*Damian Lawless*
Irene'e uydurduğum yalan bu ülkeye girdiğimden beri yazdığım bir senaryoydu. İlk başta yazdığım senaryo sadece annesinin ölümünü anlatıyordu. Fakat o büyüdükçe onun bu kadar küçük bir yalana inanmayacağını anlamaya başladım.
Ona bu kurduğum senaryoyu anlatırken gözleri mavi ve kırmızı arasında gidip geliyordu. Üzüntüsünün benim için olduğunu anlayabiliyordum. Çünkü büyük bir çoğunluğu yüzüme bakmadan dinledi. Bu zamanlarda gözleri kırmızıydı. Fakat ne zaman bana baksa gözleri maviye dönüyordu.
Anlattıklarım ona ağır gelmişti. Bunu yüzüne bakan herkes anlardı. Annesinin öldüğünü ona o daha çok küçükken söylemek zorunda kalmıştım. Çünkü ona söylediğim basit yalanlar bir süre sonra tekrara düşmüştü. O ise 20 yaşındayken yanıma gelip bana annesinin ölüp ölmediğini sordu. O kadar ciddi bir şekilde sormuştu ki o an yalan söylemek istemedim ve ona annesinin öldüğünü söyledim.
O zamanlar elementlerini neredeyse hiç kontrol edemiyordu. Benim yanımdayken hiçbir tepki vermedi. Lakin odasına gittiğinde evdeki borulardan sular fışkırmaya başladı. Aynı zamanda odasından ağlama sesleri geliyordu. Daha önce de üzüldüğü zamanlar olmuştu ama hiçbiri bu kadar büyük bir etkiye sebep olmamıştı.
Ona annesinin öldüğünü söylemenin yanlış karar olduğunu o zaman anladım. Fakat ben onu tanıyordum. Her ne kadar üzülmüş olsa bile annesinin neden öldüğünü merak edip soracaktı. Bunu ise yakın zamanda söylemeyi planlamıyordum. Onu en beklemediği anda söyleyecektim. Kendinin farkına vardığında ateş ve toprağı da kontrol etmek isteyeceğinden adım gibi emindim.
O, bu elementleri kontrol etmek istediğinde ise annesinin o elemente sahip karşıt element krallığı tarafından öldürüldüğünü söyleyecektim.
Planım 68 yıldır hazırdı ve bugün planımı gerçekleştirmiştim. Artık ileride yapacaklarım Irene'in kararına bağlıydı.
*Irene*
Gözlerimi açtığımda saat gece 3'tü. Hâlâ net bir karar verememiştim. Evet ani bir kararla notlarımı çöpe atmıştım ama şu an bunun için çok pişmandım. O notlar için uğraşmış, kendimi geliştirmeye başlamıştım. Bir yanım bu hikayenin bu elementleri öğrenmeme engel olmaması gerektiğini söylüyordu. Diğer yanım ise annemi benden ayıran bu güçleri asla kabul etmememi söylüyordu.
İki taraf da kendi içinde haklıydı. Mantığım vaktimi boşa harcamış olmamı istemiyordu. Duygularım ise ailemi parçalayan bu güçlere lanet okuyordu. Bu normal bir konu olsaydı kesinlikle mantığımla hareket ederdim. Fakat konu annemdi. Babamın büyük aşkıydı. Benim çocukluğumdu.
Küçükken camdan annesiyle gezen çocukları her gördüğümde ağlamaya başlardım. Annemin öldüğünü çok küçük bir yaşta anlamıştım fakat babama inanmayı tercih etmiştim. Fakat bir süre sonra babamın yalan söylerken çok zorlandığını fark ettim. Bu yüzden ona annemin ölüp ölmediğini sordum. O ise o an bana doğruyu söyledi.
O sıralar güçlerimi kontrol edemiyordum. Bu yüzden o gün evi su basmıştı. Babam her ne kadar bunu engellemeye çalışsa da bir süre sonra gücü tükenmişti. Evi su bastığını ben bir süre sonra anlayabilmiştim. O an üzülmemin ne kadar büyük sonuçlar doğurabileceğini görmüştüm. O gün kendime bir söz verdim. Güçlerimi kontol edene kadar bir daha ağlamayacaktım.
Bu sözümü tuttum. O günden bu güne kadar bir kere bile ağlamadım. Fakat annemin nasıl öldüğünü öğrenmek içimde bir şeyleri koparmıştı. Artık güçlerimi kontrol edebildiğim için evi su basmamıştı. Bu daha rahat ağlamamı sağladı. 48 yıldır içimde tuttuğum gözyaşlarım annemin ölüm hikayesi ile tekrar akmaya başlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elementlerin Laneti
Fantasyİki ülke arasında bir savaş başlar ve savaşta bir çocuk doğar. Ve bu çocuk iki ülkenin de sonu olacaktır.