1. BÖLÜM

20 2 0
                                    

Cloe sabah uyandığında kendini mutlu hissediyordu. Yataktan kalktı ve gerindi. Pencerenin oraya gitti ve perdeyi açtı. İçeriye gün ışığı doldu. Pencerenin camını açtı ve odasını havalandırdı.

Kendine gelmek için banyoya girip elini yüzünü yıkadı. Daha sonra tuvalet ihtiyacını giderdi. Tam kapının kolunu tutmuştu ki bir şey hissetti ve tüyleri diken diken oldu. Sanki banyoda onun dışında birisi de vardı ve ona yardım etmesi için yalvarıyordu. Derin bir nefes alıp arkasını döndü. Tabi ki de hiç kimse yoktu. Zaten kimi görmeyi beklemişti ki? Ya da neyi görmeyi beklemişti? Kendi kendine, 'Kendine gel Cloe, burada hiç kimse yok.' diye mırıldandı ve banyodan çıktı. Kapıyı kapattığı anda içindeki his kayboldu.

Cloe bir süre kapıda dikildi. Derin derin nefes alıp verdi ve sakinleşmeye çalıştı. Kendini biraz daha iyi hissedikten sonra çalışma masasına yöneldi. Sandalyesini çekip oturdu. Bir süre kitaplıklarına baktı. Kalkmaya karar verdiğinde dejavu yaşıyormuş gibi geldi. Biraz düşündü. Bu durum genelde rüyasında gördüğü bir şeyi yaptığında oluyordu. Demek ki bunu rüyasında da yapmıştı. Belki de banyoda yaşadığı durumu da rüyasında yaşamıştı. O yüzden bu kadar garip hissetmiş olabilir ama Cloe bu durumu saçma buldu. Beyni bu olayın rüya olduğunu reddediyordu. Cloe'nin kafası karıştı. Bu durum ona hiç mantıklı gelmiyordu. O yüzden daha fazla düşünmek istemedi.

Bu sırada aşağıdan çay kokusu geldi. Cloe gülümseyerek kokladı o kokuyu. En sevdiği kokulardan biriydi çay kokusu. Bu koku ona deminki düşüncelerini unutturdu. Annesi onu kahvaltıya çağırmadan önce aşağıya inmeye karar verdi. Bu arada babası da aşağıya inmek üzereydi. Cloe onu görünce, "Günaydın, baba." dedi gülümseyerek. Babası da kızının gülümsemesini görünce, "Günaydın, kızım." dedi neşeli bir şekilde.

Babası önde, Cloe arkasında merdivenlerden indiler. Bu arada annesi de krep yapıyordu. Merdivenden gelen ayak seslerini duyup gülümsedi. Onlar içeriye girdiğinde, "Günaydın, canlarım!" dedi fazla neşeli bir sesle. Cloe annesinin neden bu kadar mutlu olduğunu çok iyi biliyordu. Ev tutma meselesiyle ilgiliydi bu mutluluk. Onu her hafta sonu görmeye gelecekleri içindi bu enerjik ruh hali. Onun gözünü boyayıp ev tutmaya ikna etmek içindi bu kahvaltı. Çünkü Cloe'nin kahvaltılık gevrekten sonra kahvaltıda yemeği en sevdiği şey krepti. Annesinin bu halleri onu gülümsetti. İçinden, 'Keşke bu kadar uğraşmasa...' diye düşündü.

Babasına bir bakış attı. Normal görünüyor ve annesini izliyordu. Cloe de annesine baktı. Kreplerin pişmesi bitmek üzereydi. Cloe kalkıp çayları koymaya karar verdi. Herkese bardak çıkardı ve doldurdu. Annesinin çayına üç kaşık şeker attı ve oturacağı yere koydu. Babası şekersiz içiyordu. Onunkini alıp kendisine verdi.

"Teşekkür ederim, kızım"

"Afiyet olsun, baba."

Kendi çayını alıp masaya oturdu. Çayından bir yudum aldı. Güzeldi ama kendi yaptığı çay kadar güzel değildi. Babasına baktığında o da Cloe'ye bakıyordu. Cloe onun da kendi yaptığı çayı sevdiğini biliyordu. Bunu annesinin bilmesine gerek yoktu. Cloe küçükken çay meselesi onları birbirine düşürmüştü yeterince. Annesi Cloe'nin şekersiz çay içmesine karşıydı. Babası ise bunun onun için en iyisi olduğunu savunuyordu. Cloe daha küçük olduğu için ikisinden de içmeye çalışıyordu ama bir türlü şekerli çaya alışamamıştı. Bu yüzden hep şekersiz içmeye başladı. Birkaç yıl önce annesinin şekerli çayından tekrar tatmayı denedi ve buna pişman oldu. Annesinin içtiği çay, çay değil resmen şerbetti. Bir daha da ağzına şekerli çay sürmedi.

Cloe bunları düşünürken annesinin de işi bitmişti. Krepleri herkese pay ettiğinde Cloe'nin tabağında fazladan bir tane krep vardı. Annesi bunu yeni fark etmiş gibi yaparak, "Sana fazladan bir tane gelmiş, ne güzel." dedi fazla neşeli bir sesle. Cloe bunun da bilerek olduğunu biliyordu. Gene de sesini çıkarmadı. İlk onların konuşmasını bekleyecekti.

Rüyamdaki Adam(Mola Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin