Moraller bozuk, enflasyon tavan, doların yükseldiği kadar ben idollerime yükselmiyorum, hayat bok gibi. 😘🙈🤲🏻
༺☆༻
Dikkatimi zar zor toparlayıp kendimi derse vermiştim, yaklaşık 5 saattir ders çalışıyordum. Kahve ve kitap kokusundan geçilmeyen kütüphanenin tavanlarına diktim gözlerimi. Bir süre düşündüm: Nasıl o kadar parayı 1 haftada biriktirebilirdim ki? Üstelik Hyunjin'in partisine gitmek için Seonghwa'ya söz vermiştim. Her ne kadar gitmek istemesem de sözümden çıkamazdım. Bir de kıyafet meselesi var. Ben giyecek kıyafeti nereden bulacaktım ki? Yeosang'tan ödünç alsam? Olmaz. İnsanlara mahcup olmak istemiyorum.
Derin bir iç çekip telefonuma diktim gözlerimi. Tam o sırada bir bildirim geldi. Hızlıca elime alıp mesajı inceledim. Bardaki işimin patronundan gelmişti.
Patron (bar)
Wooyoung, sana bu mesajı atmak istemezdim ama..Yazıyor...
Maalesef ki seni işten çıkarmak durumunda kalacağım. Geçen sefer mekanda yaşanan olaylar müşterileri çok etkiledi.
Üstelik senin yerine tam zamanlı bir çalışan aldım.Kendine iyi bak, sen iyi bir çocuksun.
Geçen günün ücretini gün içinde gelip alabilirsinWooyoung
Sorun değil. Kendinize iyi bakın. Akşama doğru uğrayacağım.İşte şimdi hapı yuttum.
***
Hyunjin'in partisi ile borcun son ödeme tarihi çakışıyordu ve yalnızca 3 günüm kalmıştı. Bu süreçte ne ders çalışabilmiştim ne de arkadaşlarımla vakit geçirebilmiştim. San'dan haber yoktu. Babam günlerdir eve uğramıyordu. Çalışacak yarı zamanlı iş bulamıyordum. Tamamen yapayalnız ve çaresiz bir durumda hissediyordum kendimi.
Bulunduğum küçük odayı aydınlatan tek şey pencereden giren ay ışığıydı. Cırcır böceklerinin sesi kulağımı dolduruyordu. Aklımdan geçen fikirler birbirine yün yumağı misali dolanmış çözülmeyi bekliyordu.
Elimde duran test kitabıyla kafama vurmaya başladım, bozuk televizyonu hayata döndürmeye çalışır gibi. Beynimin içinde yaşanan kaostan tek bir fikir sağlam çıkabilmişti: San'ın teklifini kabul etmek. Ama nasıl? Onu tanımıyordum. Modellikten kastı ne bilmiyordum. Ve üstelik polis tarafından aranan bir suçluydu. Nerden bakarsam bakayım çok mantıksızdı.
Ama şu durumda elimde değerlendirebileceğim başka bir fırsat yoktu.
Saat 22.00'ye gelirken hazırlanıp çıktım evden. San'ın yaşadığı yeri biliyordum, tabii hala aynı yerde yaşıyorsa. Ana yola çıkıp ilk gelen taksiye bindim ve yolu tarif ettim.
San'ın evinin kapısına vardığımda vücudumu bir korku sarmıştı. Eğer onunla çalışmaya başlayacaksam bu hisse alışmalıydım. Birkaç penceresinin ışığı yanıyordu. Hala uyumamıştı demek ki. Sertçe yutkunup elimi zile götürdüm ve bir kez çaldım.
Hızlıca açılan kapıyla istemeden bir adım geriledim. Karşımda duran bedene baktım gözucuyla. Üstüne hiçbir kıyafet giymemişti yalnızca siyah eşofman altı.
"Seni beklemiyordum. Nedir seni buraya getirten?"
Meraklı gözleri gözlerimi buldu. Hafifçe öksürüp sesimi ayarladım. Dudaklarımdan dökülen tek sözcük oldu "teklif..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oneirataxia : woosan
Fanfiction[askıda] Bir Tanrı düşünün; intikam duygusunun verdiği açlıkla kalbinde tek bir beyaz nokta bırakmamış, aşkını öfkeli bir ateşe dönüştürüp sevgilisinin o ateşte boğulmasından zevk alan bir Tanrı. Bir insan düşünün; bütün yaşamları üzerine o tanrıy...