"Naber?!"
Arkamı dönüp kolunu omzuma atmış şahsa baktım.
"Seni görene kadar iyiydim Yeonjun."
"Hadi amaa böyle yapma. Biz arkadaşız."
"Hıhı aynen."
Kolunu ittirdim. Sinirle bir nefes verdim.
"İzin ver de ders çalışayım."
Terasın en kuytu köşe yerini seçip oturdum. Tabii o da hemen yerleşmişti. Kulaklıklarımı takıp bilgisayarımı açtım. Tekrar etmem gereken birkaç konu vardı.
"Hey! Yanında ben varken kulaklık mı takacaksın?"
Gözlerimi devirip işime devam ettim.
"Geçen günkü olayı duydun mu? Aşağı caddede gerçekleşmiş... Hadi ama~ seninle sohbet etmeye çalışıyorum."
Ses çıkarmadım. Duymamazlıktan gelirsem sıkılır gider diye düşünmüştüm.
"Dün gece sarhoş bir adam birden sokakta koşmaya başlamış. Hiç durmuyormuş-"
"Susacak mısın?!"
Pis bir gülümsemeyle yüzüme baktı. Oturduğu yerde sandalyesini bana yaklaştırıp elini saçıma götürdü ve okşamaya başladı.
"Sana iyi davrandım diye kim olduğumu unutuyorsun Jung Wooyoung."
Elimin tersiyle ittim onu.
"Kim olduğunu çok iyi biliyorum. Aptalın tekisin."
Öyle herkesin lafında kolayca ezilmezdim. Sanırım...
Birden kahkaha atmaya başladı. Siyah deri ceketinin içinden cüzdanını çıkardı ve içindeki kredi kartlarını masaya fırlattı. Kafasıyla onları işaret etti.
"Görüyor musun? Bunlarla seni bile satın alabilirim. Ama onun yerine insanca davranıp sohbet etmeye çalışıyorum. Sınırlarımı daha fazla zorlama Wooyoung."
"Ben senin satın alabileceğim insanlardan değilim Yeonjun-shi."
Gözlerimi gözlerine sabitlemiştim. Onun gibi zengin züppeleri çok iyi tanırdım ben. Korkutmak için parasını kullanır sonra iş ciddiyete varınca hemen kaçarlardı. Yeterince derdim yokmuş gibi bir de onun yılışık tavırlarıyla uğraşamazdım. Bilgisayarımı kapatıp ayağa kalktım. En iyisi evde çalışmaktı.
Oturduğum yerden kalkar kalkmaz ayağıma sert bir şeyin değdiğini hissettim. Yanımdaki masaya tutunarak düşmekten son anda kurtulmuştum. Kafamı kaldırıp buna neden olan kişiye baktım, sırıtıyordu.
"Tek bir tekmeyle neredeyse savruluyordun Wooyoung. İyi misin?"
Kolumdan tuttuğu anda onu ittirip sırtının direğe çarpmasına neden oldum. Sinirli gözlerle bana bakıyordu. Rüzgarda savrulan saçlarını geriye atıp bana bir adım yaklaştı.
"Sen iyice zıvanadan çıktın. Kendine yeni bir ayakkabı bile alamayan birisine göre fazla iddialı davranıyorsun."
"Yeter!"
Ayak bileğimdeki acıyı yeni yeni duyumsuyordum.
"Yeter Yeonjun. Rahat bırak beni. Benden ne istediğini bilmiyorum. Ama istediğini bulamayacaksın. Git."
Çorabımdan ayak tabanıma doğru yayılan ıslaklık hissinden bileğimin kanadığını anlamıştım. Yeonjun'la kavga etmeyi çok isterdim ama şu anda bunu yapacak durumda değildim. Zira-
★-flashback
"Bana bir borcun var Wooyoung."
"N-ne borcundan bahsediyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oneirataxia : woosan
Fanfiction[askıda] Bir Tanrı düşünün; intikam duygusunun verdiği açlıkla kalbinde tek bir beyaz nokta bırakmamış, aşkını öfkeli bir ateşe dönüştürüp sevgilisinin o ateşte boğulmasından zevk alan bir Tanrı. Bir insan düşünün; bütün yaşamları üzerine o tanrıy...