının önüne koşar adımlarla gittim.

Sanki yere her bastığımda arkamda büyük bir yarık açılıyordu. Bu kadar hızlı gitmemin sebebi sadece ülkemi sevmem değil, ayrıca içimdeki intikam ateşiydi. Bu ateş o kadar güçlüydü ki sanki güçlerim gelişmiş olmamasına rağmen ateşim ile tüm düşmanları küle çevirebilirdim. Zihnim sadece intikam düşünebiliyordu. Bu ateş, o an bana o kadar garip geldi ki. Zihnimdeki o ateş ailemin resmine dönüşüp daha da harlanıyordu.

Karşıt element ülkesinin askerleri, ben daha küçücük bir çocukken gözümün önünde ailemi öldürmüşlerdi. İntikam ateşim için minik bir kıvılcım olmuştu bu. Ama bir barutmuşum misali önü alınamaz bir patlamaya neden oluyordu zihnimde. Bu onlardan intikam almak için elime geçen ilk, belki de son fırsattı, bunu kaçıramazdım. Kaçırmamalıydım. Kaçırırsam şimdiye kadar zihnim, boşu boşuna bu patlamalara katlanmış, ben boşuna acı çekmiş olurdum.

Enerjilerimiz bizim 450 yıl yaşamamıza yetiyor. Fakat ben bir melez olduğum için enerjim benim 600 yıla yakın yaşamamı sağlıyor. Şu an 512 yaşındayım ve eskisi kadar güçlü değilim ama en azından bu yolda ölmek beni vicdan azabından kurtarır. Ayrıca o gün annemin ölüsüne verdiğim sözü tutmuş olurum.

Devlet binasının önüne geldiğimde çok uzun bir sıra vardı. Gençlerin neredeyse hepsi gönüllü olmuşlardı. En azından burada sadece gençler vardı. Onlara bakınca gözümün önüne ailemin ölümü geldi. Belki aralarından birkaç kişi daha aynı kaderi yaşamışlardı. Bu içimdeki intikam ateşini daha da harladı. Belki de son günlerimi yaşayacaktım bu savaşta ama umursamıyordum. Zaten sığınaklar da bombalanacaktı, bundan emindim. O zaman neden savaşmak yerine oturduğum yerden ölümü bekleyeyim.

Ben bu düşünceler içerisindeyken sıra bana gelmişti. Hangi elementleri kontrol edebildiğimi sordu bir görevli. Melez olduğumu söylediğimde elementlerimden birer büyü yapmamı istediler. Bunu yapmamın biraz uzun süreceğini biliyordum. Ayrıca yaşlı olduğumu da anlayabilirlerdi. Benden birkaç kişi önce, bir kişiyi yaşlı olduğu gerekçesiyle silahlandırmamışlardı. Yaşlanınca güçlerimiz azaldığından işlerini zorlaştırmamızı istemiyorlardı herhalde. Yaşını sorduğumda yaşının 400 olduğunu söyledi. Ayrıca melezmiş. Bunu da ekledi. O andan sonra içime bir korku düştü. Eğer yaşlı olduğum için beni kabul etmezlerse yıkılırdım. Galiba bu sefer şansımın yaver gitmesini dilemekten başka çarem yoktu.

Elementlerimi hissetmeye çalıştım. Bir süre gözlerim kapalı bekledim. Sonra görevli bana ismimi sordu. O anda anladım. Başarmıştım. "Lexi Carter" dedim. İsmimi parşömen kâğıdına yazdı ve bana bir kılıç uzattı. Kılıcın üstünde ateş ve toprak sembolü vardı. Tahminimce bizi elementlerimize göre gruplandıracaklardı. Bu beni biraz daha rahat hissettirdi. Çünkü bu sayede onlardan örnek alarak güçlerimi biraz da olsa geliştirme fırsatım olabilirdi. Artık savaşmak için hiçbir şüphem yoktu. Karşıt elementten herkesin soyunu kurutmadan ölmeyecektim. Hepsini tek tek öldürecektim. Öldürecektik. Hep birlikte aynı amaç uğruna yaşayacak ve en sonunda huzurla ölecektik. En azından ben öyle ölecektim.

*2 yıl sonra*

Savaşın başlamasından bu yana iki yıl geçmişti ve hiçbir gelişme yoktu. Pek çok arkadaşım gözlerimin önünde öldürülmüştü. Tıpkı ailem gibi. Artık herkes ateşe körükle yürüyormuş gibi hissediyordum. İçimdeki ateşi kontrol etmek benim için daha da zorlaşıyordu.

Elementlerin LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin