1

29 5 4
                                    

Geceleri yürüyüş yapmaya çocukluğumdan beri bayılırım. Bu gece de yapmaya karar verdim ve evden Ceyda'ya haber vererek çıktım. Düşüncelerim zihnimi bulanıklaştırıyordu. Her zaman olduğu gibi.
Düşüncelerim arasında gelip giderken çoktan hızlı tempoda koşmaya başlamıştım bile.

Yarım saatlik bir koşudan sonra evin yolunu tutmaya başladım. O sırada telefonum ceketimin cebinde titremeye başladı. Telefonun ekranına bakıp kimin aradığına baktım. Ceyda'ydı kesin kötü bir şey oldu diyerek telefonu açtım.

"Alo Ceyda bir şey mi oldu?"

"Merhaba küçük hanım."

Ses tanıdık birinin sesiydi fakat tam olarak çıkaramamıştım.

"Sen de kimsin? Çabuk Ceyda'ya ver telefonu."

"Sen önce benim borcumu öde küçük hanım."

O anda gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu Bartu'ydu. 1 ay önce ondan yüklü bir miktarda borç almıştım fakat onu sürekli yok sayıp borcunu ödemiyordum. Zaten çok param da yoktu. Kahretsin diye inledim daha sonra telefonu tekrar kulağıma götürdüm.

"Bartu çabuk evimden ayrıl yoksa orası senin mezarın olucak."

İğrenç bir kahkaha atarak:

"Bence çok sevdiğin arkadaşının mezarı olucak ama sen bilirsin Eflal Hanım."

"Seni kaltak orospu çocuğu! Geliyorum bekle."

Sinirle telefonu kapattım ve eve doğru koşmaya başladım.

Evin bahçesinde, küçük bir kutunun içerisinde tabancam vardı. Onu kaptım ve evin kapısına tüm gücümle vurdum.

"Aç kapıyı şerefsiz!"

Dakikalarca süren beklemem sonucunda kapının kolu yavaşa açıldı.

"Geldin demek küçük hanı-"

Çoktan yakasına yapışıp yumruğumu yüzüne indirmiştim ve dudağı patlamıştı.
Daha sonra en yakın arkadaşı olduğunu düşündüğüm kişi belirdi ve kollarımdan tutup kelepçeledi. Kafama ağır bir darbe aldığım için bayılmıştım.

Uyandığımda çok soğuk bir yerdeydim. Ağır rutubet kokusu hakimdi. Öksürmeye başlayınca sesim yankılandı ve çok tırstım.
Yavaş ve düzensiz adımlarıyla yanıma birisi yaklaştı fakat yüzünü göremiyordum. Eliyle çenemden tutup başımı daha yukarı kaldırdı.

"Orospu çocuğu demek ha? Senin baban bile yok fahişe."

Kelimeler zihnimde dönüp dolaşıyordu fakat ne dediğini anlayamamıştım. Kendimi biraz toparladıktan sonra şöyle dedim:

"Bartu lütfen arkadaşımı serbest bırak onun bir suçu yok."

"Arkadaşına Berk bakıyor zaten senin işin benimle."

"Ne istiyorsun be!"

Ne istediğini tahmin edebiliyordum. Borçlarım. Gözlerim dolmaya başlamıştı çünkü bu borcu nasıl ödeyeceğimi bilmiyordum. Düşüncelerim beni kasıp kavururken Bartu yine konuştu.

"Benden aldığın bir milyon doları ne yaptın Eflal!"

Gözlerimdeki yaşlar adeta şelale gibi yüzümde geziniyordu. Başımı öne eğdim.

"Borçlarımı babamın hastane masrafı için kullandım."

"Bana ne senin babandan! Borcumu ödemen son bir hafta Eflal eğer ödemezsen ben bunu ödetmek için başka yollara başvuracağım."

Bartu ellerimdeki kelepçeyi çıkardı ve beni kolumdan tutup kapıdan dışarı attı. Gözlerimin kızardığını hissedebiliyordum. Canım çıkana kadar ağlamak istiyordum. Ayağa kalktım ve etrafa baktım. Çevreyi tanımlayamadım çünkü ormanın içerisindeydi.

ŞARAP KIRMIZISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin