İkinci Bölüm

11 0 0
                                    

Multimedia : Bahadır Aydın
............................................................................
Mezarlıktan çıktıktan sonra biraz yürümeye karar verdim. Yetimhanede ranzamın yanında ki dolapta siyah bir gitar olmalıydı. Belki gitar çalabilirdim küçük bir parkta. Bu da bir başlangıçtı hayatımı yaşanabilir hale getirmek için. Hem birkaç şarkı da biliyordum. Bu fikir hoşuma gitmişti. Ve çok uzun zamandır hissetmediğim bir duygu hissetmiştim. Heyecan. Geldiğim gibi gitmeye karar verdim ve bir taksiye bindim.
" Merih Yetimhanesi ' ne gidebilir misiniz ? " dedim yumuşak deri koltuğa otururken.
" Tabi kızım " dedi amca dikiz aynasından bana bakarak. Biraz yaşlanmış gibiydi ama en fazla 60 ' tır. Nedenini bilmediğim bir istekle amcanın yaşını sordum. Sanırım tahminim doğru mu onu test etmek istiyordum.
" Amca ? " dedim başımı öne uzatarak.
" Efendim kızım ? "
" Yaşınızı öğrenebilir miyim ? "
" 48 "
Baya şaşırmıştım. Ve sanırım tahminim doğru çıkmadığı için üzülmüştüm. Oysa ki 48 ' den daha yaşlı görünüyordu. Yine içimden gelen bir istekle sordum.
" Yanlış anlamanızı istemem ama daha şey gözüküyorsunuz. " Alınmasını istemediğim için yaşlı kelimesi yerine " şey " demiştim.
" Biliyorum kızım. " Dedi düşünceli bir biçimde. Dalmıştı. Camdan dışarı uzaklara bakıyordu hüzünlü hüzünlü. Kendimi suçlu gibi hissettim bir an. Belki de sormamalıydım. Hem banane ki tanımadığım bir amcanın yaşından. Suçlu gibi hissettiğimden elimden geldiğince özür dilemeye çalıştım.
" Şey... Özür dilerim. Yaşınızdan dolayı üzüldüğünüzü bilmiyordum. " Dedim başımı öne eğerek.
" Sorun değil kızım. Zaten beni üzen yaşlar değil anılar. Beni yaşlandıran da yıllar değil yine anılar. "
Cevap vermedim. Demek ki geçmişle ilgili kötü anıları vardı. Ben cevap vermeyince devam etti.
" Unutma kızım, eskimeyen tek şey anılardır. Çünkü onlar senin beyninde değil kalbindedir. Ve her zaman da ordadır. " dedi dikkatle yola bakarken.
Söylediği her cümle sonuna kadar doğruydu. Bu herkes için geçerliydi. Ve tabiki benim içinde. Yolun devamında sadece amcanın söylediklerini düşündüm. Ben düşünceler içinde boğulurken taksi ani bir frenle durdu ve sonu çıkmaz düşüncelerden beni kurtardı. Kafamı kaldırdığımda 20 ' li yaşlarda bir erkek gördüm. Doğrusunu söylemek gerekirse ciddi anlamda yakışıklıydı. Sanırım aşık oluyorum diye klişe bir cümle söylemeyeceğim. Sadece ne bileyim... Fazla yakışıklı. Gördüğüm kişi üzerinde kendi içimden genelleme yaparken taksici amcanın söylendiğini duydum.
" İnsan bi önüne bakar be çocuğum." dedi sabır çekerken. Çocuk elini pardon anlamımda kaldırdıktan sonra koşarak karşıya geçti. Sanırım acelesi vardı. Ya da birinden kaçıyordu. Herneyse beni ilgilendirmez. Zaten bir daha nerede görecektim ki.
.............................................
Biraz daha gittikten sonra yetimhanenin kapısının önüne gelmiştik.
" Burası " dedim siyah cüzdanımdan parayı çıkarırken. Taksiden indim ve amcaya teşekkür ettim o da başını aşağı yukarı sallayarak gülümsedi babacan bir tavırla.
Taksinin kapısını kapattım ve yetimhanenin dış kapısını aralayarak büyük sayılabilecek bahçeye girdim. Beş altı kız bir banka oturmuş konuşuyorlardı. Diğer tarafta yetimhanenin erkekleri basketbol maçı yapıyordu. Aslında bir şekilde alışmıştım buraya istesem de istemesem de. Soğuk odaları, sinir bozucu görevlileri olmasa güzel sayılabilirdi. Kafama çarpan bir top yüzünden düşüncelerimden sıyrıldım. Ve sinirle bağırdım.
" Biraz dikkat etseniz çok güzel olacak ! " dedim sinirle. Yine bu aralar hiç hissetmediğim bie duygu yaşadım. Öfke. Kaşlarımı çatıp karşımda ki uzun çocuğa baktım.
" Pardon " dedi gülerek. " Bilerek olmadı."
Benim acı çektiğimi bile bile gülmesi sinirlerimi bozmuştu. Hızlı adımlarla yetimhanenin merdiveninden çıktım. Sanırım arkamdan geliyordu. Tahminimde yanılmamıştım. Arkamdan bağırdı.
" Hey ! " dedi iyice yaklaşmıştı. " Cidden özür dilerim." Şimdi yanıma gelmişti. Sesime önemsemez bir ton ekleyip konuşmaya başladım.
" Sorun değil." Dedim omuzumu silkip.
" Tamam o zaman." Dedi salak salak bakarken.
" Bahadır ben. " dedi tek elini beline koyarken.
" Papatya " dedim bende umursamaz bir tondan.
"Hım... Tuhafmış." dedi. İçimden sen gibi demek geldi ama kendimi tuttum.
" Evet öyle. " dedim yapmacıktan. Şimdi ikimizde susmuştuk. Rahatsız edici bir sessizlik vardı. Sonunda konuşan o oldu.
" Neyse sonra görüşürüz." dedi arkasını dönerken. Arkadaşları onu çağırıyordu.
" Belki." dedim arkasından bakarken. Sonra yoluma devam ettim. Beş yıldır buradaydım ama ilk defa biriyle doğru dürüst muhabbet etmiştim. Yetimhanenin benim bölümüm olan kısmına ilerledim. Yatağıma oturmadan önce kahverengi dolabı açtım ve gitarıma baktım. Hala bıraktığım gibi duruyordu. Beş yıldır hiç çalmayı bırak dokunmamıştım bile. Bu gitarı yangın olmadan bir yıl önce almıştım. Birden aklıma anılar geldi. Amca haklıydı. Anılar unutulmuyordu.
------------------------------------------------------
ALTI YIL ÖNCE
Babamla birlikte müzik aleti satan bir dükkana girdik. Duvarlar kırmızıya boyanmıştı ve duvarlara çeşit çeşit gitarlar asılmıştı. Duvarın en köşesine asılmış olan siyah gitara hayran kalmıştım. Babam anlamıştı gitarı çok sevdiğimi. İlgiyle sordu.
" Hangisini istersin kızım ? "
" Gerçekten mi ? " dedim çok mutlu olmuştum. " Çok teşekkür ederim baba çok teşekkür ederim ! Sen dünyanın en iyi babasısın." dedim heyecanla. Resmen gözlerimin içi parlıyordu.
" Önemli değil güzel kızım benim. " Dedi babam saçlarımı okşayarak. Dükkanın sahibine parasını verdi ve gitarı duvardan çıkarıp bana verdi. Sonra dükkandan çıktık ve çalmasını bilmediğimiz halde deli gibi tüm gün boyunca sokakta rastgele tellerini oynatarak bağıra bağıra şarkı  söyledik. Öyle eğlenmiştik ki kimin ne düşündüğü umurumuzda bile değildi.
------------------------------------------
Anılar. Gerçekten hiçbir zaman unutulmuyordu. Sadece unutmamakla bitmiyordu. Sana o günü tekrar hissettirebiliyordu. Anıların gücünü şimdi fark etmiştim. Yine anıları düşünürken siyah gitarımı elime aldım ve birkaç teline dokundum. Gitarla ilgili çoğu şeyi unutmuştum ama biraz çalınca birkaç şey hatırladım. Gitar çalmak insana huzur veriyordu. Ya da bir şekilde rahatlatıyordu. Yetimhanenin yakınlarındaki parkta biraz gitar çalabilirdim. Güzeldi. Yani çocuk parkından çok yeşil alandı. Bir banka oturup bildiğim şarkıları söyleyip gitar çalabilirdim. Annem ölmeden önce bana hep sesin çok huzur verici derdi. Sürekli ona şarkı söylememi isterdi. Bende sevinçle çocuk şarkıları söylerdim hep. Her şarkının sonunda elleri kızarana kadar alkışlardı. Ve dudakları morarana kadar öperdi beni. İstemsizce yanağıma dokundum. Ne kadar da özlemiştim yanağıma konan sevgi dolu öpücükleri. Yine ve yine düşüncelerimden sıyrılmamı sağladı bir şey. Elime keskin bir şey batmıştı sanırım. Şu sıralar gerçekten fazla düşünüyordum. Asla bitmeyen ve durdurulamayan şeyler arasında düşüncelerde olmalıydı. Herneyse düşünmeyi bırakıp kanayan parmağıma baktım. Çok az kanıyordu. Biraz daha parmağıma baskı uygulayıp tekrar kanın çıkmasını izledim. Saçma bir şekilde hoşuma gidiyordu. Sonra komidinden bir yara bandı çıkardım ve kanayan parmağıma yapıştırdım. İğne batmıştı. Sonra iğnenin neden orada olduğunu hatırladım. Pantolonumu dikmek için almıştım ve geri yatağa bırakmıştım küçük iğneyi. Elimi yatağa koyunca o da batmıştı haliyle. Gerçekten sorumsuzdum. Kanayan parmağımı bırakıp başımı yastığa koydum ve yarını düşündüm. Okul bittikten sonra parka gidecektim ve gitar çalacaktım. Belki ailem öldükten sonra hiç hissetmediğim bir şey hissederim. Mutluluk. Sevinç. Yaşama isteği ve belki daha çok şey... Kim bilir ?
_______________________________________

Papatyanın UmuduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin